T24 Köln
Köln merkezli TürkiyeAlmanya KültürForumu, Türkiye Cumhuriyeti'nin 100., kendi kuruluşunun da 30. yılını bir konferansla kutladı.
29 Ekim'de Alman kamu yayıncısı WDR'nin Köln'deki radyo evinde yapılan "Türkiye Cumhuriyeti 100 Yaşında. Kültür Forumu 30 Yaşında" başlıklı konferansta Almanya'nın ilk Türkiye kökenli Federal Bakanı Cem Özdemir de bir konuşma yaparak, ‘’Türkiye’nin tekrar demokratik bir toplum olacağı konusunda umudumuz var’’ dedi. Özdemir, gala gecesinin açılış konuşmasında, ‘’Selahattin Demirtaş’ı düşünüyorum, Osman Kavala’yı düşünüyorum, Prof. Şebnem Korur Fincancı’yı ve Türkiye’deki tüm siyasi tutukluları düşünüyorum. Umarım bir gün özgürlüklerini kutlayabiliriz’’ dedi.
Konferans kapsamında T24 yazarları Oya Baydar ve Hasan Cemal, eski Almanya Sosyal Demokrat Parti Federal Parlamento üyesi Lale Akgün, eski HDP milletvekili Ziya Pir, eski Süddeutche Zeitung Türkiye Muhabiri Christiane Schlötzer ve sosyolog Günter Seufert, DW'den Banu Güven'in moderatörlüğünde "Türkiye Cumhuriyeti - Eleştirel Bir Bakış" başlığı altında görüşlerini paylaştı.
Bütün hayatının darbelerle geçtiğini söyleyen Hasan Cemal, ‘’100 Yıllık Cumhuriyet'in 55 yılını gazeteci olarak yaşadım. 100 Yıllık Cumhuriyet'in sonunda duygularımı tek bir sözcükle ifade ediyorum: Hüsran!’’ dedi ve ekledi; ‘’100 yıl önce devrimciler bir devrim yapıp saltanatı ve hilafeti deviripi Cumhuriyet’i kurdular. 100 yıl sonra başımıza Erdoğan saltanatı geldi" görüşünü dile getirdi.
'Kuruculardan sonra devrimci heyecan yakalanamadı'
Türk siyasi tarihinde yaşanan darbelerin nedenlerine ilişkin olarak da görüşlerini paylaşan Cemal, şunları söyledi:
‘’Geri dönüp neden bu noktaya geldik, neden devrimi yapanların devrimci heyecanını son 77 yıllık siyasi kadrolar yakalayamadılar? Yakalayamadıkları için Türkiye’de demokrasi devrimini yapamadılar, 10 yılda bir gelen darbelere birlikte karşı çıkamadılar. 1960’ta bir darbe oldu 1 Başbakan ve 2 bakan asıldı. Siyasete dönüldü, tekrar darbe oldu, genç insanları astılar, yine karşı çıkmadılar. 10 yıl sonra yine darbe, idamlar; aynı siyasiler karşı çıkamadılar.
10 yılda bir gelen darbelere karşı neden karşı çıkamadınız? Karşı çıksaydınız Türkiye’de hem demokrasi kurulur, asker de yerli yerine otururdu.’’
Cumhuriyet’in kurucu kadrolarının da yaptığı hatalar olduğunu, ancak daha sonraki kadroların devrim heyecanını kaybettiğini anlatan Cemal, ‘’Asıl kabahatli olanlar Cumhuriyet’i kuranlar değil, onun devamındaki siyasi kadroların tamamını yapmamasıdır ’’ dedi.
Hasan Cemal şöyle devam etti:
''Erdoğan hükûmet olduğundan bu yana sinsi sinsi laik düzenin temellerini kemirmeye başladı. Yıllar ilerledikçe çok daha açık adımlar atmaya başladı. Mesela simgesel bir adım: Çankaya Köşkü’nden Saray’a geçti. Çankaya, Atatürk’ün yeriydi, önemli bir semboldü Cumhuriyet için. Ayasofya’yı camiye çevirdi. Orayı müze yapan Atatürk’tü .Üçüncüsü, şu dönemde Cumhuriyet kutlamalarını boşverdi. Gerçek anlamda kutlanmasını boş verdi ve 100. yıldan önce İslamcı çizgileri ağır basan bir Filistin mitingi düzenledi. Türk donanmasını 29 Ekim’de Vahdettin Köşkü’nden selamladı. Economist’in felaket bir başyazısı vardı, hiç yakıştıramadım: ‘Erdoğan, Atatürk’ün mirasına sahip çıkmış..."
Oya Baydar: Sosyalistler 'siyasetçi' olmaz, 'devrimci' olurdu
Panelde konuşan Oya Baydar, ''Umutlu cevaplar, pembe hayaller söyleyecek hâlim yok. Ben 83 yaşındayım, benim kuşağımla beraber, 63 yıldır bir şeylerin içindeyim. Partilere girdim, partiler değiştirdim, devrimci oldum. Çünkü sosyalistler siyasetçi olmaz, devrimci olurdu o dönem. Benim sol kuşağım sadece Türkiye için değil dünya için bir şeyler istedi. Barış olsun, sömürü kalksın istedik. Ülkemiz için de bunları istedik'' ifadelerini kullandı.
63 yıl sonra dünyanın ve Türkiye'nin başladıkları noktanın gerisinde olduklarını söyleyen Baydar, ''Bunun bir kuşak için ne kadar acı olduğunu anlatmam çok zor'' dedi.
Baydar, ''Tekrar söyleyeyim; insan yaşlanınca mücadele gücü azalıyor. Bir şeyler değiştirmek için vaktim yok hissiyatına kapılıyor. Gençler böyle düşünmesin lütfen, ama benim kuşağımın düşüncesi böyle'' diye konuştu.
Oya Baydar, konuşmasında "Türkiye Cumhuriyeti'nin kötü koşullarda doğmasından" kaynaklanan sorunları değerlendirirken, Kürt sorununun altını çizdi.
Akgün: Mübadele bir trajediydi
Eski Alman Sosyal Demokrat Parti milletvekili Lale Akgün, Makedonya kökenli olan ailesinin tecrübelerine de değinerek 1923 Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesinden söz etti:
''Benim ailemi Türkiye’ye mübadele getirdi. Birçok Yunan da böyle Türkiye’den ayrıldı. Temel sorunlardan biri bu mübadeledir. Türk-Müslümanlık üzerinden bir ulus yaratılmaya çalışıldı. Hıristiyan Ortodoks Türkler Yunanistan’a gönderildi. Rumca konuşan Müslümanlar da Türkiye’ye gönderildi. Benim ailem de bunlardan biri. Ailenin yaşlı üyeleri yaşlanınca Türkçe konuşamamaya başlayamıyorlardı çünkü anadilleri o değildi. İnsanlar yıllar sonra köylerine dönüklerinde ağlamaya başlıyorlar. Bu bir trajedi. Türk ve Yunanları deniz ayırsa da insanlar birbirine zihnen bağlı.''
Can Dündar: AB, Türkiye'ye koca bir yalan sattı
Gazeteci Can Dündar da galada, ''Cumhuriyet belli kolonlar üzerinde duran bir kurum, o kolonların çoğunun çöküşüne şahitlik ediyoruz; hukukun üstünlüğü gibi, laiklik gibi, kadın-erkek eşitliği gibi, insan hakları ve basın özgürlüğü gibi... Rusya da bir cumhuriyet, Suriye de; adının cumhuriyet olması onun demokratik bir rejim olduğu anlamına gelmiyor'' diye konuştu.
Dündar, ''Cumhuriyet için söylenmiş çok güzel bir söz vardır, 'kimsesizlerin kimsesi' diye; bence bugün Cumhuriyet kimsesiz" ifadelerini kullandı.
14-28 Mayıs seçimlerini Tayyip Erdoğan ve AKP'nin kazanmasıyla ''Almanya için mülteci sorununun çözüldüğünü'' ifade eden Dündar, ''Bence Türkiye'ye ilgili biraz da bundandı. Ben ilk geldiğimde 'sınırlar açılacak ve mülteciler gelecek' korkusu vardı. Bir şekilde Erdoğan'ı ikna etmeyi başardılar. Çok kirli bir anlaşma yapıldı. Türkiye'ye mültecileri tutması için para verildi ve serbest dolaşım hakkı teklif edildi. Bilmiyorum aranızda serbest dolaşabilen var mı? Koca bir yalan sattılar. Erdoğan bu sayede, yaptığı baskının Batı tarafından eleştirilmediği bir iklim yakaladı'' dedi.
Osman Okkan'a "Belgesel Film ve İnsan Hakları Ödülü" takdim edildi
Köln’de yaşayan deneyimli gazeteci Osman Okkan'a kazandığı Avrupa Türkiyeli Yazarlar Grubu’nun (ATYG), "2022 Belgesel Film ve İnsan Hakları Ödülü" etkinlik sırasında takdim edildi.
ATYG adına yazarlar Nevin Lutz ve Kemal Yalçın tarafından açıklanan ödül gerekçesinde Okkan’ın Türkiye, Almanya ve bütün dünyada barış ve insan hakları için mücadelesine dikkat çekilerek, "Sizinle aynı dünyada yaşamaktan çok mutluyuz, bu dünya ve bu Almanya sizinle birlikte daha güzel!“ sözlerine yer verildi.