Neue Osnabrücker Zeitung'daki yorumda, gözaltı ve görevden almaların hızının hükümetin darbe girişimi öncesinde bir kara listesi olduğu sonucunu doğurduğuna dikkat çekiliyor:
“Türkiye'deki hukuk devleti tehlikede. Türkiye'de demokratik yollarla seçilen, ancak daha sonra otokrata dönüşen Recep Tayyip Erdoğan'ın ülke içinde başlattığı temizleme dalgası kötü şeyleri akıllara getiriyor. Ordu, emniyet ve yargıdaki gözaltı ve görevden almaların sayısı ve hızı, darbe girişiminden önce bir kara listenin olduğu sonucunu doğuruyor. Türkiye, demokrasi ve hukuk devleti açısından zaten inişe geçen bir yolda duruyordu. Şimdi günah listesi gittikçe uzuyor. Erdoğan düşünüp taşınırken danışmanlarına da başvuruyor. Şimdi idam cezası da geri getirilirse, kırmızı çizgi aşılmış olur. O zaman Brüksel ve Berlin'in talep ettiği gibi Türkiye ile AB tam üyelik müzakerelerinin derhal durdurulması gerekir."
Hannover'de yayımlanan Neue Presse gazetesi, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın istediği şekilde öfkesini çıkarabileceğini yazıyor. Yorum şöyle devam ediyor:
“Başarısızlıkla sonuçlanan darbe girişimi sonrası Erdoğan'ı tutmak neredeyse imkânsız hale geldi. Ve o, hainleri ya da hain olarak kabul ettiklerini idamla cezalandırmak istiyorsa, gelecekte bunu yapacak. Bu konuda ona engel olacak herkesi devreden çıkardı ya da çıkarmak üzere. Yeni güzel ‘Erdoğan ülkesinin' Avrupalılara ihtiyacı bulunmuyor. Güzel Avrupa onu kapının önünde bunca zaman beklettikten sonra şimdi sabırsız Sultan kapıyı dışarıdan kilitlemekle tehdit ediyor. Bunun için de tek bir kelime kullanması yeterli: İdam cezası! Ayrıca onu koruyan NATO içinde de kalabilecek, zira büyük ABD de idam cezasını bırakmak istemiyor. Öyle görünüyor ki, Türkiye'deki sivil topluma umut bağlanmalı. Tabii onların da hayatta kalmalarına izin verilirse.”
Straubinger Tagblatt / Landshuter Zeitung da Türkiye Cumhurbaşkanı'na ilişkin bir yoruma yer veriyor. Gazete, AB'nin Ankara'ya karşı kararlı ve net bir duruş sergilemesi gerektiğine dikkat çekiyor. Yorum şöyle:
“Gelecekte Ankara'ya net bir tutum sergilenmeli: Her kim idam cezasını geri getirmek istiyor, otoriter ve acımasız bir şekilde istenmeyen kişileri devlet kademelerinden siliyor, özgür düşünce ve gazetecilere karşı harekete geçiyor, kendi anayasasını görmezden geliyor ve Avrupa dahil herkesle alay ediyorsa, o bir müttefik olamaz. Anlaşılan Erdoğan sadece üç dilden anlıyor: Güç, baskı ve kararlılık. Batı'nın da mülteci krizinden teröre karşı mücadeleye, Suriye'deki iç savaşın bitirilmesine yönelik çabalardan bölgede istikrarın sağlanmasına kadar birçok sorunu artık tek başına çözmesi gerektiğini anlaması gerekiyor. Türkiye, artık güvenilir bir ortak olmaktan çıktı.”
Reutlinger General-Anzeiger gazetesi Erdoğan'ın darbe girişimine karşı darbe yaptığı yorumu yapılıyor:
“Erdoğan kuvvetler ayrılığına bağlı kalmıyor. Fransa Kralı XIV. Ludwig gibi 'devlet, benim‘ şiarına göre hareket ediyor. Türk devletinin şimdi giderek daha fazla Erdoğan'a göre şekillenmesi söz konusu. Onun yolunda duran herkes düşman olarak lanse edilecek. Erdoğan sert şekilde müdahale edecek ve bu şekilde amacının ne olduğunu gösterecek. Erdoğan, bu süreçten sonra da yönetmeye devam etmek istiyor ve darbeden sonra karşı atağa geçti. Bunun için idam cezasının geri getirilmesini de düşünüyor. Tüm halka yönelik bu baskılar hiç iyiye işaret değil.“
Frankfurter Allgemeine Zeitung'da yer alan yorum ise şöyle:
“Erdoğan'ın karşı darbesinin öyle geniş etkileri oldu ki, Batı acı verecek her şeyi kullanarak tehdit etmeye kendini zorunlu görüyor: NATO'dan çıkarılma, AB tam üyelik müzakerelerinin sonlandırılması. Erdoğan'ın, AB üyeliği konusunda kaybedecek çok fazla şeyi bulunmuyor. Üstelik zaten hâlihazırda bir illüzyon. Türkiye günden güne AB'nin asgari ölçekteki standartlarından uzaklaşıyor. İdam cezasının geri getirilmesine yönelik akıl oyunu buna bir örnek. Ne var ki, bu endişe verici açıklama bile kimsenin Erdoğan'ı mülteci anlaşmasının feshiyle tehdit etmesini sağlamadı. Erdoğan'ın bundan çıkarması gereken sonuçlar açık: Onun, en büyük kozun bile sadece bir kere kullanılabileceğini bilmesi gerekir. Ama kendisini yenilmez gören bir otokrat bunu hatırlar mı acaba?”