AB Komisyonu İrlanda'nın teknoloji şirketi Apple'a gösterdiği vergi kolaylıklarını
incelemeye alarak, şirkete sağlanan vergi imtiyazlarının yasadışı kamu teşviki
kapsamına girdiğini ve Apple'a haksız rekabet üstünlüğü sağladığını
saptadı.
Komisyon, Apple’ın İrlanda'da 13 milyar euro ek vergi ödemesi gerektiğine hükmetti.
Alman basınında bu konuya ilişkin yorumlar ağırlıkta. Berliner Zeitung yorumunda
şu görüşleri savunuyor:
“İrlanda şirketlere uyguladğı indirim tarifesini sonuna kadar savunuyor. Ancak
İrlanda’nın bu tavrı diğer AB ülkelerine karşı dayanışma içinde olmadığını gösteriyor.
Ama malî kriz sırasında İrlanda ortaklarının kendisiyle dayanışmasını gayet doğal bir
biçimde kabul etti ve uluslararası yardım fonlarından milyarlarca euro alarak devlet
iflasından kurtarılmasını sağladı. Peki Apple’ın durumu ne? ABD merkezli teknoloji
devinin oldukça uzun bir zamandan beri ürünlerini Asya’da şüphe uyandırıcı şartlar
altında imal ettirdiği biliniyor. Şimdi AB Komisyonu’nun incelemesi sayesinde bu
şirketin Avrupa’da doğru dürüst vergi bile ödemediğinin kanıtları ortaya çıktı. Bu
durumda bu tröstü bu kadar ilginç kılan şey ne olabilir ki?”
Stuttgarter Zeitung’un aynı konudaki yorumunda ise şu satırları okuyoruz:
“Yaz tatili Brüksel'de büyük bir patırtı ile sona eriyor. AB Komisyonu'nun rekabetten
sorumlu korkusuz üyesi Margrethe Vestager İrlanda ile hesaplaşıyor, Apple’a sunulan
skandal vergi kolaylıklarını kınıyor ve şirketi 13 milyar euroluk vergi borcunu
ödemeye zorluyor. Bu, Avrupa projesinin en parlak anıdır ve bunu Avrupa
karşıtlarının bile itiraf etmesi gerekir. Vestagers’in aldığı tavır, 500 milyon tüketicinin
bulunduğu bir piyasaya sahip olan AB’nin, kimseye aldırış etmeden iş yapan bu tür
şirketlerin kurallarını kendisine dayatmasını kabul etmeyeceğini göstermiş oldu. AB,
Avrupa değerlerini başarıyla savunuyor. Avrupalılar birlik oldukları takdirde global
gelişmeleri de aktif bir biçimde biçimlendirebilirler.”
Fransa, AB ile ABD arasında serbest ticaret anlaşması TTIP'le ilgili devam eden
müzakerelerin sona erdirilmesini istiyor. Düsseldorf’ta yayımlanan Handelsblatt
gazetesinin konuya ilişkin yorumuna geçiyoruz:
“TTIP serbest ticaretin olağan bir şey olmadğı bir dönemde ümit ışığı göstergesiydi.
Küresel ekonomik gücün yüzde 40’dan fazlasını içeren devasa bir iç pazarın ortaya
çıkmasını, istihdam ve üretim konusunda yüksek standartları hedefliyordu. Ama daha
sonra olumlu atmosfer değişti. Küreselleşme gerileme devresinde. Bunun bir sebebi de
ulusal devletletlerin serbest ticaretten elde ettikleri gelirleri adaletli bir biçimde
paylaştırmamasıdır. Geçen iki yıl içinde dünyanın sadece büyük ülkeleri 200’den fazla
ticaret bariyeri oluşturdular. 2015 yılında küresel ticaretin 2,6 oranında seyretmesi ise
uzun zamandan bu yana ticaretin yeniden dünya ekonomisinden daha yavaş gelişmeye
başladığını gözler önüne serdi. Tüm bunlar alarm zillerinin çaldığını
gösteriyor;
özellikle ihracat ülkesi Almanya açısından…”
Münchner Merkur gazetesi de aynı konuyu yorum sütunlarına taşımış:
“Çok açık olan şudur: Serbest ticaret anlaşması TTIP başarılı olsaydı bedeli
büyük
olacaktı. Ama başarısız olmasının da bir bedeli var. TTIP’in başarısızlığı
Amerikalılar ile Avrupalılar arasına mesafe koyuyor, buna en sevinen ise Putin oluyor.
Her iki ekonomik güç ABD ile Avrupa TTIP ile birlikte ortak teknik standartlar
geliştirebilecekler, bunu da küresel rekabette olan ülkeler zoraki de olsa kabul etmek
zorunda olacaklardı. Şimdiyse bu standartları başkaları, özellikle de Çinliler belirliyor.
Asya'nın süper gücü
gittikçe artan dozda kendi kurallarını dünyaya dikte ediyor.
Avrupalılar ile Amerikalılar bu konuda anlaşmazlığa düşerken, bu durumu gülerek
izleyenler Moskova ile Pekin oluyor.”