İngiliz gazetelerinde Avrupa Birliği'nden çıkış (Brexit) sürecinin gidişatını belirleyecek olan ve dün başlayan Yüksek Mahkeme duruşması öne çıkıyor.
Ülkedeki en yüksek mahkemede görevli 11 yargıç 4 gün sürecek duruşmada, hükümetin parlamento onayı olmadan AB'den ayrılma müzakerelerine başlama yetkisi olup olmadığına karar verecek.
AB'den çıkılmasını destekleyenlerin dün Yüksek Mahkeme önünde yaptıkları protestodan bir fotoğrafa yer veren Financial Times, başsavcı Jeremy Wright'ın yargıçlara, hükümetin parlamento onayına başvurmadan AB'den çıkış müzakerelerine başlayabileceği yönünde görüş bildirdiğini belirtiyor.
Yargıçlarla ilgili basın yer alan "tarafsızlık" tartışmalarına da değinen Financial Times, bazı yargıçlara yöneltilen suçlamalara rağmen, tarafların herhangi bir yargıcın davadan çekilmesi talebinde bulunmadığını yazıyor.
İngiltere, 23 Haziran'da yapılan referandumda yüzde 52 oyla AB'den ayrılma kararı almıştı. Ancak Yüksek Mahkeme Kasım ayı başında, ülkenin Avrupa Birliği'nden (AB) ayrılmasına (Brexit) yönelik müzakerelere Parlamento onayı olmadan başlanamayacağına hükmetti. Hükümet ise karara itiraz etti.
İngiliz hükümeti itirazını kendisine dış ilişkiler, savunma ve milli güvenlik alanlarında yetki veren 19. yüzyıldan kalma bir uygulamaya dayandırıyor.
Guardian, başsavcının yargıçlara hükümetin itirazını dayandırdığı uygulamayı "bir tarihi eser değil, güncel bir gereklilik olarak görmeleri" çağrısında bulunduğuna dikkat çekiyor.
Times ise yargıç heyetine başkanlık eden Lord Neuberger'in, yargıçların vereceği kararının siyasi değil hukuki olacağı vurgusu yaptığını yazıyor.
Gazete Neuberger'in eşinin Brexit kararı için "kötü" ifadesini kullandığı bir tweet atmış olduğu için eleştirildiğini de hatırlatıyor.
FT'de yer alan bir diğer haberde de İngiltere Maliye Bakanı Philip Hammond ve Brexit Bakanı David Davis'in, ülkedeki banka ve finans şirketleri patronlarına AB'den çıkış sürecinin "yumuşak ve kademeli" olacağı sözünü verdiği belirtiliyor.
Guardian ise İngiltere İçişleri Bakanı Amber Rudd'un şu an ülkede yaşayan yaklaşık 3 milyon AB vatandaşına özel bir kimlik verileceğini, böylece bu kişilerin Brexit sonrası İngiltere'ye yerleşecek olan AB vatandaşlarından ayırt edilebileceğini açıkladığını duyuruyor.
Guardian'ın manşetinde İngiltere'yi sarsan futbolda taciz skandalının giderek büyüdüğü, bazı mağdurlara susmaları için bazı futbol kulüplerince para teklif edildiği iddialarının ortaya atıldığı belirtiliyor.
Gazete taciz skandalında hâlâ görevde olan bazı önemli spor adamlarının isimlerinin sıklıkla geçtiğine ve iddiaları incelemek üzere kurulan komisyona, kurulduğu ilk 3 gün içinde birçok kişinin mağdur sıfatıyla başvurup ifade verdiğine dikkat çekiyor.
Geçen hafta İngiltere Ulusal Polis Şefleri Konseyi, futbol kulüplerinde top oynarken tacize uğradığını iddia edenlerin sayısının yaklaşık 350 olduğunu açıklamıştı.
İngiltere Futbol Federasyonu Başkanı Greg Clarke'ın olayı "Spor dünyasında tanık olduğu en büyük kriz" olarak tanımladığı belirtiliyor.
Southampton kulübünün genç takımının eski antrenörü Bob Higgins'in taciz skandalının merkezindeki isim olduğu, amatör ve profesyonel toplam 55 kulübün taciz skandalında isminin geçtiği hatırlatılıyor.
İngiliz gazetelerinde öne çıkan bir diğer konu da İngiltere Merkez Bankası Başkanı Mark Carney'nin dün yaptığı açıklamalar...
Daily Telegraph, Carney'nin İngiltere hanelerindeki gelir artışının son 150 yıldır ilk kez geride kalan 10 yılda yok denecek kadar az olduğuna, bunun da toplumun bazı kesimlerinde huzursuzluk yarattığına dikkat çektiğini belirtiyor.
Carney'nin konuşmasında bu durumun toplumda eşitsizlik yarattığını, gelecek endişesi yaşayan kesimlerin de küreselleşmeye şüpheyle yaklaşmaya başladığını söyleyerek, Avrupa'daki son seçim sonuçlarını bu durumun bir sonucu olarak yorumladığını söylediği aktarılıyor.