04 Ocak 2019 16:30
İSİG (İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği) Meclisi, ulusal ve yerel basından, işçilerin mesai arkadaşları, aileleri, iş güvenliği uzmanlarından edindiği bilgiler doğrultusunda 2018 yılında en az 1923 işçinin yaşamını yitirdiği bilgisine ulaştığını aktardı. İSİG Meclisi, " Hangi savaşta bu kadar arkadaşımızı kaybediyoruz?" diye sorarak duruma tepki gösterdi.
İSİG Meclisi'nin işçi cinayetlerine ilişkin derlediği metin şöyle:
İşe giderken yollarda geçen saatler. İşyerinde güvencesiz çalışma koşulları, uzun çalışma saatleri, iki kişinin yapacağı işi tek başına yapma, kötü yemekler, alınmayan iş güvenliği önlemleri, patrondan hakaret…
Evde kira, gıda, eğitim-sağlık giderleri ve faturalar… Resmi enflasyon yüzde 20’nin üstünde, gerçekte daha da fazla. İşten çıkarmalar, işçilerin hak istemlerine karşı baskılar, grev yasaklamalar… Bıçak kemiğe dayandı, geçinemiyoruz!
İşte güvencesizlik tam da bu! Güvencesizliği bugünün proleter çalışma ve yaşam disiplini haline getiren AKP’nin iktidar yılları boyunca İş Cinayetlerinde yaklaşık 22 bin 500 işçi yaşamını yitirdi…
Yüzde 83’ünü ulusal ve yerel basından; yüzde 17’sini ise işçilerin mesai arkadaşları, aileleri, iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri ve sendikalardan öğrendiğimiz bilgilere dayanarak tespit ettiğimiz kadarıyla 2018 yılında en az 1923 işçi yaşamını yitirdi...
Raporumuzda meslek hastalığı nedeniyle gerçekleşen 10 iş cinayeti var (6 çiftçi Kırım Kongo Kanamalı Ateşi, 1 kot kumlama işçisi silikozis, 1 maden işçisi silikozis, 1 inşaat işçisi sıtma ve 1 tarım işçisi kuduz). Bu durum Türkiye’de meslek hastalıklarının görünmez kılındığının bir kanıtıdır da. Oysa ILO ve WHO verilerine göre 1 “iş kazası sonucu ölüm” karşılığında yaklaşık 6 “meslek hastalığı sonucu ölüm” olmaktadır...
2018 yılında iş cinayetlerinin aylara göre dağılımı şöyle:
Ocak ayında en az 144 işçi, Şubat ayında en az 128 işçi, Mart ayında en az 130 işçi, Nisan ayında en az 189 işçi, Mayıs ayında en az 169 işçi, Haziran ayında en az 151 işçi, Temmuz ayında en az 201 işçi, Ağustos ayında en az 185 işçi, Eylül ayında en az 167 işçi, Ekim ayında en az 179 işçi, Kasım ayında en az 155 işçi, Aralık ayında en az 126 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi…
2018 yılında iş cinayetlerinin istihdam biçimlerine göre dağılımına baktığımızda 1573 ücretli (işçi ve memur) ve 350 kendi nam ve hesabına çalışan (çiftçi ve esnaf) yaşamını yitirdi. Yani ölenlerin yüzde 82’sini ücretliler yüzde 18’ini ise kendi nam ve hesabına çalışanlar oluşturuyor…
2018 yılında iş cinayetlerinin işkollarına göre dağılımı şöyle:
Tarım, Orman işkolunda 457 emekçi (268 çiftçi ve 189 işçi); İnşaat, Yol işkolunda 438 işçi; Taşımacılık işkolunda 233 işçi; Ticaret, Büro, Eğitim, Sinema işkolunda 118 emekçi; Metal işkolunda 114 işçi; Belediye, Genel İşler işkolunda 88 işçi; Madencilik işkolunda 66 işçi; Enerji işkolunda 63 işçi; Konaklama, Eğlence işkolunda 47 işçi; Gıda, Şeker işkolunda 44 işçi; Savunma, Güvenlik işkolunda 42 işçi; Petro-Kimya, Lastik işkolunda 36 işçi; Sağlık, Sosyal Hizmetler işkolunda 29 işçi; Tekstil, Deri işkolunda 28 işçi; Çimento, Toprak, Cam işkolunda 21 işçi; Ağaç, Kâğıt işkolunda 17 işçi; Gemi, Tersane, Deniz, Liman işkolunda 16 işçi; İletişim işkolunda 6 işçi; Banka, Finans, Sigorta işkolunda 3 işçi; Basın, Gazetecilik işkolunda 4 işçi; Elimizdeki veriler ışığında çalıştığı işkolunu belirleyemediğimiz 50 işçi yaşamını yitirdi…
2018 yılında iş cinayetlerinin nedenlerine göre dağılımı şöyle:
Trafik, Servis Kazası nedeniyle 408 işçi; Ezilme, Göçük nedeniyle 379 işçi; Yüksekten Düşme nedeniyle 325 işçi; Kalp Krizi, Beyin Kanaması nedeniyle 200 işçi; Elektrik Çarpması nedeniyle 113 işçi; Şiddet nedeniyle 112 işçi; Zehirlenme, Boğulma nedeniyle 82 işçi; İntihar nedeniyle 73 işçi; Patlama, Yanma nedeniyle 50 işçi; Nesne Çarpması, Düşmesi nedeniyle 40 işçi; Kesilme, Kopma nedeniyle 24 işçi; Diğer nedenlerden dolayı 117 işçi yaşamını yitirdi…
2018 yılında iş cinayetlerinin cinsiyetlere göre dağılımı şöyle: 119 kadın işçi ve 1804 erkek işçi yaşamını yitirdi…
2018 yılında iş cinayetlerinin yaş gruplarına göre dağılımı şöyle:
14 yaş ve altı 23 çocuk işçi,
15-17 yaş arası 44 çocuk/genç işçi,
18-27 yaş arası 285 işçi,
28-50 yaş arası 944 işçi,
51-64 yaş arası 371 işçi,
65 yaş ve üstü 98 işçi,
Yaşını bilmediğimiz 158 işçi yaşamını yitirdi…
2018 yılında 110 mülteci/göçmen işçi yaşamını yitirdi. Bu işçilerin geldikleri ülkelere bakarsak: 48 işçi Suriyeli; 28 işçi Afganistanlı; 5 işçi Azerbaycanlı; 4’er işçi Iraklı, Pakistanlı ve Türkmenistanlı; 3 işçi Gürcistanlı; 2’şer işçi İranlı, Rusyalı ve Ukraynalı; 1’er işçi ise Hindistanlı, Kırgızistanlı, Macaristanlı, Nijeryalı, Özbekistanlı, Romanyalı, Tacikistanlı ve Zimbabveli...
2018 yılında iş cinayetlerinde ölenlerin 48’i (yüzde 2,49) sendikalı işçi, 1875’i ise (yüzde 97,51) sendikasız. Sendikalı işçiler tarım, gıda, madencilik, kimya, tekstil, metal, enerji, taşımacılık, güvenlik ve belediye işkollarında çalışıyordu. Diğer yandan ölen başka sendikalı işçiler de olabilir. Ancak kâğıt üzerinde olan sendikal üyeliklerinin gerçek bir örgütlülük olmaması ve birçok sendikanın ölen üyelerini sahiplenmemesi sonucu net bir bilgi verme şansımız olmadığını da belirtelim. Bu durum özellikle kamu çalışanı/memur sendikaları açısından daha da tespit edemediğimiz bir husus…
2018 yılında Türkiye’nin 81 şehrinde ve yurtdışında birçok ülkede iş cinayeti gerçekleştiğini tespit ettik:
226 ölüm İstanbul’da; 81 ölüm Kocaeli’nde; 70 ölüm Manisa’da; 69 ölüm Bursa’da; 68 ölüm Antalya’da; 66 ölüm İzmir’de; 56’şar ölüm Ankara ve Aydın’da; 50 ölüm Gaziantep’te; 48 ölüm Adana’da; 45 ölüm Denizli’de; 43’er ölüm Konya ve Şanlıurfa’da; 39 ölüm Samsun’da; 35’er ölüm Mersin ve Sakarya’da; 33’er ölüm Balıkesir ve Tekirdağ’da; 31 ölüm Zonguldak’ta; 29’ar ölüm Hatay ve Muğla’da; 27 ölüm Çorum’da; 25’er ölüm Kütahya ve Trabzon’da; 23’er ölüm Adıyaman, Elazığ ve Sivas’ta; 22’şer ölüm Bolu ve Kastamonu’da; 21 ölüm Kahramanmaraş’ta; 20’şer ölüm Karabük ve Mardin’de; 19’ar ölüm Diyarbakır ve Kayseri’de; 18’er ölüm Eskişehir ve Osmaniye’de; 17 ölüm Ordu’da; 16’şar ölüm Çanakkale, Düzce ve Malatya’da; 15 ölüm Isparta’da; 14’er ölüm Burdur, Niğde ve Şırnak’ta; 13 ölüm Aksaray’da; 11’er ölüm Afyon, Artvin, Bartın, Giresun ve Rize’de; 10 ölüm Bitlis’te; 9’ar ölüm Erzincan, Erzurum, Hakkari, Kars, Siirt, Uşak, Tokat ve Van’da; 8’er ölüm Edirne ve Kırşehir’de; 7’şer ölüm Bilecik, Iğdır, Kırıkkale ve Kırklareli’de; 6’şar ölüm Amasya, Ardahan, Karaman ve Sinop’ta; 5’er ölüm Batman, Gümüşhane ve Nevşehir’de; 4’er ölüm Yalova ve Yozgat’ta; 3’er ölüm Ağrı, Bingöl, Çankırı, Muş ve Tunceli’de; 1’er ölüm Bayburt ve Kilis’te; 33 ölüm ise Yurtdışında gerçekleşti...
2016 yılında 1970 işçi, 2017 yılında 2006 işçi, 2018 yılında 1923 işçi… Sermayenin ve iktidarın örtemediği bir gerçek, yana yakıla devam ediyor. İş cinayetleri ve meslek hastalıkları had safhada, işsizlik ve borçlar büyüyor, işçilerin örgütsüzlüğü sürüyor. İşçiler ya umudunu kaybediyor ve yaşamlarına son veriyor ya da direnişin yeni biçimlerini bulmaya çalışıyor...
İşte ‘Yaşamak İçin Direnİşçi’ sloganımız tam da burada anlam buluyor. İşçi sınıfı tam da bu noktada örgütlenmeli, birlik ve dayanışma içinde olmalı ve yine işçi sınıfının evrensel değerleri olan eşitlik, özgürlük, kardeşlik ve barış için örgütlenmeli. Yaşamak ve yaşatmak için ÖRGÜTLENMELİ...
Bu noktada acil taleplerimiz:
1- Ölen işçilerin yüzde 98’i sendika üyesi değildir. Yani sendikasız çalışmak ölüm demektir. İş cinayetlerinin önlenmesi, sağlıklı ve güvenli çalışmanın ön koşulu işçi katılımıdır. İşçiler ancak sendikalaşarak bunu sağlayabilir. Ülkemizde sendikaya üye olan işçiler işten atılıyor, sermaye işyerlerinde sendika istemiyor ya da istediği sendikayı getiriyor. Devlet daha ileri giderek sendikaların yapacağı basın açıklamalarını, toplantıları ve grevleri yani toplu pazarlık hakkını yasaklıyor. Bu noktada işyeri İSİG kurulları, çalışan temsilciliği ve genel olarak sendikal örgütlenme üzerindeki baskılar sona erdirilmelidir. Grev yasaklarına son verilmelidir...
2- İşyerlerinde işçilere keyfi bir biçimde iş tanımı dışında işler yaptırılıyor. Çalışma saatleri günde 10-12 saate ulaşıyor. Mesai ücretleri, izin hakları vb. verilmiyor. Özellikle taşeron işçiler bu koşullarda çalışırken şimdi taşerona rahmet okutacak kiralık işçilik gibi kölelik uygulamaları getiriliyor. Özelde veya kamuda tüm taşeronlaştırma ve kiralık işçilik uygulamalarına son verilmelidir...
3- İş cinayetlerinin sorumlusu patronlar, bürokratlar ve siyasiler yargılanmıyor. Yargılananlar ise çoğunlukla günah keçisi haline getirilen iş güvenliği uzmanlarıdır. Yine mahkemeler iş cinayetlerini cezalandırmıyor, failleri '24 taksitli para cezası vererek serbest bırakıyor'. İş cinayetlerinin sorumlusu patronlar, bürokratlar ve siyasiler yargılanmalıdır...
4- ILO ve WHO verilerine göre 1 ‘iş kazası sonucu ölüm’ karşılığında yaklaşık 6 ‘meslek hastalığı sonucu ölüm’ olmaktadır. Ancak SGK verilerine göre her yıl ortalama 500 civarı işçi meslek hastalığına yakalanmakta ve neredeyse hiç bir işçi de ölmemektedir. Meslek hastalıklarının gizlenmesinden vazgeçilmeli ve bu noktada sağlık örgütlerimizin yürütücülüğünde tespit eden/önleyen bir yaklaşım hayata geçirilmelidir...
5- Çalışma yaşamının denetiminde görev yapan iş müfettişlerinin siyasi iktidara olan bağımlılığının önüne geçilerek, ‘İş Teftiş Kurulu’nun yönetiminde emek örgütlerinin ağırlığı olacak şekilde sosyal taraflardan oluşan bağımsız bir üst kurul haline gelmesi sağlanmalıdır...
6- Emeğin korunmasının temellerinden ikisini iş güvencesi ve insanca yaşayacak bir ücret oluşturur. Asgari ücret insanca yaşanabilir bir seviyeye yükseltilmeli, işten atmalara son verilmeli ve işsizlik önlenmelidir...
7- İşçilerin sağlıklı yaşamak ve can güvenliklerini sağlamak için ulaşım, barınma ve beslenme hakları vazgeçilmezdir. İşçi servisleri uygun araçlardan oluşmalı, işçilere kalacak lojman sağlanmalı ve gıda zehirlenmelerini önlenmelidir. Yine toplu taşıma, konut ve gıda fiyatları konusunda adımlar atılmalıdır...
8- Her yıl 60-70 çocuk çalışırken yaşamını yitirmektedir. 2018 yılı ‘çocuk işçilikle mücadele yılı’ ilan edilmesine rağmen 67 çocuk işçi can vermiştir. Bu noktada özellikle sanayinin ucuz emek gücü ihtiyacını karşılayan 4+4+4 eğitim sistemine son verilmeli ve çocuk işçilik yasaklanmalıdır...
9- Ülkemizde küçük yaşlarda çalışma hayatı başlamakta ve neredeyse ömür boyu sürmektedir. Emekçilerin belli bir çalışma yılından sonra emekli olma hakları vardır ve bu da çalıştıkları mesleğe ve cinsiyetlerine göre belirlenmelidir. Emekliliğin yaşa takılmasına ve kademeli olarak 65 yaş olarak belirlenmesine yani mezarda emekliliğe son verilmelidir...
10- Kadın emeği; tarımda, sanayide, hizmet sektöründe ve evde görünmez hale getirildi. Oysa her yıl 120-130 kadın çalışırken yaşamını yitiriyor. Kadını temel alan bir işçi sağlığı anlayışı tanımlanmalıdır...
11- Ülkemizde milyonlarca mülteci/göçmen işçi bulunmaktadır. Temel düzenlemelerden mahrum bırakılan mülteci/göçmen işçilerin çalışma, sağlık, barınma, ücret vb. güvenceleri sağlanmalıdır. Türkiyeli işçilerle mülteci/göçmen işçileri karşı karşıya getiren ücret ve çalışma politikalarından vazgeçilmelidir. Yine bu noktada bölge ülkelerini savaşın içine sürükleyen politikalardan uzak durulmalıdır...
© Tüm hakları saklıdır.