Gündem
Deutsche Welle

"Basın yasaklarına gösteri yasağı ile karşılık verilmez"

Alman gazetelerinin başlıca yorum konusunu pazar günü Köln'de düzenlenen darbe karşıtı miting ve Erdoğan karşıtı gösteriler oluşturuyor.

01 Ağustos 2016 19:54


Die Welt gazetesinin baş yorumcusu Torsten Krauel imzalı yorumda şu ifadeler dikkat çekiyor:

"'Türkiye iç politikasına angaje olmak isteyenler, Türkiye'ye geri gidebilirler' yönündeki değerlendirmeler kulağa mantıklı geliyor. Ancak Türkiye'de gazetelerin yasaklanmasına Almanya'da bir gösteri yasağı ile hakimlerin, gazetecilerin, öğretmenlerin tasfiye edilmesine buradaki Türk kökenlilerin tasfiyesi ile karşılık vermek tatminkâr bir yanıt olmazdı. Biz Erdoğan gibi değiliz. Almanya Komünist Partisi'nin 1989 yılında Demokratik Almanya Cumhuriyeti'ne (DDR) geri dönülmesi önerileri oldu belki; ama bu demokrasi ve diktatörlük arasındaki yarışı demokrasinin kazanması yönündeki keskin iradenin yerini alamadı. Bugün yeni bir yarış var; uzun, zor bir yarış bu ama baştan kaybedilmiş değil, İslam'a dayanan bir dikatötörlüğe karşı verilen mücadele de henüz kaybedilmedi."

Kölnische Rundschau gazetesinde de Köln'deki darbe karşıtı demokrasi mitingi ele alınıyor:

"Dün Köln'de Erdoğan taraftarlarının düzenlediği gösteride korkulan olmadı. Gösteri iyi organize edilmişti ve barışçıl bir şekilde ilerledi. Olay çıkaranlar ise Pro NRW'nin çağrıları üzerine sokağa ve kalabalığı kendi menfaatleri doğrultusunda kullanmak isteyen çıkan aşırı sağcılar oldu. Barışçıl bir pazar günü; gün böyle özetlenebilir. Ancak bu sonuca varabilmek için yoğun bir çabanın gerekli olduğunu da vurgulamak gerekir. Sadece bu yolla Türkiye'de bu hakkı ayaklar altına alan bir kişinin taraftarlarına gösteri ve toplanma hakkını garanti edebilmek mümkün oldu. Kulağa ironi gibi gelse de, demokrasinin ödemek zorunda olduğu bedel bu."

Tagesspiegel gazetesi siyasi gelişmelerin insan ilişkilerine izdüşümünü ele alıyor:

"Avrupa ve Almanya'da yaşayan pek çok kişinin görüşüne göre Erdoğan Türkiye'yi diktatörlüğe sürüklüyor. Onlar için Ankara veya İstanbul'dan gelen her şey Erdoğan virüsüne bulaşmış durumda, bu yüzden de şüpheli. Türk kökenli komşularını da zan altında bırakıyorlar. Türkiye'deki çok sayıda kişi ise 'Biz bir darbenin kurbanıyız ve kendimizi korumalıyız. Avrupa inandırıcılığını yitirdi ve bizim düşmanlarıızla (Gülen) ortak hareket ediyor'... diye düşünüyor. Almanya'daki akrabaları da öyle ve onlar da Alman komşularını, politikacıları ve gazetecileri de zan altında bırakıyorlar. İki haftadır farklı algılar birbiriyle çarpışıyor. Gri bölge ve nesnel bir yaklaşım için ise alan günden güne daralıyor. Bu ürkütücü ve tehlikeli bir gelişme."

Süddeutsche Zeitung'da ise çok sayıda Türk kökenlinin Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a verdiği desteğe dair bir yorum dikkat çekiyor:

"Almanya'da Erdoğan'ın yüceltildiği gösterilere ilişkin bir kanaate varmak için, öncelikle siyasi ve hukuki kriterlere sosyal terapist edasıyla yaklaşmayı bırakmak gerekir. Ancak buna rağmen neden bu kadar çok sayıda Almanyalı Türkün Pegida'nın Türkiye'deki karşılığı olan, otoriter bir dünya görüşüne eğilim gösterdiği sorusu sorulabilir. Bu soruya verilecek yanıtlar şunlardır: Sorunlu entegrasyon. Entegrasyonu 'asimilasyon' olarak lanetleyen Erdoğan bu sorunu kendi menfaati için kullanmasını biliyor. Ankara, kendi politikacılarının Almanya'da seçmene seslenmesine olanak tanıyarak, entegrasyonun gerilemesini teşvik etti. Burada sadece diplomatik küstahlıklar söz konusu değil. Erdoğan'ın kendi taraftarlarına video bağlantısı ile seslenmek istemesi de küstahçaydı. Ancak büyük olasılıkla Almanya'daki Türklerin gündelik hayat içerisinde hissettikleri İslam düşmanlığı da Erdoğan'ı desteklemelerinin nedeni."

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle