İtalya'da Pazar günü yapılacak referandumda anayasa değişikliği paketi oylanacak. Referandum, Avrupa Birliği (AB) tarafından da dikkatle izlenecek.
Başbakan Matteo Renzi'nin ülkeyi "daha yönetilebilir" hale getireceğini savunduğu anayasa reformu, karşıtları tarafından "tek adam yönetimine" yol açacağı gerekçesiyle eleştiriliyor.
Matteo Renzi, referandumda "Hayır" sonucu çıkması halinde istifa edeceğini söylemişti. Bu durumda ülkenin yeniden siyasi istikrarsızlığa düşmesi ve bunun da tüm AB'yi etkileyebilecek ekonomik sonuçlara yol açması riski bulunuyor.
Renzi, siyasi kariyerinin kaderini sonucuna bağladığı referandum için, ABD Başkanı Barack Obama'ya 2012 seçimlerini kazandıran kampanyanın yöneticisi Jim Messina'yı danışman olarak seçti.
Referandumdan galip çıkabilmek için masraftan kaçınmayan Renzi'nin Messina'ya 400 bin euro ödediği belirtiliyor. Ancak seçim yasakları başlamadan önce açıklanan son anketler, Renzi açısından iç açıcı görünmüyor.
Avrupa'nın da sonucunu merakla beklediği referandumla ilgili temel soruları 5 başlıkta derledik:
İtalya Cumhuriyeti'nin kurulduğu 1946'dan bu yana geçen 70 yılda, ülke 63 hükümet gördü. Ortalama 1,11 yılda bir hükümet değişikliğine gidilmesinin siyasi istikrarsızlığa neden olduğu gerekçesiyle yıllardır reform çağrıları yapılıyordu.
Hükümetleri daha istikrarlı hale getirebilmek amacıyla Renzi hükümeti parlamentonun işleyişinde köklü değişikliğe yol açacak anayasal reform paketini hazırladı.
Paketin en önemli maddesi, halen parlamentonun alt kanadı Temsilciler Meclisi ile eşit yetkilere sahip olan Senato'nun yapısının ve yetkilerinin azaltılması.
Senatörlerin parlamentodan ayrıca bir maaş almaması, yalnızca yerel yönetimdeki görevleri için maaşlarını almaları öngörülüyor.
Senato'nun yetkileri de büyük ölçüde elinden alınıyor. Halen her yasanın parlamentonun her iki kanadı tarafından da onaylanması gerekiyor.
Parlamentonun bir kanadının yasa taslağında yaptığı her bir değişikliğin de diğer kanadın onayından geçmesi gerekiyor.
Bu yüzden yasa tasarılarının defalarca Temsilciler Meclisi ve Senato arasında gidip gelmesi gerekebiliyor.
Pazar günü referanduma sunulacak reform paketi ise yasa ve bütçe onayı ile hükümete yönelik güvenoyu kullanma yetkisinin yalnızca Temsilciler Meclisi'ne ait olmasını öngörüyor.
Reform paketi kabul edilirse senatörler, cumhurbaşkanı ve Anayasa Mahkemesi yargıçlarının seçimine katılmayı sürdürecek; anayasa reformları ve AB anlaşmalarının onaylanmasında da söz hakkına sahip olacak.
Ancak Senato'nun asli görevi daha ziyade bölgesel yönetimlerle merkezi hükümet arasında bağ kurmak olacak.
Anayasal reform paketi parlamento tarafından onaylansa da, 3'te 2'lik oy çoğunluğuna ulaşamadığı için referanduma gidiliyor.
Başbakan Renzi ve reformun destekçileri, bu değişikliklerle İtalya'nın ihtiyaç duyduğu yasal düzenlemeleri yapabilmek için gerekli istikrara kavuşacağını savunuyor. Reform yanlıları İtalya'nın ağırlığıyla meşhur bürokrasisinin basitleşeceğini ve masrafların azalacağını söylüyor.
Ancak Renzi ile Anayasal Refomlar ve Parlamento ile İlişkiler Bakanı Maria Elena Boschi'nin mimarları olduğu ve "Renzi-Boschi reformu" olarak anılan anayasa değişiklik paketine, muhalefetin yanı sıra iktidardaki Demokratik Parti içinden de tepki gösterenler var.
Tepkiler çoğunlukla, değişikliklerin hükümetin eline aşırı yetki vereceği ve Senato'nun işlevsizleştirilmesiyle kontrol mekanizmalarından birinin devreden çıkarılmış olacağı üzerinde yoğunlaşıyor.
Reformun karşıtları, geçen yaz yürürlüğe giren yeni seçim yasası (Italicum) ile birlikte bu anayasa değişikliklerinin "tek adam" yönetimine yol açabileceği endişelerini dile getiriyor.
Yeni seçim yasası, Temsilciler Meclisi için yapılan seçimlerde yüzde 40'ın üzerinde oy alan partiye 630 sandalyeden 340'ının (yaklaşık yüzde 54) verilmesini öngörüyor. İlk turda hiçbir parti yüzde 40'tan fazla oy alamazsa ilk iki parti ikinci turda karşılaşıyor ve kazanan tarafa 340 milletvekili veriliyor.
Muhaliflere göre bu referandum, halk tarafından seçilerek değil, Demokratik Parti'nin lideri olarak iktidara gelen Renzi'den kurtulmak için bir fırsat.
İtalya'da seçimlerin 15 gün öncesinden itibaren anket sonuçları yayımlamak yasak. Bu yasak öncesi yapılan son anketlerde "Hayır" oyları, yüzde 5-10 farkla önde gidiyordu. Ancak anketler, halkın yüzde 16-25 kadarının kararsız olduğunu gösteriyordu. Sonucu bu kararsız oyların belirlemesi bekleniyor.
"Evet" cephesi kazanırsa, halk tarafından seçilmediği gerekçesiyle zaman zaman meşruiyeti sorgulanan Başbakan Renzi bir anlamda iktidarını tasdik ettirmiş olacak ve istediği reformları yapma gücüne sahip olacak.
Referandumdan "Hayır" sonucunun çıkması halinde ise Renzi istifa etmek zorunda kalabilir. Başbakan Renzi, daha sonra kendisinin de "Hata yaptım" itirafında bulunduğu bir çıkış yaparak, referandumu kişisel siyasi kariyeri için belirleyici hale getirmiş ve "Hayır" sonucu çıkarsa istifa edeceğini açıklamıştı.
Kampanya ilerledikçe bu net duruşundan geri adım atsa da, referandumu kaybederse Renzi'nin istifa etmesi bekleniyor.
Bu durumda Cumhurbaşkanı Sergio Mattarella'nın istifayı kabul etmemesi, hükümet kurma görevini yeniden Renzi'ye vermesi, başka bir ismin liderliğinde geçici bir hükümet ya da bir teknokratlar hükümeti kurulması veya erken seçime gidilmesi olasılıkları mevcut.
Bazı analistler Pazar günkü referandumu "İtalya'nın Brexit'i olabilir" şeklinde yorumlasa da, referandum doğrudan İtalya'nın AB'ye sırtını dönmesi ya da euro'dan ayrılması sonucunu doğurmayacak. Ancak referandumun AB tarafından yakından izlenmesinin nedenlerinden biri, Renzi'nin uygulamaya çalıştığı reformların ve ekonomik tedbir paketlerinin sekteye uğrama ihtimali.
Referandumdan "Hayır" sonucu çıkar ve Renzi istifa ederse İtalya yeniden bir siyasi istikrarsızlığa sürüklenebilir. Ayrıca seçime gidilmesi halinde, euro'dan ayrılmak için referandum düzenlenmesini savunan popülist 5 Yıldız Hareketi'nin iktidara gelme ihtimali de mevcut.
"Hayır" sonucunu yol açacağı siyasi dalgalanmanın ekonomide de alarma neden olabileceği ve bankacılık krizinin derinleşebileceği endişesi bulunuyor. İtalyan bankaları halen AB'nin en sorunlu finansal kuruluşları arasında yer alıyor. Batık kredi krizi yaşayan bankaları kurtarma planının sekteye uğraması, yatırımcıların belirsizlik kaygısı uluslararası piyasaları tedirgin ediyor. İtalya'daki krizin domino etkisiyle riskli durumdaki diğer AB ülkelerine yayılmasından korkuluyor.
Anayasal reform paketine uluslararası alanda açık destek verenlerin başında ABD Başkanı Barack Obama ve Almanya Maliye Bakanı Wolfgang Schauble yer alırken, "Hayır" kanadına en sürpriz destek ise İngiliz The Economist dergisinden geldi.
Silvio Berlusconi, Beppe Grillo, Matteo Salvini gibi muhalif liderlerin yanı sıra iktidar partisi Demokratik Parti'nin (PD) içinden de önemli isimler "Hayır" cephesinde. Bu isimler arasında eski başbakanlardan Massimo D'Alema ve Pierluigi Bersani de bulunuyor.
"Evet" cephesinde ise yine eski başbakanlardan PD'li Romano Prodi ve Enrico Letta ile eski Dışişleri Bakanı Emma Bonino ve İtalya Sanayiciler Derneği (Confindustria) gibi iş çevrelerinin temsilcileri başı çekiyor.
Aralarında İtalya'da yaşayan yönetmen Ferzan Özpetek, tenor Andre Bocelli, Oscar ödüllü yönetmen Paolo Sorrentino'nun da yer aldığı sanat dünyasından onlarca isim ortak bir bildiriyle "Evet" oyu vereceklerini açıkladı.
Osteria Francescana isimli restoranı bu yıl dünyanın en iyi restoranı seçilen şef Massimo Bottura da "Hayır" sonucu çıkarsa ülkeyi terk edebileceğini söyledi.