İSTANBUL, (DHA)- İSTANBUL Aydın Üniversitesi (İAU) bünyesinde yer alan ve başkanlığını AB Eski Bakanı Egemen Bağış’ın yürüttüğü Batı Araştırmaları Merkezi’nin düşünce kuruluşu Batı Platformu‘na, Prof. Dr. Kerem Alkin katıldı. Ayda bir gerçekleşen ve farklı konukların ağırlandığı Batı Platformu’nda, Sabah Gazetesi yazarı ve Varlık Fonu Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Kerem Alkin’le “2071’e Doğru Küresel Ekonomi ve Politikada Yükselen Avrasya’da Türkiye’nin Yeni Konumu” temalı toplantı gerçekleşti. Alkin, “Geçmişte Irak’ta, bugün de Suriye’de yaşanan gelişmeleri 1’inci Soğuk Savaş Dönemi’nde yaşanmış gerginliklere benzetiyorum. 2’nci Soğuk Savaş Dönemi’nde olduğumuzu söyleyebiliriz” diye konuştu.
Prof. Dr. Emre Alkin’in ana konuşmacı olarak yer aldığı toplantıya, İstanbul Aydın Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Dr. Mustafa Aydın, öğretim üyeleri, bürokratlar, işadamları, bilim insanları ve diplomasi dünyasının önemli isimleri katıldı.
“TEMEL FELSEFE, ÜNİVERSİTELERİN DEVLETİ BESLEMESİ GERÇEĞİDİR”
İstanbul Aydın Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Dr. Mustafa Aydın, üniversitenin bünyesinde iki büyük düşünce kuruluşu olduğunu ve üniversitelerin kendi içlerinde ürettikleri bilgi birikimini, tecrübeyi ve deneyimi, devletin yetkili organlarına sunarak, devletin bu bilgilerle donatılmasını sağlaması gerektiğini vurguladı. Temel felsefenin, üniversitelerin devleti beslemesi olduğunu söyleyen Dr. Mustafa Aydın sözlerine şöyle devam etti:
“Türkiye’de 200’e yakın üniversite var ve bu üniversitelerde beyin ve düşünce gücü var. Üniversitelerin, ekonomik, tarihi, siyasi alanda ön açması gerekir. Üniversitemiz, hem araştırma merkezleriyle hem de düşünce kuruluşlarıyla devleti beslemeye çalışıyor. Bu çalışmalarda elde edilecek sonuçları ve önerileri, devletimizin yetkili organlarına göndereceğiz. Özellikle Türkiye’nin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik şartlara ve geleceğe dönük perspektifine baktığımız zaman, bu tür çalışmaların çok önem arz ettiğini söyleyebilirim. Elde edilecek veriler yetkili mercilerin, siyasilerin, ekonomistlerin, bürokratların hizmetine sunarak, daha doğru, daha sağlıklı karar almalarına bir nebze olsun katkı sağlarsak kendimizi mutlu hissedeceğiz. Bütün bu çalışmaların amacı daha güçlü, ekonomik olarak daha fazla söz sahibi olan, rekabet edebilen ve kendi coğrafyasında, bayrağı altında, bağımsız yaşayan bir Türkiye oluşturmak.”
“BİRDEN FAZLA KÜRESEL AKTÖRLE İŞBİRLİĞİ FIRSATLARINI DEĞERLENDİREBİLİRİZ”
Batı Platformu’na ana konuşmacı olarak katılan Prof. Dr. Kerem Alkin, “ Türkiye açısından aynı anda birden fazla küresel aktörle, işbirliği fırsatını değerlendirebileceğimiz ilginç bir dönemdeyiz. Bu dönemi iyi değerlendirebilmemiz halinde, küresel aktörlerle dengeli ve çok yönlü bir ilişki süreci oluşturmayı başarmamız halinde, eli çok güçlü bir Türkiye olarak, Avrasya’da birçok fırsatı değerlendirebileceğimiz bir dönem bizi bekliyor” dedi.
ABD’nin, Rusya, Çin, Hindistan, Japonya gibi farklı aktörlerin, Türkiye ile oluşturmak istedikleri yeni işbirliği sürecinden pek memnun olmadığını gözlemlemekteyiz diyen Prof. Dr. Alkin, “Amerika’nın son dönemde stratejik ortaklık gibi kavramlardan, genel olarak anladığı ‘ben söylerim stratejik ortaklar yapar’ şeklinde bir ilişki sürecidir. Bu artık birçok ülke için yürütülebilecek sağlıklı bir ilişki süreci değil. ABD’ye de çok sayıda ülke, artık yeni bir dünyada olduğumuzu, 21’inci yüzyılda stratejik ortam gibi bir kavram söz konusuysa, ABD’nin böyle bir ortaktan beklentisi varsa, diğer ortağında ABD’den beklentileri olduğunu hatırlatıyoruz. Bu nedenle, Amerika açısından, önümüzdeki 40-50 yıl izlemesi gereken stratejilerle ilgili, tüm bakış açısını gözden geçirmesi gereken bir dönemden geçiyoruz” diye konuştu.
“ TÜRKİYE’NİN DÜNYADAN KAYNAK BULMASINI ZORA SOKACAK ADIMLAR ATABİLİRLER”
Prof. Dr. Kerem Alkin, Türkiye’nin, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e kadar tasarruf açığı olan bir ekonomiye sahip olduğu için bazı hamlelerini gerçekleştirmek adına, dünyadan, zaman zaman kaynak kullanma ihtiyacı duyduğunu söyledi. “Bizi köşeye sıkıştırmak adına, küresel aktörler, Türkiye’nin dünyadan kaynak bulmasını zora sokabilecek adımlar atabilir diyen” Alkin, “Onlar bu tür hamleler yapıyorlarsa, bu hamleler karşılığında onların boşalttığı alanı, Türkiye’yle ilişkiler adına doldurmak isteyecek yeni aktörler var. Eğer o tarafta bir sıkışma görüyorsak o zaman bizi rahatlatacak diğer aktörlerle işbirliğini hızlandırmak suretiyle yeni alternatif koridorlar oluşturarak, Türkiye’nin yoluna devam etmesini sağlamamız lazım. Reformları sürdürmeli ve yatırımları devam ettirecek bir ekonomik iklimi sağlamamız gerekli. Bir yandan da kendimize yeni partnerler, yeni işbirliği ekonomileri bularak yolumuza devam edeceğiz” diye konuştu.
“2071’DE 100 MİLYONU AŞACAK NÜFUSA GİDİYORUZ”
“Türkiye’nin en büyük avantajının 2071’e doğru 100 milyonu aşabilecek nüfusa doğru gidiyor olmasıdır” diyen Prof. Dr. Alkin, “ Türkiye’nin bu nüfus artışında avantajı, önemli bir genç nüfus artışını elinde bulunduracak olmasıdır. Türkiye’nin çalışan nüfusu, 29-30 milyon seviyesinden yaklaşık 50 milyonlara doğru çıkacak, yani 20 milyon kişinin daha istihdama katılacağı öngörülüyor. Güney Kore başta olmak üzere pek çok ülke, 2060 ve 2071’de aşırı yaşlanan nüfuslarıyla, nüfus kaybetmek ve dünya ekonomisinde eski ağırlıklarını devam ettirememek gibi gerçeklerle karşı karşıya kalacakken, Türkiye, yükselen genç nüfusuyla ve istihdam kabiliyetiyle dünya ekonomisinde iddiasını devam ettirebilen ender ülkelerden birisi olacak” ifadelerini kullandı.
“AFRİN OPERASYONU, EKONOMİYE FAYDA GETİRECEK BİR OPERASYON OLDU”
İstanbul Aydın Üniversitesi bünyesinde yer alan Batı Araştırmaları Merkezi’nin başkanlığını üstlenen AB Eski Bakanı Egemen Bağış da Türkiye’nin yarınlarının çok aydınlık ve parlak olduğunu ve bunu hep beraber fark edip, planlar yapmaya karar verdiklerini söyledi. Terörün ülke ekonomisi üzerinde büyük bir yük olduğunu vurgulayan Bağış, “Bir yandan Fırat Kalkan’ı, bir yandan Zeytindalı Operasyonu çok büyük bir başarıyla gerçekleşti. Terör ekonomimizin üzerinde en büyük yüklerden biriydi, 100 milyar doların üzerinde maliyeti olduğu biliniyor. Biz artık o maliyeti ortadan kaldırıyoruz. Afrin Operasyonu Türkiye’nin ekonomisine zarar değil fayda getirecek bir operasyon oldu çünkü terörü kaynağında yok ettiğiniz zaman, ülkenizin ulusal kaynaklarının, terörle mücadele yerine, yatırıma ve istihdama dönüşümünü sağlayacaksınız. Afrin operasyonu son derece başarılı, ekonomik gelişmemiz için de son derece faydalı olmuştur” diye konuştu.
(FOTOĞRAF-VİDEO)