Avrupa Birliği (AB) bu hafta da bir gıda krizine sahne oldu. Mütevazi ve müthiş popüler dönerin AB'deki geleceği tehlikede mi?
Son günlerdeki gazete manşetleri, bu Türk yemeğinin geleceği konusunda çok rahatlatıcı değil.
"Döneri kaybediyor muyuz?" "Dürüm aşkına" gibi manşetler atılırken, Alman Bild gazetesi "Bu dönerin sonu olabilir!" başlığıyla çıktı.
Tüm bunların nedeni Avrupa Parlamentosu'nda (AP) gelecek hafta yapılacak bir oylama.
AP üyeleri, sağlık uyarılarının ardından ette sıklıkla kullanılan katkı maddesi fosfatın kontrolünü sıkılaştırmayı tartışacak.
Ancak durum, döner tutkunları için düşünüldüğü kadar kötü değil.
Teknik olarak fosfat katkı maddesinin dönerde kullanılması zaten yasak, ancak donmuş etlerde sıklıkla kullanılıyor ve AB genelinde bu kural sıkı uygulanmıyor.
AB'nin yürütme organı olan Avrupa Komisyonu, fosfat kullanımını serbest bırakmak ve denetlemek istiyor. Sosis gibi bazı diğer işlenmiş etlerdeki durum da bu.
Ama AP'deki gruplardan Sosyalistler ve Yeşiller, Komisyon'un bu hamlesini engellemek için bir tasarı hazırladı.
Tasarı geçerse, döner büyük ihtimalle daha sıkı bir şekilde denetlenecek.
Fosfatın yüksek düzeylerde alınmasının özellikle kalp ve kronik böbrek hastalıkları olanlarda olası risk yaratabileceği yönünde uyarılar yapılıyordu. Gıda ürünlerinin paketlerinde E sembolüyle gösterilen katkı maddeleri sosis ve diğer işlenmiş etlerde de sıklıkla kullanılıyor.
Danimarkalı sosyalist AP üyesi Christel Schaldemose, Avrupa Komisyonu'nun hamlesini engellemek üzere oluşturulan tasarının yazarlarından biri. Schaldemose BBC'ye yaptığı açıklamada "Sağlığa olumsuz etkilerinden korkuyoruz ve fosfatın kullanımını denetlemek için yeterli düzeyde pazar gözetimimiz yok" dedi.
AB Gıda Güvenliği Kurumu (EFSA) fosfatın etkilerini araştırmayı bir öncelik olarak belirledi ve gelecek yıl sonuna kadar bu konuda bilimsel bir görüş ortaya koymayı planlıyorlar.
EFSA, sağlık riskine fosfatın katkı maddesi olarak kullanılmasının mı neden olduğunun, yoksa genel anlamda yeme alışkanlıklarıyla fosfatın birikmesinin mi sağlık riski oluşturduğunun belirlenmesi gerektiği görüşünde.
Alman tıp sitesi Deutches Aerzteblatt, fosfatın örneğin et, patates ve ekmek gibi gıda maddelerinde doğal yollardan oluştuğunu ve bu gıdaların tüketilmesinin "protein alımını riske atmadan kısıtlanamayacağı" sonucuna varan bir araştırma yayımlamıştı.
Çalışmada, vücudun doğal fosfatın sadece % 40 ila 60'ını sindirebildiği, ancak katkı maddesi olarak kullanılan fosfatın sindirim oranının çok daha yüksek olduğu vurguladı.
"Fosfat katkı maddeleri kaygılandırıcı ve sağlığa olumsuz etkilerine şu ana dek çok dikkat edilmemiş olabilir" uyarısı da yapıldı.
İşlenmiş et ürünlerinde, normal ete kıyasla yaklaşık yüzde 70 daha fazla fosfat bulunuyor.
Fosfat eti bir tutkal gibi bir arada tutuyor. Böylece döner şişe geçirildiğinde dağılmıyor.
Su aynı zamanda, genelde kuzu eti olan etin daha eşit bir şekilde pişirilebilmesi anlamına geliyor.
Fosfat aynı zamanda, et, balık, peynir ve meşrubatlarda asit dengesini korumada kullanılıyor.
Aynı zamanda etin suyunu kaybetmesini önlediğine inanılıyor.
Acak İngiltere'nin Burton on Trent kentindeki Veli Kebap'ın sahibi Halil Ahmet, etin suyunu tutmanın aslında kötü bir fikir olduğu görüşünde.
Ahmet "Et suyun salmazsa lastik gibi olur ve ne kadar çok fosfat koyarsanız et o kadar lastikleşir. Biz çok az fosfat kullanıyoruz, her 10 kilo ete bir gram" dedi.
Aslında kimse dönercileri yasaklamayı planlamıyor ancak dönerin üretilme biçimi değişmek zorunda kalabilir.
AB'deki dönerin yüzde 80'i Almanya'da üretiliyor ve sektör 110 bin kişiye istihdam sağlıyor.
Alman Hristiyan Demokrat AP üyesi Renate Sommer, Facebook'taki açıklamasında yasa tasarısını "saçmalık" diye tanımladı.
Renate Sommer'e göre, ortalama bir AB vatandaşı bir yıl boyunca yediği dönerden aldığı fosfatın tamamını zaten 1,5 litre kola içtiğinde alıyor.
Sommer, dönercilerin eti bir arada tutabilmek için fosfattan başka seçeneği olmadığını da vurguluyor.
Ancak Halil Ahmet de satılan tüm dönerlerin standartlara uygun olması için ulusal denetim kurumlarının daha iyi çalışması gerektiğini söylüyor.
Ahmet, "Kontroller kesinlikle yeterli değil. Diğer üreticilerin kurallara uymamasını şikayet ettik. Konuya bakacaklarını ama yeterli sayıda denetçileri olmadığını söylediler" diyor.