Dünya
Deutsche Welle

"Suriye müzakereleri Esad'ın gidişine bağlı"

Viyana’da yeniden Suriye barışı görüşüldü. Şimdiye kadar yürütülen müzakerelerde kalıcı kararlar alınamadı. Ortadoğu uzmanı Scheller, Esad’ın zaman kazanmaya çalışmasının girişimleri baltaladığı görüşünde.

18 Mayıs 2016 11:31


Deutsche Welle:Şubat sonunda Suriye'de ateşkes ilan edildi. Aradan geçen üç ayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bente Scheller: İlk haftalarda ateşkes Suriyelileri umutlandırdı. Gerçi ilk günden itibaren ateşkesin ihlal edildiği oldu. Ancak herkes zamanla çatışmaların azalacağını umuyordu. İç savaşta ilk kez siviller biraz rahat nefes alabilecekti. Zamanla saldırı ve çatışmalar artmaya başladı. Ateşkes sırasında ölü sayısının azaldığını söylemek gerçekten zor.

DW: IŞİD ateşkes kapsamına alınmamıştı. Son üç ayın önemli askeri gelişmeleri sizce hangileriydi?

Bente Scheller: Palmira'nın rejim kuvvetlerince geri alınışına tanık olduk. Bu başarının epey propagandası yapıldı. Problem rejim güçleriyle Rusya'nın IŞİD'i değil de öncelikle ılımlı muhalefeti bombalamasından kaynaklanıyor. Bu bakımdan Suriye'deki IŞİD ile genel mücadele açısından son derece az ilerleme sağlanabildiği söylenebilir.

DW: Halep'te durum oldukça karışık. Suriye'nin en büyük şehrinde rejim güçleriyle radikal dincisinden ılımlısına kadar farklı muhalif grupları karşı karşıya....

Scheller: İç savaşa katılan bütün tarafların kaybedeceği çok şey olduğu için Halep şiddetli çarpışmalara sahne oluyor. Suriye'nin en büyük şehri olması Halep'e sembolik değer kazandırıyor. Burada ilerleme sağlayabilmek zafer anlamına geliyor. Şehrin muhalefetin kontrolündeki doğu kesiminde yaşayanların durumu tehlikede. Yardım malzemesi ancak son derece dar bir koridordan buraya ulaştırılabiliyor. Rejim güçleri bu koridoru kapatırsa yüz binlerce Halep sakini mahsur kalabilir. Halep son haftalarda Şam rejiminin ve Rusya'nın şiddetli hava saldırılarına hedef oldu. Şimdi Halep'in ateşkese dahil edilmesine çalışılıyor. Umalım, ateşkes Halep'te yaşayanları biraz rahatlatabilsin.

DW: Terör gruplarının tarifiyle ilgili olarak ABD ile Rusya arasında ihtilaf çıktı. Rusya, Ahrar uş-Şam'ın da terör örgütü olarak yaptırım kapsamına alınmasını talep ediyor. ABD, BM Güvenlik Konseyi'nin diğer üyeleriyle birlikte böyle bir karar çıkmasını önledi. Ahrer uş-Şam, El Kaide'nin uzantısı olan Nusra Cephesi ile sıkı işbirliği yapan koyu militan bir selefi örgütü değil mi?

Scheller: Rusya, ateşkes dışında bırakıldıkları için Suriye'deki muhalif grupların terör örgütü ilan edilmesine önem veriyor. Böylece belli bölgeleri bombalama gerekçesi kazanmış oluyor. Ancak tecrübeler bu gibi operasyonlardan terörist ve diğer aktif militan grupların değil de sivil halkın etkilendiğini gösteriyor. Halep'teki İslamcı gruplar tartışması, şehrin doğusundaki muhaliflerin büyük bölümünün İslamcı olduğu şeklindeki dayanaksız iddiada bulunulmasından sonra başladı. Bu iddianın gerçekle ilgisi yok. Halep'te Nusra Cephesi'nin güçlü olduğu söylenemez. Rusya buna rağmen konuyu gündeme getirmeyi başardı. ABD, Fransa ve diğer ülkelerin karşı çıkmasının nedeninin muhalif grupların farklı değerlendirilmesi olduğunu sanmıyorum. Asıl amacın Rusya'nın siyasi manevrasını önlemek olduğu kanaatindeyim.

DW: Muhalif grupların, Beşar Esad'ın Suriye'deki hâkimiyetinin sona erdirilmesi dışında görüş birliği içinde oldukları konular var mı?

Scheller: Bu soruyla ilgili farklı görüşler öne sürülüyor. İstanbul'daki muhalefet temsilcilerinin Suriye'de destek bulduklarını ya da Suriye'ye sıkça gidebildiklerini sanmıyorum. Rejimin kontrol edemediği bölgeleri bombardımana tutmasıyla bu bağlantı sistematik şekilde kesilmiş oldu. Bombardıman muhalefetin dokusunu bozuyor ve menfadaki muhalefetin destek kazanmasını ya da bölgedeki insanlara yardım edebilmesini imkansız kılıyor. Suriye muhalefeti parçalanmış durumda. Almanya, Fransa ve Körfez ülkelerinin muhalefetin değerlendirilmesinde görüş birliği sağlayamamış olmaları yüzünden muhalefet farklı çıkarlara göre nitelendiriliyor. Bu nedenle, ‘Esad gitsin!' talebi dışında onları bütünleştirecek ortak bir siyasi program bulunmuyor. Yıllardır en fazla Suriyeli'yi Esad'a bağlı milis ve hükümet kuvvetleri öldürdüğü için bu talebi anlayışla karşılamak gerekir.

DW: Suriye temas grubunun Viyana buluşmasında barış sürecini başlatabileceğine ne kadar şans tanıyorsunuz?

Scheller: Çeşitli girişimler oldu. Üç Cenevre konferansı dışında birçok toplantı düzenlendi. Beşar Esad rejimi en iyi stratejinin taviz vermeyip zaman kazanmak olduğunu kavradığı için barış girişimlerinde ilerleme sağlanamadı. Rusya da aynı stratejiyi izliyor. Ne zaman yeni bir müzakere turu başlatılacak olsa, Suriye'nin bazı bölgelerinin açlığa mahkum edilip insani baskı altında bırakıldığını görüyoruz. Dolayısıyla insani konular gündemin ilk sırasına alınıyor. Oysa müzakerelerde öncelikle ikinci Cenevre turunda kararlaştırıldığı gibi, Beşar Esad'ın iktidarı devretmesinin görüşülmesi gerekirdi. İnsani konular öne çıktığından, Suriye'yi barışa kavuşturacak olan Beşar Esad'ın iktidarı bırakması gündemin alt sıralarına kaydırılıyor. Siyasi konular çok az görüşülüyor. Bu nedenle ilerleme sağlanabileceğinden oldukça şüpheliyim.

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle