1995'ten beri dans ayakkabıları yapan Necmi Usta, Almanya, İtalya, Danimarka, Hollanda, Yunanistan, Romanya, Japonya, Çin gibi birçok ülkeden sipariş alıyor. Günde 10 çift ayakkanı yapan Necmi Usta 1995 yılında kendi dükkanını açtığını belirterek, "Eskiden bizim bu mesleğe ‘Şarapçı mesleği’ derlerdi. Kız bile vermezlerdi bu işi yapanlara. Kunduracı dediğin zaman, tezgâhın altında şarap şişesi dururdu eskiden. Şimdi kalmadı öyle bir şey” dedi.
Necmi Usta ilk kez dans ayyakkabısı yapışını ise şöyle anlatıyor:
"Önce normal ayakkabıyla başladım. Bir çift dans ayakkabısı siparişi geldi. Bilmediğim bir şeydi... ‘Yurt dışından gelen bir ayakkabıyı sana getiririz, ona bakarak yaparsın’ dediler. Ona bakarak başladık işte...”
Cumhuriyet'ten Hazal Ocak'ın hazırladığı haber şöyle:
"Taksim Mis Sokak’ta eski bir binanın 5. katına çıkıyoruz dar merdivenlerden. 5. kata ulaştığımızda Necmi Usta karşılıyor bizi. Burada kadınlara yönelik tango ve latin dansları ayakkabıları A’dan Z’ye işleniyor. Müşteri yaş aralığı yelpazesi çok geniş, ayakkabılar her ayağa özel olarak tasarlanıyor. Atölyeye girdiğimizde dikkatimizi hemen rengârenk tango ve salsa ayakkabıları çekiyor. Arkadaki odada ayakkabılar için kumaşlar kesiliyor ve son şekli veriliyor. Yandaki odada ise ayakkabılar dikiliyor. Raflarda ipler, kumaşlar ve deriler... Duvarlarda ise anılar.
‘İlk nefesi veriyor’
İlk olarak arkadaki odaya geçiyoruz. Burada 54 yaşındaki Şaban Sağlam ile tanışıyoruz ama onu kimse böyle tanımaz. Onun adı “Hasan Usta”. Pencerenin yanına kurmuş tezgâhını, bir yanında kalıplar bir yanında deriye sürdüğü bali fırçası... Hasan Usta 1969’da ilkokulu bitirir bitirmez bu mesleğe atılmış, “Sevmesem bu çekilmez bir meslek” diyor. Parça başı para kazanıyor. Günde 10 çift ayakkabı yapıyor. Bir ayakkabının temel işlemleri onun elinde gerçekleşiyor. Bir nevi ayakkabıya ilk nefesi veriyor. Çalışma saatleri uzun, her gece gece saat 22.00’a, 23.00’a kadar çalıştığını anlatıyor ama hemen ekliyor: “Sabah 07.30’da buradayım. Beni zorlayan yok. Düzenli bir çalışma sistemimiz yok. 2-3 ay çalışırsın, 2 ay gezersin. Yıllarca böyle. Ben boşta kalınca marangozluk yapardım. Boş yok bende...”
Tam bir futbol âşığı
Hasan usta tam bir futbol aşığı, yıllarca Anadolu Hisarı’nda futbol oynamış. Şimdi günün çoğunu oturarak geçirdiği için “Taksim meydana gidene kadar yönümü bulmada zorlanıyorum” diyor. Her branşta çalışmış, 18 numaradan 46 numaraya kadar ayakkabıyapmış. Hasan Usta “Bu sektörde artık çırak yetişmiyor. Biz de türümüzün son örnekleriyiz” diyor.
Hasan Usta’nın yanından Necmi Usta’nın yanına geçiyoruz. 43 yaşındaki Yılmaz Özkan yan tarafta ayakkabılar için kumaş kesiyor. O da bu işi 11 senedir yapıyormuş. Aslında burada dikişciler de çalışıyormuş ama onlar yıllık izinde.
‘Her şey bir ayakkabıyla başladı’
Atölyenin sahibi Necmi Güneş’le koyu bir sohbete başlıyoruz. O da nam-ı diğer “Necmi Usta”. Tüm dansçılar onu öyle tanır. 48 yaşındaki Necmi Usta bu mesleğe 1981’de başlamış: “Bizim köyden kunduracılar vardı. Ailem verdi onların yanına. Mesleği sevince bu günlere kadar geldim. 1995’in sonlarında kendi dükkânımı açtım. Önce normal ayakkabıyla başladım. Bir çift dans ayakkabısı siparişi geldi. Bilmediğim bir şeydi... ‘Yurt dışından gelen bir ayakkabıyı sana getiririz, ona bakarak yaparsın’ dediler. Ona bakarak başladık işte...”
‘Çırak yetişmiyor’
İlk önce salsa ayakkabısı yapmış, peşi sıra tango ayakkabıları gelmiş. 2009’un sonlarından beri sadece dans ayakkabısı yapıyor. O da Hasan Usta’yla aynı görüşte. “Artık çırak yetişmiyor” diyor ve ekliyor: “Devletin zanaat okullarında kaliteli atölyeler kurması lazım. Okullarda uygulamalı eğitim olmuyor. Çocuklar bir şey öğrenemiyor.”
Necmi Usta bir ayakkabının geçirdiği süreci şöyle özetliyor: “Önce model dizaynı yapılıyor. Sonra kesime gidiyor, ardından dikime ve kalfaya gider. Frezeye de gittikten sonra da bana geliyor.
Ben de son rötuşları yapıyorum, estetiğine bakıyorum.” İnsanları mutlu etmeyi sevdiğinden bu mesleğin kendi için önemli olduğunu belirten Necmi Usta “Önce insan kendi zanaatına, emeğine saygı duyacak ki başarıyı yakalasın. Yapıyorsan tam yap, yapmıyorsan hiç yapma. Öyle olursa bu senin kişiliğine de yansır, esnaflığına da yansır, sanatına da yansır...”
Meslek değil insanlar zor
Hasan Usta’ya mesleğin zorluklarını soruyoruz: “Mesleğin zorluğu yok, insanların zorluğu var. Gördüğüm her şeyi yapabilirim, yeter ki bir göreyim. ‘Kendi evimi kendim yaptım’ diyebilirim. Eskiden bizim bu mesleğe ‘Şarapçı mesleği’ derlerdi. Kız bile vermezlerdi bu işi yapanlara. Kunduracı dediğin zaman, tezgâhın altında şarap şişesi dururdu eskiden. Şimdi kalmadı öyle bir şey.”
Dolar bizi de vurdu
Necmi Usta mesleğin zorluklarını şöyle sıralıyor:
“İstediğin zaman istediğin kalitede malzeme bulamıyorsun. İnsanları memnun etmek çok zor. Müşterisinden çaycısına kadar, çalışanından kalfasına kadar insanoğluyla uğraşmak çok zor. Meslekler güzel, meslekleri geri iten insanoğlu. Çırak alırsın, iş olmaz, bir sene bakarsın çocuğa... İş olunca bırakır, gider.”
Necmi Usta tango ayakkabısı yapmaya başladığında kimse yapmıyormuş, “Türkiye’de ilk tango ayakkabısı yapan benim” diyor. Doların yükselişi onu da etkilemiş. Kullandıkları malzemelerin tümü dolara endeksliymiş. Yani dolar çıkıyorsa fiyatlar artıyor, düşüyorsa fiyatlar düşüyor ama “yurt dışı için bir problem yok” diyor.
Yumuşak ve rahat
Tango ayakkabısı tüm dans ayakkabıları gibi özel yapım bir ayakkabıdır. Öncelikle kişinin ayağına tam ve rahat olmasına özen gösterilir. Kadın ve erkeğe ayrı olarak yapılır. İç tabanı yumuşaktır. Dış tabanı ise pistte rahat dans edilmeye uygun kumaşla kaplanır. Deri, süet veya kumaştan yapılır.