Madrid’de bulunan İspanya ulusal sanat müzesi Museo del Prado, açıldığı günden bu yana geçen 197 yılın sonunda, tarihinde ilk kez bir kadın sanatçıya adanan solo bir sergiyi ağırlayacak. Clara Peeters’e adanan sergi, natürmort resmin öncülerinden kabul edilen ve Hollanda Altın Çağı döneminde yaşayan sanatçının 15 eserini içerecek. 2019 yılında 200. yılını kutlayacak olan müzenin koleksiyonunda beş binin üzerinde erkek sanatçıya ait eserler bulunurken, sadece 41 kadının eserleri mevcut.
Kültür Servisi'nde yer alan habere göre, Prado’nun son 13 yılda gerçekleştirdiği sergilerle ilgili yapılan bir araştırma, müzenin 21. yüzyıl yönetiminde ürkütücü bir cinsiyet ayrımlığı tutumu olduğunu ortaya çıkardı. Her ne kadar Peeters’in sergisi 197 yıldan sonra gerçekleşse de, 2013 yılında beri kurum Francisco Goya’ya adanmış altı, El Greco’ya adanmış dört ve Diego Velázquez, Titian, ve Picasso’ya adanmış üçer sergi gerçekleştirdi. Aynı süre zarfında Francis Bacon, Cy Twombly, Richard Hamilton ve Thomas Struth’a ait çağdaş sanat alanında toplam yedi solo sergi düzenlendi.
Bir karşılaştırma yapmak gerekirse, Avrupa genelindeki ulusal müzelerin durumu da sadece biraz daha iyi. Geçtiğimiz on yıl içerisinde Louvre, aralarında Candida Höfer, Eva Jospin, Monique Frydman, ve Michal Rovner’ın da olduğu yedi kadın çağdaş sanatçının sola sergilerine yer verdi, ayrıca Prenses Marie of Orléans’a adanan bir tarihi sergi düzenledi ve yakın bir zaman önce gerçekleşen Élisabeth-Louise Vigée Le Brun retrospektifine katkı koydu. Geçtiğimiz dokuz yıl içerisinde Birleşik Krallık Ulusal Galerisi iki kadının solo sergilerine ev sahipliği yaptı. Amsterdam’daki Rijksmuseum ise 3,5 yıl önce yeniden açıldığından beri kadın bir sanatçıya ait tek bir sergi gerçekleştirmedi. Ancak yine de müze üç kadın sanatçının yaptığı Hollanda’nın yeni kralının portrelerinden oluşan bir sergi açtı.
Amerikalı feminist sanat kolektifi Guerrilla Girls, Whitechapel Gallery’de düzenledikleri ve “Is it even worse in Europe?” (Avrupa’da daha da mı kötü?) başlıklı sergileri nedeniyle verdikleri röportajda, durumun vahametini ortaya koydu. Grup adına konuşan Käthe Kollwitz, “Rakamlar çok düşük ve hiç de çeşitli değil” dedi. “Çoğu müze durumu telafi etmeye çalışıyor ancak uzun bir yolları var zira yıllar önce oluşturmaya başladıkları ve çoğu beyaz adamlardan oluşan koleksiyonlarına sıkışıp kaldılar.”