Gökhan Kotan, 45 şampiyonluk ve 92 madalya sahibi down sendromlu bir yüzücü. Paralimpik yüzme sporcusu olan Kotan, İstanbul Bayrampaşa ilçesinde Ağrılı baba ve Sivaslı bir annenin çocuğu olarak 1990 yılında dünyaya geldi. Doğumundan 1 yıl sonra Çapa'nın verdiği raporda 47 kromozonlu yani 'Down Sendromlu' olduğu ortaya çıktı.
Şu anda 28 yaşında olan ve 'Paralimpik yüzme' dalında bir çok madalyayla, şampiyonluk kazanan Gökhan, efsane olarak hafızalarda yer edinmek istediğini ifade etti. Başta sudan çok korksa da sonradan sudan hiç çıkmak istemeyen Gökhan, 9 yaşındayken yüzme sporuyla tanıştı.
İşte Gökhan Kotan'ın, ailesinin Limitsiz Spor'da yer alan söyleşisi ve başarı dolu hikâyesi:
Gökhan Kotan, 45 şampiyonluk ve 92 madalya sahibi down sendromlu bir yüzücü. Yüzme sporuyla 9 yaşında yaz okulunda tanışmış. Başta sudan çok korkmuş, havuza girmek istememiş ama hem ailesi hem de yüzme hocaları onu ikna etmeye başarmış. İlk önce ayaklarını sokmuş havuza daha sonra kendisini. Havuza giriş o giriş… O artık havuzdan çıkmak istemeyen, yüzmede efsane olmak isteyen bir sporcu. Gökhan ve ailesiyle Keçiören Belediyesi'nin yüzme havuzunda buluşuyoruz. Haftanın dört günü hocası eşliğinde yüzme antrenmanı yapıyor. Antrenman öncesi sohbete başlıyoruz Gökhan ve ailesiyle. Anne babası memur emeklisi. Varını yoğunu Gökhan için adamışlar. Sadece engelli çocuğu olanlara değil herkese örnek olması gereken bir aile.
Gökhan, İstanbul’da doğmuş, doktorların bile onun down sendromlu olduğunu anlaması bir yıl sürmüş. Bebekken sık sık ateşlenip rahatsız oluyormuş. Ailesi doktor doktor, hastane hastane dolaşmış derman aramak için. Sonunda çocuklarının down sendromlu olduğunu söyleyen bir doktor bulmuşlar. Ailenin down sendromu hakkında hiçbir fikri yokmuş. O günden sonra tüm zamanlarını down sendromu hakkında bilgi bulmak, biricik çocuklarına nasıl yardım edeceklerini öğrenmek için harcamışlar. Bu süreçte bir genetik profesörü ile tanışmışlar. Profesör kendilerine Gökhan’ın daha sağlıklı yaşam sürmesi için mutlaka eğitim alması gerektiğini söylemiş.
Gökhan üç yaşına geldiğine yuva ile tanışmış. İlk zamanlar yuvada her şey yolunda giderken bir gün babaya bir telefon gelmiş, acil olarak yuvaya gelmesi gerektiği söylenmiş. Apar topar yuvaya giden babaya yuva yetkilisi, Gökhan’ın yuvadan alınmasını istemiş. Bakımı zor bir çocuk olduğunu ve ailelerin ondan rahatsız olduğunu anlatmış. Hatta aileler “hastalığın” kendi çocuklarına bulaşmasından korktuklarını söylemiş.
Okul yılları zorlu geçmiş Gökhan’ın. 10 yuva 8 de okul değiştirmek zorunda kalmış. Bütün bunların nedeni toplumun Gökhan gibileri tanımamaları, onlara “hastalıklı”ymış gibi davranmaları.
Ailesi Gökhan’ı toplum içinden hiçbir zaman uzak tutmamış, bilakis gittikleri her yere onu da götürmüş; onun gibilerin “özürlü”, “hastalıklı” olmadığını, sadece farklı olduğunu anlatmaya çalışmış.
Okul çağı başladığında rehberlik merkezinin yönlendirdiği bir ilkokula başlamış Gökhan. Altı ay devam edebilmiş ancak. Neden hep aynı… “Çocuk bu okula uyum sağlayamıyor, aileler şikâyet ediyor…”
Aile tıpkı ilk zamanlarda doktor doktor hastane hastane gezdikleri gibi bu sefer de Gökhan’a uygun okul bulmak için Eskişehir, Kayseri, il il gezmişler. En sonunda Manisa Salihli’de ona uygun bir okul bulup oraya yerleşmişler. Salihli’de ilk kez tenis ve basketbolla da tanışmış, her iki sporu da çok sevmiş. Tabii bir yandan yüzmeyi de ihmal etmeden.
Manisa’da beş yıl geçirdikten sonra Gökhan’ın hem daha iyi okullarda okuması hem de yüzmesini geliştirmesi için aile Ankara’ya taşınmaya karar vermiş. Gökhan’ın şampiyonluklara giden serüveni de böylece başlamış.
Baba Cevdet Kotan’a yüzmenin Gökhan’a neler kattığını soruyoruz.
“Gökhan’ı yüzmeye başlatmamızın temel amacı sağlıktı. Yüzme sağlık için en iyi sporlardan biri. Down sendromluların metabolizması ağır çalıştığı için kilo alma eğilimi yüksektir. Bunun yanı sıra sosyal hayata katılması, arkadaş edinmesi çok önemliydi bizim için. Gökhan bugüne kadar 10 tane kreş 8 tane okul değiştirdi. Diğer çocukların velileri ona engelli gibi değil resmen bulaşıcı hastalıklı biri olarak bakıyordu. Türkiye down sendromunu bilmiyordu. Hâlâ bilmiyor. Spor apayrı bir özellik verdi bizlere. Spor sağlığın ötesinde insanlık öğretti. Eğitimin veremeyeceği şeyi bizim çocuklara spor verdi. Kendi yaş grubundaki çocuklarla arkadaşlık yapmayı öğrendi. Spor bizim için en büyük velinimet oldu” diye cevap veriyor.
İlk etapta Gökhan’ın sağlığı için başlatılan yüzme sporu, ilerleyen zamanlarda doğru hocalarla çalışıp başarıya giden yolu açmış Gökhan’a. Türk Telekom kulübünden Sait Hoca’nın ve Ercüment Kantar Hoca’nın katkısının çok büyük olduğunu söylüyor babası.
Dönüp Gökhan’a bugüne kadar elde ettiği madalyaları soruyoruz, bir çırpıda şampiyonluklarını saymaya başlıyor: “İl, Bölge, Türkiye ve Avrupa şampiyonluklarım var. Dünya üçüncüsü oldum. Avrupa Açık deniz şampiyonasında Ölüdeniz’de ikinci oldum. Bu sene tekrar yarışacağım. Toplamda 45 şampiyonluğum, 92 madalyam var.”
Gökhan tam bir kitap kurdu. Özellikle tarih kitaplarını okumayı çok seviyor. En son okuduğu kitabı soruyoruz:
“En son Dünya Tarihi kitabını okudum. Ondan önce Dinler Tarihi, Peygamberler Tarihi, Büyük Selçuklu Devleti, Şu Çılgın Türkler, Osmanlı Tarihi kitaplarını okudum.”
Gökhan aynı zamanda Türk Telekom Genel Merkezinde memur olarak çalışıyor. İşe giriş hikâyesi de bir hayli ilginç.
Türk Telekom’da işe girişin nasıl oldu?
"Ben milli takım kampındaydım. O zaman Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’dı. Bizi ziyaret etti. Yanına gittim, ‘Benim hayallerim, hedeflerim var; evlenmek istiyorum, bana iş bulabilir misiniz?’ dedim. ‘Olur’ dedi ve annemin babamın numarasını istedi. Böylece beni işe aldılar. Beş seneden beri orada çalışıyorum. Türk Telekom basket takımının maçlarına gidiyorum. Altyapısında basketbol da oynadım."
Gökhan sabah erkenden güne başlıyor. Saat 7’de kurumun salonunda sporunu yapıyor. Spordan sonra işe koyuluyor. İşyerinde yazı yazıyor, evrak teslim ediyor, Türk Telekom basketbol takımının maç biletlerini hazırlıyor. İşyerinden 15’te çıkıp bu sefer de yüzme antrenmanına gidiyor.
Baba Cevdet Kotan down sendromluları daha iyi tanıtmak, +1 olanların hastalıklı değil farklı olduklarını topluma anlatmak ve down sendromlu ailelere ışık olmak amacıyla Gökhan’ın hayat hikâyesini anlatan “Hayatın +1’i” isimli bir kitap yayınladı.
Ailesi olarak siz ona çok destek verdiniz. Bir de kitap yazdınız onu anlatan. Diğer ailelere neler tavsiye ediyorsunuz?
"En önce bu durumu ailelerin kabullenmesi lazım. Kabullenmek başarmanın yarısıdır. Kabul ettikten sonra ona destek olmak gerekiyor. Bu çocuklar neler yapabilir ona bakmak lazım. Aileler ilk etapta kaygı yaşayabilirler. Yaşamakta da haklıdırlar. Ama biz yaşamıyoruz artık. Gökhan kendisini idare edebiliyor, şu anda bir yerde çalışıyor, bütçeme katkıda bulunuyor. Daha önce bu imkânımız hiç yoktu. Ayrıca aile için çok büyük bir gurur kaynağı. İnsanlar beni gördüğünde 'Şampiyonun babası geliyor' diyorlar bu bana gurur veriyor. Ben kitabı başka çocukların sesi olmak için yazdım. Down sendromlu çocukların yaşamını anlatmak için yazdım. Bir aile bu kitabı eline aldığı zaman 'Bu kitap beni anlatıyor, burada korkulacak bir şey yok' diyecek. Ben bu kitapla tek bir kişiye dahi ulaşırsam hedefime ulaşmışım demektir. Devletten ya da herhangi bir kurumdan hiçbir destek almadım bu kitabın basılması ya da dağıtılması için. Cebimden para verip bastım kitabı."
Bizim en büyük eksiğimiz aileyi eğitecek bir devlet politikamızın olmaması. Bana eğitim vermeden çocuğumu eğitmeye çalışıyor, bu metot yanlış. Çocuk eğitim almış dahi olsa anne ve babası almadıysa başarılı olunamaz. Doğru eğitim metodu şart. Gökhan çok kitap okur. Kitap okudukça rahatladı ve kendini ifade etmede büyük kolaylık elde etti.
Medyanın ilgisi nasıl diye soruyoruz kitaba, yeterince ilgi olmadığını söylüyor. Anadolu Ajansı, TRT’de Cem Çınar, Fox Tv’de İsmail Küçükkaya, Ülke Tv’de Ömer Önder bahsetmiş kitaptan. Hürriyet ve Sabah gazeteleri Ankara eklerinde yer vermiş o kadar.
Mevzuat konusunda da dertli baba Cevdet Kotan, "Mevzuat hazretleri başımıza dert. Mesela aileler kendi imkânlarıyla müsabakalara gidiyor. Sadece Gökhan’ın giderleri karşılanıyor. Annesini yurt dışına ben kredi çekip gönderdim. Ama diyorsun ki olsun, yeter ki oğlum yüzsün. Hadi benim imkânım var ama olmayan ne yapacak?" diyor.
Dönüp Gökhan’a kendi gibi arkadaşlarına neler tavsiye ettiğini soruyoruz:
“Hayallerinin peşinden koşsunlar, hedef koysunlar, mutlaka spor yapsınlar” diye yanıtlıyor.
Hedeflerini sorduğumuzda ise kendinden emin bir tavır takınıyor ve şöyle cevap veriyor:
“Hiç kimsenin başaramadığını başarıp paralimpik oyunlar şampiyonu olup efsane olmak istiyorum.”
Yolun açık olsun Gökhan…