Muş’un Korkut İlçesi’ne bağlı Vartinis (Altınova) Beldesi’nde 3 Ekim 1993 tarihinde PKK’ya yardım ve yataklık ettikleri iddiasıyla evlerinin ateşe verilmesi sonucu 9 kişinin yakılarak öldürüldüğü ve kamuoyunda Vartinis Davası olarak bilinen davada, karar çıktı. Evden sağ kurtulan tek kişi olan Aysel Öğüt tarafından yapılan suç duyurusunun ardından başlatılan soruşturma sonucunda dönemin Jandarma Yüzbaşı Bülent Karaoğlu, Hasköy İlçe Jandarma Komando Bölük Komutanı Piyade Kıdemli Üstteğmen Hanefi Akyıldız, Muş Emniyet Müdürlüğü Özel Harekat Şube Müdürü Şerafettin Uz ve Jandarma Gökyazı Jandarma Karakol Komutanı Başçavuş Turhan Nurdoğan hakkında “kasten ev yakmak suretiyle birden çok kişinin ölümüne sebebiyet vermek” suçundan açılan davada tüm sanıklar beraat etti.
Güvenlik gerekçesiyle Muş’tan Kırıkkale’ye nakledilen davanın 10 Haziran 2015 tarihinde Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmasında esas hakkındaki mütalaasını sunan savcı, ihmal sebebiyle ölüme sebebiyet vermek suçundan 9 ölümün her biri için 20 ila 25’er yıl, yani toplamda her sanık için 180 yıldan 225 yıla kadar hapis cezası verilmesini istedi. 2 Kasım 2015 tarihinde görülen duruşmada sanık avukatlarının savunma yapmak için süre talebini kabul eden mahkeme heyeti duruşmayı 21 Aralık 2015’e ertelemişti. 21 Aralık’taki duruşmada ise savcı, dosyaya yeni bir delil sunulmamasına karşın hiç bir gerekçe göstermeden sanıklardan Hanefi Akyıldız, Şerafettin Uz ve Turhan Nurdoğan hakkında beraat talep etmiş, Bülent Karaloğlu’nun cezalandırılmasını istemişti.
Bugün görülen duruşmada sanıkların tamamı beraat etti. Bülent Karaloğlu’nun beraatine mahkeme heyetinin kıdemli üyesinin muhalefet şerhi koymasına rağmen diğer iki üyenin beraat yönünde görüş bildirmesiyle, Karaloğlu da beraat etti.
'Yargı failleri aklama merkezi haline geldi'
Kararın ardından, katliamdan sağ kurtulan Aysel Öğüt sinir krizi geçirdi. Öğüt ailesinin avukatı Kadir Karaçelik, 23 yıllık süreçte attıkları her adımda cezasızlık zırhıyla karşı karşıya kaldıklarını belirterek şöyle konuştu:
’’Cezasızlığın bütün stratejileri ve taktikleri uygulandı. Her şeye rağmen ümidimizi koruyorduk. Çünkü delil anlamında çok güçlü bir dava dosyasıydı. Onlarca kişinin, o dönem askerlik yapmış kişilerin tanıklığı söz konusuydu. Hakikatleri ortaya çıkarma özelliği olan bu vakada, geçmişle yüzleşme konusunda samimi olunacağını ümit ediyorduk. Ancak, bu tip dava dosyalarında, yüzleşmenin samimi değil biçimsel bir yüzleşme olduğu, hatta yargının failleri aklama merkezi haline getirildiğini düşünüyoruz. Temizöz, Musa Çetin ve Mete Sayar davalarında beraat kararı verilmişti. Ama bu dava çok farklı bir noktadaydı. Delillere, tanıklara rağmen beraat kararının çıkması sözün bittiği yerde olduğumuzu gösteriyor. Konunun takipçisi olacağız. Umarım Aysel’in çığlıklarını ömürleri boyunca unutamazlar’’