17 Nisan 2020 17:54
156 Kadın ve LGBTİ+ örgütü, infaz yasasının yürürlüğe girmesinin ardından yayınladıkları ortak bildiriyle, "Devlet kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda sorumluluklarını yerine getirmeli ve acil tedbirler almalıdır!" çağrısında bulundu. Koronavirüs önlemleri kapsamında evde kalmanın kadınlar, çocuklar ve LGBTİ+’lar için yarattığı şiddet sarmalına bir de İnfaz Yasası ile salıverilen cinsel istismar ve kadına yönelik şiddet failleri eklendi" ifadelerinin yer aldığı bildiride alınması gereken tedbirler sıralandı.
Bildiride, kadın, çocuk ve dezavantajlı grupların en çok ev içinde şiddet gördüğü hatırlatılırken, karantina günlerinde şiddete karşı başvurulacak mekanizmaların sınırlı olması nedeniyle kaygılı olunduğu ifade edildi. Acil eylem planı oluşturulması için çağrı yapılan bildiride, "Tüm bu riskler ortadayken, hiçbir sistematik koruma planı oluşturulmadan binlerce şiddet failinin salıverileceği bir dönemde kadınların koruma tedbirlerinin de ellerinden alınması, kadınların can güvenliğini hiçe saymak anlamına gelmektedir" dendi. Bildiri şu şekilde:
"Koronavirüs önlemleri kapsamında evde kalmanın kadınlar, çocuklar ve LGBTİ+’lar için yarattığı şiddet sarmalına bir de İnfaz Yasası ile salıverilen cinsel istismar ve kadına yönelik şiddet failleri eklendi. Devlet, kadına ve çocuğa yönelik şiddetin önlenmesi konusunda üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeli, başta kadınlar olmak üzere tüm kamuoyunu aldığı tedbirler konusunda acilen bilgilendirmelidir!
Kamuoyunda infaz paketi olarak bilinen “5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” 15 Nisan 2020 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. On binlerce siyasi mahpus, gazeteci, öğrenci, avukat, yerel yönetici ve siyasetçi infaz indirimi kapsamı dışında tutularak yalnızca bir kısım mahkûmun tahliye edilmesini sağlayan ve kalıcı ve eşitsiz bir infaz rejimi getiren bu yasa değişikliğinin amacının koronavirüs kapsamında kamu sağlığını korumaktan çok uzak olduğu açıktır. Kadınlar, çocuklar ve dezavantajlı gruplar lehine hiçbir tedbir almadan salt hapishane kapasitelerini azaltmak için yapılan tahliyeler ile kadın ve çocukların can güvenliği hiçe sayılmaktadır.
Kadın örgütlerinin görüşü alınmadan hazırlanan taslak mart ayının ortalarında basına yansımış, cinsel dokunulmazlığa karşı suçların infaz sürelerinde kalıcı indirim yapılması üzerine kadın ve LGBTİ+ örgütleri tasarıya kuvvetle karşı çıkmıştı. Bunun üzerine tasarıda değişikliğe gidilmiş ve cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar infaz indiriminin kapsamı dışında bırakılarak tasarı Adalet Komisyonu’na gönderilmiştir. Tasarının Adalet Komisyonu’na gönderildiği gün, iktidar “cinsel suçların ve kadına şiddet suçlarının infaz indirimi kapsamında olmadığını” açıklamıştı. Ancak, iktidar tarafından defalarca vurgulanan bu hususun gerçeği çarpıttığı zaman içinde netleşmiştir.
Paket kapsamında, bazı suçların infaz sürelerinde indirime giden kalıcı düzenlemelerin yanı sıra, koronavirüs salgını nedeniyle –siyasi mahkumlar hariç tutularak– mahkumların kapalı cezaevlerinden açık cezaevlerine geçişine ve açık cezaevlerinden de “izin” adı altında tahliyesine imkân veren geçici düzenlemeler de mevcuttur. Her ne kadar kadın örgütlerinin mücadelesi neticesinde cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar bakımından kalıcı bir infaz indirimine gidilmemiş olsa da, iktidar tarafından iddia edilenin aksine, kadına yönelik şiddetin infaz indirimi kapsamında olmadığını söylemek mümkün değildir. Her şeyden önce, Türk Ceza Kanunu’nda “kadına yönelik şiddet” diye bir suç yoktur. Eğer ifade edilmek istenen fiziksel şiddet kasten yaralama ise, kasten yaralama suçu ve kadınların sıkça maruz bırakıldığı tehdit, hakaret, şantaj suçları kalıcı infaz indirimi kapsamındadır. Bu nedenle, kadına yönelik şiddet suçunun infaz indirimi kapsamında olmadığı söylemi gerçeği yansıtmamaktadır.
Koronavirüs salgını nedeniyle getirildiği ifade edilen ve af sonucunu doğurma tehlikesi olan geçici düzenlemeler çok daha kaygı vericidir. Değişiklikler uyarınca, halihazırda cezalarını açık cezaevlerinde çekmekte olan siyasi hükümlüler hariç tüm mahkumlar 31 Mayıs 2020’ye kadar izinli sayılacak, bu izin gerekli olması halinde 31 Kasım 2020’ye kadar uzatılabilecektir. Bir başka deyişle, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar, kadına yönelik fiziksel şiddet, kadın cinayetleri ya da cinayete teşebbüsten hüküm giymiş olanlar da dahil olmak üzere halihazırda açık cezaevinde olan tüm mahkumlar salıverilecektir. Tasarıya Komisyon aşamasında eklenen bir madde ile açık cezaevinden salınması planlanan hükümlülerin sayısını artırmak için, halihazırda kapalı cezaevlerinde cezalarını çekmekte olan hükümlülerin de açık cezaevlerine geçiş süresi oldukça azaltılmıştır. Buna göre yalnızca birkaç ay kapalı cezaevinde kalmış olan bir hükümlü, getirilen kalıcı infaz indirim sürelerinden de yararlanarak, doğrudan dışarı çıkabilir hale gelmektedir. Her ne kadar, bu salıvermeler bir “izin” şeklinde düzenlenmişse de, izinden dönmemenin bir cezai yaptırımının olmadığı ve “iznin” 7 ay gibi uzun bir süre boyunca uzatılabileceği göz önüne alındığında bunun tümden bir salıvermeye dönüşme riski bulunmaktadır.
Koronavirüs nedeniyle “izin” adı altında cinsel saldırı, çocuğun cinsel istismarı ve kadına yönelik şiddet suçlarının faili olan binlerce erkeğin, şiddete maruz kalan kadın, çocuklar ve cinsiyet kimliği ve yönelimi nedeniyle ayrımcılığa maruz bırakılan gruplar açısından hiçbir önleyici koruyucu tedbir alınmadan dışarıya salınması, faillerin kadın ve çocuklara musallat olması, kadın ve çocuklar başta olmak üzere tüm dezavantajlı grupların hayatlarının tehlikeye girmesi anlamına gelmektedir.
Yapılan çalışmalar kadınların en çok ev içinde şiddet gördüklerini ortaya koymaktadır. Salgın sebebiyle evde kalınan günlerde şiddete maruz bırakılan kadın, çocuk ve tüm dezavantajlı gruplar için evde 7/24 faillerle birlikte olmak, şiddet riskini arttırmaktadır. Dahası, 30 Mart 2020 tarihinde yayınlanan HSK kararıyla, hakimlere “6284 Sayılı Kanun kapsamında verilen tedbir kararlarının yükümlülerin koronavirüs kapsamında sağlığını tehdit etmeyecek şekilde değerlendirilmesi” talimatı verilmiştir. Bu talimat, şiddet uygulayan faillere hakkında evden uzaklaştırma kararı verilmemesi ya da kadınların sığınaklara yerleştirilmemesi riskini doğurmaktadır.
Karantina günlerinde kadınların başvurabilecekleri mekanizmaların sınırlandırılmasıyla kadınların ev içi şiddetten uzaklaşmasının zorlaştırıldığı ve cezaevlerinden binlerce şiddet ve istismar failinin tahliye edileceği koşullar altında, devletin hala kadınlar ve çocukların korunması için alması gereken önlemlere ilişkin acil eylem planının bulunmaması karşısında olağanüstü kaygılıyız. Tüm bu riskler ortadayken, hiçbir sistematik koruma planı oluşturulmadan binlerce şiddet failinin salıverileceği bir dönemde kadınların koruma tedbirlerinin de ellerinden alınması, kadınların can güvenliğini hiçe saymak anlamına gelmektedir.
Tüm bu gelişmeler çerçevesinde, aşağıda imzası bulunan örgütler olarak, Devletin kadına ve çocuğa yönelik şiddetin önlenmesi konusunda yükümlülüğü olduğunu bir kez daha hatırlatıyor, salgının yarattığı özellikli durumları da göz önüne alarak, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı başta olmak üzere tüm ilgili kurum ve kuruluşları, kadına yönelik şiddetle ilgili aşağıdaki acil eylem planını oluşturmaya ve ivedilikle aşağıdaki tedbirleri almaya çağırıyoruz:
İnfaz yasası ile salıverilecek kadına yönelik şiddet ve cinsel istismar failleri konusunda İstanbul Sözleşmesi’nin 56. Maddesi uyarınca kadınların ve toplumsal cinsiyet temelli şiddete maruz bırakılan tüm diğer bireylerin bilgilendirilmesi yükümlülüğü polis, jandarma, bekçi muhtar vb. her türlü yolla yerine getirilmeli, güvenlik riski bildiren kadınlar yasal hakları konusunda bilgilendirilmeli, ihtiyaç duydukları desteklere acilen ulaştırılmalıdır.
İnfaz yasası ile salıverilecek kadına yönelik şiddet ve cinsel istismar faillerinin sistematik olarak etkin bir şekilde takibi yapılmalı, koronavirüs nedeniyle faillere verilen “iznin” bir “tahliye” anlamına gelmemesi için fail üzerinde denetim tedbirleri uygulanmalıdır.
Tarafı olduğu İstanbul Sözleşmesi uyarınca, Devlet, her türlü olağanüstü halde dahi kadına yönelik şiddetle mücadelede pozitif yükümlülük sahibidir. 6284 sayılı Kanun, hiçbir ihmale veya keyfiyete yer bırakmaksızın, salgın süresince de kadın ve çocuklar öncelik alınarak ivedi ve etkin bir şekilde uygulanmalıdır. Tedbir kararları, salgının yarattığı özel koşullar dikkate alınarak kadınların ve çocukların korunması yükümlülüğüne uygun bir şekilde verilmeli, tedbir kararlarını yerine getirmeyenler hakkında cezai işlem uygulanmalıdır.
Salgın döneminde kadın ve çocuklar başta olmak üzere tüm dezavantajlı grupların şiddet görme tehlikesinin önlenmesi ve şiddetten uzaklaşabilmeleri için vakit kaybetmeden bir Acil Eylem Planı açıklanmalı ve bu bilgilere erişimin kolayca sağlanması için kamu spotu aracılığıyla bilgilendirme yapılmalıdır.
Salgın döneminde sığınak ve acil barınma ihtiyaçlarının karşılanabilmesi amacıyla sığınak olarak kullanılabilecek mekân ve alanların sayısı ve kapasitesi acilen artırılmalı, sığınaklarda gerekli sağlık tedbirleri en sıkı şekilde uygulanmalıdır.
Salgın koşullarında kadınların hastane ve karakollara erişmekte yaşadığı güçlük ve kaygılar göz önüne alındığında, Devletin İstanbul Sözleşmesi’nin 25. Maddesi gereğince oluşturmakla yükümlü olduğu cinsel şiddet kriz merkezleri önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Bu çerçevede, cinsel şiddet kriz merkezlerinin kurulması için gerekli adımlar ivedilikle atılmalıdır.
Alo 183 veya kadına yönelik şiddet için acilen kurulacak başka bir hat, sadece toplumsal cinsiyet temelli şiddet özelinde 7/24 erişilebilir ve çok dilli bir Acil Yardım Hattı olarak çalışmalı, kadınlara sosyal, psikolojik ve hukuki destek verilmesi sağlanmalıdır.
İmzacılar:
[1] https://www.evrensel.net/haber/400360/kadin-orgutleri-istismarin-ve-siddetin-onunu-acacak-bir-tasariyi-kabul-etmiyoruz
[2] https://www.hurriyet.com.tr/galeri-ceza-infaz-indiriminde-son-durum-ne-41482340
© Tüm hakları saklıdır.