Kuzey Marmara Otoyolu ve bağlantılarındaki arkeolojik veriler dudak uçuklatıyor. Sadece 2 günlük yüzey araştırmasında inanılmaz buluntulara rastlandı; Lahit odası, paleolitik dönem kalıntılar, seramikler, sikkeler, Bizans'a ait bir karakol binası...
3. köprü güzergâhında ‘ilk bakışta’ görünen arkeolojik buluntular şaşırttı. Ancak uluslararası finans kurumlarından kredi bulmak amacıyla hazırlanan ÇED raporunda belirlenen kültür varlıklarından ne İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin ne de koruma kurullarının haberi var. Marmaray projesi sırasında Yenikapı’da müze tarafından yapılan arkeolojik kazılarda çok sayıda tarihi eser ortaya çıkmış ve proje 7 yıl uzamıştı. Bu projenin de uzamasından korkulduğu için müze devre dışı bırakıldı.
2 günde 26.5 kilometre yürüdüler ve...
Ömer Erbil’in Radikal’deki haberine göre, 3. köprü ve güzergâhı ÇED raporundan muaf tutuldu. Ancak inşaatı yapan ICA Konsorsiyumu’nun uluslararası finans kurumlarından kredi bulabilmesi için göstermelik de olsa bir ÇED raporuna ihtiyacı var. Uluslararası danışmanlık ve mühendislik firması AECOM tarafından hazırlanan raporun 13’üncü bölümü Arkeoloji ve Kültürel Miras başlığını taşıyor.
Bu bölüm Regio Kültürel Miras ve Danışmanlık şirketi tarafından hazırlanmış. Arkeolog Gökhan Mustafaoğlu ve Uğur Dağ 2 gün boyunca yaklaşık 26.5 km yol yürüyerek yaptıkları gözlemlerde çarpıcı arkeolojik verilere rastladı. Güzergâhın büyük bir kısmının ormanlık arazi, çalılık alan olmasından dolayı güzergâhın tamamında yürüme şansları olmadı. Yürüdükleri alanlarla ilgili ise ön inceleme raporunun sonuç bölümünde ise şu öneride bulundu:
“Bölge Koruma Kurulları’nın işbirliği içinde inşaat alanlarının ormansızlaştırılmasından sonra yoğun bir saha incelemesi yapılmalı, bölgenin arkeolojik potansiyeli göz önüne alındığında, fiziksel müdahaleyi de kapsayan tüm faaliyetlerin deneyimli arkeologların gözetimi altında yerine getirilmesi zorunludur.”
Raporun sonuç bölümündeki öneriye rağmen Kuzey Marmara Otoyol güzergâhındaki çalışmalarından İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin haberi bile yok. Müze yetkilileri kendilerine yapılan bir başvuru olmadığını belirtiyor. Oysa 2863 sayılı yasa gereği, inşaai faaliyet sırasında herhangi bir kültür varlığına rastlandığında inşaatın derhal durdurularak en yakın müzeye haber verilmesi zorunluluğu var. Ancak müteahhit firmalar proje uzar, başlarına iş açılır gerekçesiyle, kültür varlıklarını tahrip etme yoluna gidiyor. Bu nedenle de İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin yetkisini kullanarak yol çalışmalarını denetlemesi gerekir. Yol güzergâhı İstanbul’da 4 ayrı koruma kurulunun yetki alanlarından geçiyor. Kurullarda bu çalışmalar için “Müze denetiminde yapılmalı” kararı alabilir.
1 No’lu Kurul’un 8 bölgede 8 eser olduğunu daha önce Radikal 25 Mart tarihinde duyurmuştu.
Çatalca ve Silivri: İnceğiz Mağaraları, Maltepe Antik Nekropolü ve Yerleşim Alanı (1. derece arkeolojik sit)
Silivri: Anastasius Surları (Arkeolojik sit alanı).
Gaziosmanpaşa ve Sultangazi: Kırkçeşme Su Galerisi Hattı.
Avcılar: Ispartakule Spradon Antik Kenti (1. ve 3. derece arkeolojik sit alanı).
Arnavutköy: Şamlar Köyü Dutlar Mevkii kayaya oyulmuş mezar yapısı.
Çatalca İğneağzı: Kartepe (Umurtepe) Mağara ve Antik Taş Ocağı (1. derece doğal ve 2. derece arkeolojik sit).
Arnavutköy: Sazlıbosna Filiboz Örenyeri (1. derece arkeolojik sit)
Silivri: Küçükkılıçlı Köyü Antik Yerleşim Alanı (1. derece arkeolojik sit).
‘Yüzeyde’ bulunanlar
“Kuzey Marmara Otoyolu güzergâhının sınırlı kısımlarında saha yürüyüşü gerçekleştirilmiş. 200 metrelik bir aralık incelemeye tabi tutulmuştur. Saha yürüyüşü, altyapı inşaatı projelerinde kültürel miras konusunda kapsamlı bilgi ve deneyime sahip 2 kıdemli arkeolog tarafından yapılmıştır. Saha yürüyüşü sırasında bölgenin jeolojik ve arkeolojik özellikleri dikkate alınarak zemin üzerindeki görünür arkeolojik izler, seramik parçaları, mimari kalıntılar, mezarlar, mezar izleri, tümsekler ve höyükler gözlemlenmiş, kaydedilmiştir.”
“Köprü ayaklarının inşa edileceği alanlar aynı zamanda tarihi varlıklar açısından yüksek bir potansiyele sahiptir. Literatürde bu alanlarda çok sayıda tarihi yerleşim bölgesinin varlığından bahsedilmektedir, fakat bu yerleşim bölgeleri henüz keşfedilmemiştir. Anadolukavağı ve Poyrazköy arasındaki tepelerden birisi üzerinde bulunduğu varsayılan Zeus Ourios tapınağı da bunlar arasındadır. Literatürde aynı zamanda Kibele tapınağından da söz ediliyor. Yenikapı kazıları sırasında Kibele’ye adanan bir sunak keşfedilmiştir. Bu bilgiler ışığında tarihte kilit rol oynamış olan İstanbul’da tarihi veya mimari varlıklarla karşılaşılması kaçınılmazdır.”
“Proje güzergâhı ve etki alanları üzerindeki çok sayıda mimari yapı ve arkeolojik taşınmaz varlıklar, toprak altında kalmış veya bitki örtüsüyle kaplanmış olabilir. Bundan dolayı proje güzergâhının ormansızlaştırma aşamasından sonra proje bölgesinin ormanlık arazileri ve çalılık alanlar üzerinde deneyimli arkeolojik ekipler tarafından sistematik bir saha incelemesi yürütülmelidir. İncelemenin sonuçlarına bağlı olarak daha fazla araştırma veya arkeolojik varlıkların korunması için arkeolojik test çukurları veya kurtarma kazıları gerekli olabilir.”
“Garipçe inşaat şantiyesi ile Garipçe Köyü arasındaki yol kenarında bazı çömlek parçaları ve kiremitler gözlemlenmiştir. Köyün ve Boğaz’ın gözetlenmesinde kullanılan bir kule ya da karakol olabileceği düşünülmektedir. Yüzey buluntuları Bizans ve Osmanlı dönemine aittir.”
“Uskumru köy’ün yaklaşık 2.5 km batısında inşaat etki alanı üzerinde, Tabya Tepe ile Mandıra Tepe arasındaki bayırlarda muhtemelen mimari bir yapıya ait seramikler ve taş bloklar keşfedilmiştir. Bulunan seramikler arasında yeşil sırlı çömlekler olduğu gözlemlemiştir.”
“İnşaat koridorunun 1 km batısında bulunan Zirve Tepe’nin tepe ucunda diktörtgen şeklinde bir binaya ait temel kalıntıları bulunmuştur. Temel doğal taştan bina edilmiş olup, dış cephesi horosan harcı ile kaplanmıştır.”
“Başakşehir’de büyük olasılıkla insan eliyle yapılmış olduğu düşünülen kubbeli bir tünel keşfedilmiştir. L şeklindeki kalıntılara bir merdiven vasıtasıyla inilmektedir. Yapının ebatları 0.65 x 10.30 metre olarak belirlenmiş olup çok büyük olasılıkla bir lahit odası olduğu düşünülmektedir.”