Aslında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2012'de verdiği bir sözü yerine getirmiş oldu.
Asgari ücretin aylık net 22 bin 104 lira olarak belirlenmesi hem çalışanların hem de uzmanların tepkisini çekti.
Peki Erdoğan 2024'e nasıl başladı, nasıl bitirdi?
Tarihi Mısır ziyareti
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 14 Şubat 2024'te 11 yıl aranın ardından Mısır'ın başkenti Kahire'ye gitti.
Burada "Arap Baharı" dile anılan dönem sonrası dönemde sert sözlerle eleştirdiği ve "darbeci" olarak adlandırdığı Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi ile bir araya geldi.
Ziyaretin bölgenin iki büyük ve önemli ülkesi arasında yeni bir dönemin başlaması açısından önem taşıdığı değerlendirmeleri yapıldı.
İki lider arasındaki soğukluk, dönemin Savunma Bakanı Sisi'nin Temmuz 2013'te Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'ye karşı askeri darbe düzenlemesi ile başlamıştı.
Erdoğan, yaklaşık 10 yıl boyunca Sisi'yi çok ağır ifadelerle eleştirdi, kamuoyu önünde Mısırlı lideri "diktatör" ve "katil" gibi ifadelerle suçladı.
Şubat'ta Erdoğan'ın ziyaretinin ardından 4 Eylül'de de Sisi Ankara'ya geldi.
Buradaki görüşmenin ardından Erdoğan, Sisi'yi uçağa kadar geçirdi ve Mısırlı lideri Müslüman Kardeşler ile özdeşleşen "Rabia" selamıyla uğurladı.
Yerel seçim sonrası belirsizlik
CHP 31 Mart seçimlerinden Türkiye'nin birinci partisi olarak çıktı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğindeki Cumhur İttifakı, 31 Mart yerel seçimlerinde tarihi bir yenilgi aldı.
AKP, ikinci parti konumuna düştü ve 2002'den bu yana girdiği bir seçimden ilk kez birinci çıkamadı.
Türkiye genelinde CHP yüzde 37.8, AKP yüzde 35.5, Yeniden Refah Partisi yüzde 6.2, DEM Parti yüzde 5.7, MHP yüzde 5, İYİ Parti ise yüzde 3.8 oy aldı.
AKP'nin yenilgisinin ardından Erdoğan'ın siyasi geleceğine dair soru işaretleri ortaya atıldı.
BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan ABD merkezli Brookings Enstitüsü'nden Aslı Aydıntaşbaş, "AK Parti, Cumhurbaşkanı'nın uzun süredir ülkeyi yönetmesi ve Türkiye'deki ağır ekonomik koşullar nedeniyle yerel seçimde ciddi bir gol yedi, henüz tam toparlanmış değil" diye konuştu.
Yerel seçimlerin ardından Erdoğan'ın tonu ve duruşunda "yumuşama" ibareleri görüldü.
Bu, CHP'nin başlattığı "normalleşme" süreciyle parallel ilerledi. O dönem CHP lideri Özgür Özel ve Cumhurbaşkanı Erdoğan görüşmeye başladı. Erdoğan, 18 yıl aranın ardından Haziran'da ilk kez CHP genel merkezine gitti.
Fakat iki liderin Haziran'ın sonuna doğru yaptığı açıklamalarda sürecin sekteye uğrayabileceği ibareleri ortaya çıktı.
BBC Türkçe'ye konuşan Alman Uluslararası ve Güvenlik İşleri Enstitüsü (SWP) Uygulamalı Türkiye Çalışmaları Merkezi'nden (CATS) Sinem Adar, "Muhalefetin normalleşme söylemi ve siyasetini ihtiyatsızca benimsediğini" ve bunun siyasi olarak zorda olan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "manevra alanını genişlettiğini" söyledi.
Ankara'da tarihi tutsak takası
Ağustos'un başında Ankara, Batı ve Rusya arasında Soğuk Savaş'tan bu yana en büyük tutsak takasına ev sahipliği yaptı.
İkisi çocuk 26 tutuklunun takas edildiği operasyona dair Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi:
"Amerika, Almanya, Polonya, Slovenya, Norveç, Rusya, Belarus cezaevlerindeki 26 kişinin değişimi hiçbir pürüzle karşılaşılmadan dünyaya örnek şekilde yapıldı."
Kayyum atamaları ve 'Yeni çözüm süreci'
Yılın ilk dönemini yerel seçim yaralarını sararak geçiren AKP, ikinci yarıdan itibaren tekrar siyasi olarak atağa geçti.
Bir yandan AKP ve CHP hattındaki "normalleşme" sürerken bir yandan da AKP ve Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) arasında görüşmeler başladı.
Bu görüşmelere bir süre sonra PKK'nın silah bırakmasına yönelik yürütülen ve 2015'te sonlanan çözüm sürecine ithafen "Yeni çözüm süreci" denmeye başlandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve partisinin siyasi tahkimat ve atılımları devam ederken Haziran'da DEM Parti Hakkari Belediye Başkanı Mehmet Sıddık Akış görevinden alındı ve yerine kayyum atandı.
Akış'ın yanı sıra 30 Ekim'de CHP Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, 4 Kasım'daysa DEM Parti Mardin Belediye Başkanı Ahmet Türk, Batman Belediye Başkanı Gülistan Sönük ve Halfeti Belediye Başkanı Mehmet Karayılan da görevden alındı.
Akıllara 2016-2019 yılları arasındaki kayyum atamalarını getiren süreç devam ederken bu sefer MHP lideri Devlet Bahçeli'den beklenmedik bir adım geldi.
Bahçeli, Ekim başında DEM Parti eş başkanı Tuncer Bakırhan il el sıkıştı, ardından İmralı'da tutulan PKK lideri Abdullah Öcalan'ın serbest bırakılması ve örgütü lağvettiğini ilan edeceği bir konuşma yapmak üzere TBMM'ye davet edilmesi çağrısında bulundu.
MHP lideri, bu adımları Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaptığı bir konuşmadan etkilenerek attığını söyledi.
Erdoğan da Bahçeli'nin adımıyla başlayan süreci "Tarihi fırsat penceresi" olarak yorumladı.
Aslı Aydıntaşbaş, süreçle ilgili "Bu kazandıracak bir fikir, ancak Adalet ve Kalkınma Partisi bunun arkasında tam durabilmiş değil" dedi ve ekledi:
"Adalet ve Kalkınma Partisi'nin ihtiyacı olan yeni bir hikaye. Yeni bir barış süreciyle, 'İç barış' sloganıyla yeni bir hikaye yaratabilir. Yeter ki istesin, zira kartlar kendisinin elinde."
Aydıntaşbaş ayrıca bu sürecin, Suriye'de geçici hükümet ve omurgasını Türkiye'nin terör örgütü kabul ettiği YPG'nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasındaki müzakereler ile paralellik gösterdiğini de vurguladı:
"Erdoğan'ın elinde büyük fırsat var. Hem Suriye hem Türkiye'de iç barışı sağlayabilir. Bunu iki ülkedeki Kürt realitesini yeni bir siyasi sisteme entegre ederek ve demokratik parametrelerle çözerek halledebilir."
Esad'ın devrilmesi Erdoğan için ne anlama geliyor?
Suriye'de Esad yönetimi karşıtı grupların Kasım sonu başlayan ve 8 Aralık'ta Esad yönetiminin düşmesiyle sona eren saldırısı, Türkiye'deki siyasi gündemi de değiştirdi.
Kamuoyunda ülkedeki 3,5 milyon Suriyeli sığınmacının dönmesi yönünde beklenti oluştu.
Türk basınına konuşan Suriyelilerin bazıları geri dönmek istediklerini söyledi.
Sinem Adar, "Suriye özelinde Türkiye bu işin kazananıdır demek için çok erken" dedi ve şunları kaydetti:
"Türkiye'nin iyi ilişki içinde olduğu HTŞ liderliğindeki muhalif koalisyonun Esad sonrası Suriye'nin siyasi dönüşümünde etkili olacak aktörlerden biri olması, özellikle bazı Arap ülkelerinin siyasal İslam'a yönelik endişelerini artırabilir."
Aydıntaşbaş da Türkiye'nin Suriye'de "hatırı sayılır siyasi nüfuza" sahip olmasına karşın, ülkede yönetimden kaynaklanabilecek olumsuzlukların uluslararası arenada Ankara'ya da yansıyabileceği uyarısını yaptı:
"Türkiye'nin kazandığı bu siyasi nüfuzu neye evireceği, dönüştüreceği, nihayetinde cumhurbaşkanının dünya siyaset sahnesinde başarılı olup olmayacağını da tanımlayacak."
2025 öngörüleri
BBC Türkçe'ye konuşan uzmanlara göre Cumhurbaşkanı Erdoğan 2025'e uluslararası arenadaki özellikle son dönemde elde ettiği kazanımlar ile girecek.
Türkiye bunların haricinde 2024'te İsrail ve Hamas arasında da arabuluculuk girişimlerinde bulundu, ancak elle tutulur bir sonuç alamadı. Taraflar, Türkiye yerine Katar ve Mısır arabuluculuğunda hareket etmeyi tercih etti.
Sinem Adar, Türkiye'nin bu süreçte Hamas'ı desteklemesinin İsrail ile normalleşme çabalarına "çok ciddi ket vurduğunu" söyledi.
Adar buna karşın Türkiye'nin bölgede Arap Baharı sonrası dönemde yaşadığı "yalnızlıktan" kaçınacak diplomatik adımlar attığını vurguladı:
"Yine hükümet yetkililerinin açıklamalarına bakınca, Arap ayaklanmaları sonrası yapılan hataların tekrarlanmaması yönünde bir hassasiyet olduğu görülüyor. 'Türkiye burada tek başına hareket etmeyecek' mesajı veriliyor bence."