23 Mayıs 2022 10:22
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 13 Mayıs’ta, sürpriz biçimde Beylikdüzü’ndeki merkezine giderek, “terörist yetiştiren paramiliter kurum” ifadeleriyle suçladığı, seçim öncesi yaşanacak olası kaos ortamının sorumlusu olarak işaret ettiği SADAT, kurulduğu günden bu yana faaliyet alanları ve iktidarla olan sıkı ilişkileri nedeniyle gündemde. Pusu, sabotaj, suikast gibi başlıkları içeren gayrınizami harp eğitimi dahil tüm askeri eğitimleri verebilme kabiliyeti olduğunu internet sitesinden ilan eden ve farklı ülkelerde bu eğitimleri verdiği öne sürülen SADAT’ın kökleri, 28 Şubat döneminde emekli edilen komutanların kurduğu derneklere dayanıyor. Bu isimlerin kurduğu ASDER, ASSAM gibi dernekler SADAT’la paralel hareket ediyor. Derneklerin ve şirketin temel hedefi İslam ülkeleri arasında birlik sağlamak. “SADAT’la hiçbir alakam yok” diyen Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, 15 Temmuz sonrasında başdanışmanlığını yapan Adnan Tanrıverdi’nin öncülüğünde kurulan şirket ve derneklerin, TSK’nın yeniden yapılanma sürecinde etkili olduğu da biliniyor. ASSAM’ın hazırladığı anayasa taslağında İslam ülkelerinin ASRİKA adında konfederal bir ülke kurmaları ve tüm ülkelerde en üst organ olarak Din İşleri Şûrası’nın bulunması öngörülüyor.
SADAT ve SADAT yöneticilerinin kurduğu ASDER ile ASSAM’ın faaliyetleri ile ilgili tartışmalar artarak devam ediyor. Hem şirketin hem de derneklerin faaliyetlerinin tamamen yasal zeminde yürütüldüğü açıklamaları yapılıyor ancak farklı bir ideolojiye mensup isimlerin benzer faaliyetler yürüten şirket ve dernekler kurmaları halinde bir engelle karşılaşıp karşılaşmayacakları, haklarında davalar açılıp açılmayacağı kuşkulu. SADAT ise hakkındaki iddiaları gündeme getirenlerle ilgili açtığı hemen her davayı kazanıyor. Kılıçdaroğlu’nun baskın ziyareti ile gündeme gelen derneğin internet sitesinin her sayfası, “SADAT Başkanı’nın Kılıçdaroğlu’nun yalanlarına cevabı için tıklayınız” linki ile açılıyor. Buna karşılık Kılıçdaroğlu’nun SADAT’ın önünde bu açıklamaları yapmasının seçim öncesi ve seçim günü SADAT’ın organizasyonuyla kaos yaratılacağı yönünde ciddi istihbaratlar almasından kaynaklandığı da iddia ediliyor.
Kuruluşundan bu yana SADAT ile ilgili ortaya atılan iddialar, şirketi kuran isimler ve faaliyetleri, özetle şöyle:
SADAT’ın internet sitesinde yer alan broşürde, “Neden SADAT Uluslararası Savunma Danışmanlık?” sorusuna Adnan Tanrıverdi’nin verdiği yanıt yer alıyor. Tanrıverdi, soruyu şöyle yanıtlıyor:
“1996 yılının Temmuz ayı idi. Türk Silahlı Kuvvetlerine (TSK) mensup bir grup general; şu sıralarda “Balyoz Darbe Planının” baş sorumlusu iddiası ile tutuklu olarak yargılanmakta olan, o zaman Genelkurmay Harekât Başkanlığı görevinde bulunan bir Korgeneralimizin başkanlığında, askeri bir uçakla, “Bosna Savaşının” etkilerini yerinde görmek amacıyla düzenlenen “Bosna ziyareti” için gönderilmişti… Uzun süren hava yolculuğumuz sırasında, kafile başkanımız korgeneral, bir olaydan bahsetti. ABD'li bir Özel Savunma Danışmanlık Şirketi, Genelkurmay başkanlığımıza müracaat ederek, TSK'ne mensup bir muvazzaf subayın kendi şirketlerinin bünyesinde görev yapmasına müsaade edilmesini istemiş. Ne görev yapacağı sorulduğunda da “herhangi bir görev yapması gerekmez, bizimle birlikte olması yeterli” cevabını almışlar. Sonradan öğrenildiğine göre de söz konusu Özel Savunma Danışmanlık şirketinin, Merhum İzzet Begoviç'e, Bosna Ordusunun teşkil, eğitim ve donatılmasını üslenmek istediklerini bildirdiklerinde, Rahmetli Begoviç'in “Türkiye evet derse kabul ederim” demiş. Kafile Başkanımıza siz ne yaptınız diye sorduğumda da “Şirketin isteğini yerine getirdiklerini ve bünyesine bir muvazzaf albay görevlendirdiklerini” söylemiştir.
Şaşırmıştım. TSK'nın imkânı dahilindeki bir meselenin, amacı belli batılı bir şirkete bırakılmasının, bağımsızlığını kazanma yolundaki dost ve Müslüman Bosna'nın batı tarafından kontrole alınmasına Türkiye tarafından yeşil ışık yakılması anlamına geleceğini düşündüğümden, yabancı askeri savunma danışmanlık şirketinin Türkiye tarafından akredite edilmesini uygun bulmamış ve birlikte olduğumuz heyete de düşüncemi ifade etmiştim.
Bugün batılı gelişmiş ülkelerin kontrolünde, ülkelerinin silahlı kuvvetleri ve dış işleri ile paralel ve onların kontrolünde hizmet veren 70 civarında “Uluslararası Savunma Danışmanlık Şirketi” bulunmaktadır…. Bu durum, bizim omuzumuza bir sorumluluk yüklemiştir.”
SADAT’ın internet sitesinde şirketin amacı, “Uluslararası alanda silahlı Kuvvetlerin ve iç güvenlik güçlerinin organizasyonu amacıyla, stratejik danışmanlık, özel savunma ve güvenlik eğitimleri ile donatım alanlarında hizmet vererek, İslam ülkeleri arasında savunma ve savunma sanayi iş birliği ortamı oluşturmak ve İslam Dünyasının kendine yeterli bir askeri güç olarak da Dünya Süper Güçleri arasındaki hak ettiği yeri almasına yardımcı olmaktır” şeklinde açıklanıyor.
SADAT’ın, uluslararası savunma alanında danışmanlık ve askeri eğitim veren ilk ve tek Türk şirketi olduğu belirtiliyor.
Yine sitedeki bilgilere göre, SADAT, emekli tuğgeneral Adnan Tanrıverdi başkanlığında emekli 23 subay ve astsubay tarafından kuruldu.
SADAT’ın kurulduğu tarih dikkat çekici. Tanrıverdi başkanlığındaki SADAT’ın şirket ana sözleşmesi, sitesindeki bilgilere göre, 28 Şubat’ın yıldönümünde, Suriye iç savaşının başlamasından yaklaşık 1 yıl sonra, 28 Şubat 2012’de kuruldu.
Beylikdüzü’nü merkez olarak seçen SADAT’ın kuruluş sermayesi 643 bin TL.
Medyascope internet sitesinde yer alan habere göre, şirketin sermayesi, her biri 500 TL kıymette 1286 hisseden oluşuyor. Adnan Tanrıverdi, 250 bin TL’lik 500 hisseye sahip. En güçlü ikinci isim de 466 hisseye sahip olan Mehmet Naci Efe.
Diğer sermayedarlar da şöyle:
“Nurettin Yavuz, Haluk Yıldırım, Mehmet Demirtaş, Ünal İşgören, Mehmet Tek, Mehmet Zelka, Yusuf Çağlayan, Reşat Fidan, Bülent Demir, Şeyda Ünlükul, Cengiz Uzun, Ersan Ergür, Osman Kaçmaz, Gürol Özeşmeli, Mustafa Hacımustafaoğlulları, Mustafa Erol, Mehmet Çakıroğlu, Mehmet İlhan, Ahmet Türkan, Fethi Kıran, Gürcan Onat.”
Tanrıverdi, SADAT isminin seçilmesini faaliyet alanlarının kısaltmasından kaynaklandığını, isim ararken bir arkadaşlarının SADAT’ın Arapça “seyyidler” (peygamber soyundan gelenler) anlamına geldiğini söylemesi üzerine, aradıklarını bulduklarını anlatıyor.
SADAT’ın ilk yönetim kurulu üyeleri, Adnan Tanrıverdi (Yönetim Kurulu Başkanı), Nurettin Yavuz, Fethi Kıran, Reşat Fidan ve Bülent Demir.
Şirketin 22 Haziran 2019’da göreve gelen mevcut yönetimi de şu isimlerden oluşuyor:
“Melih Tanrıverdi, Haluk Yıldırım, Mehmet Naci Efe, Ersan Ergür, Adnan Tanrıverdi”
Şirketin üçüncü büyük hissedarı Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Mart 2020’de hisselerini Tanrıverdi’ye devrederek şirketten ayrıldı. Tarhan, ASDER Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini ise devam ediyor.
Medyascope’ta yer alan Özgecan Özgenç imzalı habere göre, hisselerini devreden Üsküdar Üniversitesi Rektörü Tarhan, GATA’da albay rütbesi ile görev yaparken, 1994’te emekliye ayrıldı. Yaptığı bir açıklamada eşinin başörtülü olması sebebiyle “zorunlu olarak dilekçe verdirilmesi” sonucu emekli olduğunu söyledi. Tarhan, Psikolog Ayhan Songar’ın asistanıydı. Songar, Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ ve kardeşi Turan İtil’in kurduğu HZİ Vakfı’nda nöropsikoloji alanında araştırmalar yürütüyordu. Vakfın, 12 Eylül’den sonra cezaevlerinde “solcuların zihin yapısı” üzerine çalıştığı ve bazı nöropsikiyatrik ilaçların etkilerinin incelenmesinde sol siyasi tutukluları kullandığı iddia edilmişti.
Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nde yer alan bilgilere göre, SADAT’ın Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayımlanarak tescil edilen bazı faaliyet alanları şöyle:
SADAT’ın internet sitesinde şirketin üç ana alanda faaliyet gösterdiği belirtiliyor. Bu alanlar, danışmanlık, eğitim ve donatım olarak sıralanıyor. Alt başlıklarda da SADAT’ın askeri ve iç güvenlik alanında nizami harp teknikleri eğitiminden, polis yetiştirme eğitimine kadar uzanan geniş bir skalada eğitim verebildiği anlatılıyor.
Kuruluş sözleşmesinde yer alan “Türkiye Cumhuriyeti Devletinin çıkarlarını gözeterek, ihtiyaç duyan dost ülkelere savunma danışmanlığı yapmak” ifadesi, 5 Nisan’da “Uluslararası alanda savunma danışmanlığı yapmak” olarak değiştirildi.
Buna göre yapılanan şirket, harp okulları ve polis kolejleri için de eğitim verebileceğini aktaran kurum, bunun dışında Türkiye ve dünyada tek er eğitiminden, nizami birlik eğitimine kadar geniş yelpazede eğitim seçenekleri sunabildiğini aktarıyor.
Başlıklar arasında gayrınizami harp eğitimi ve keskin nişancılık da bulunuyor. Gayrınizami harp eğitimi sonucunda kursiyerlerin sabotaj, baskın, pusu, tahrip, suikast, kurtarma ve kaçırma, tedhiş (terör) imkân ve kabiliyetine ulaşabilecekleri kaydediliyor.
Ticaret sicil belgesinde yer alan faaliyet alanlarında bu detaylar yer almıyor. Ancak SADAT’ın broşürleri, tanıtım kitapçıkları ve internet sitesinde bütün bu faaliyet alanları açıkça anlatılıyor.
SADAT, internet sitesinde faaliyetlerinin yasal dayanağını birden fazla kanunla açıklıyor. Faaliyet alanlarını en çok ilgilendiren kanun, Savunma Sanayi Güvenliği Kanunu. Ancak bu kanunda, danışmanlık hizmetleri, eğitim faaliyetleri, tartışılan başlıklarda verilen eğitimlere ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmuyor. Kanuna dayanılarak çıkartılan yönetmelikte de bu başlıklar yok.
Buna karşılık, kanun kapsamında faaliyet gösteren kurumlarla ilgili olarak MİT, Emniyet Genel Müdürlüğü veya mahalli mülki idare amirliklerinin denetim yapması, Milli Savunma Bakanlığı’nın faaliyetlere onay vermesi gerektiği aktarılıyor. Kanunda yazılı bu kural, SADAT’a tüm bu kurumların onay verdiği anlamına da geliyor.
SADAT, ticari bir faaliyet ancak savunma alanındaki faaliyetlerini sadece valilikler tarafından verilen “Özel Güvenlik Yetki Belgesi” ile açıklıyor. Sitesinde, şirketin faaliyet alanı ile ilgili olarak sunduğu tek evrak, özel şirketlerin güvenliklerini sağlamak için özel güvenlik görevlisi yetiştirmeye olanak sağlayan bu belge. Oysa Özel Güvenlik Yönetmeliği, bu amaçla verilen bir belgenin, şirketin aktardığı alanlarda faaliyet yürütmesine olanak sağlamıyor.
SADAT, faaliyetlerini tamamen şirket kurarken belirlediği faaliyet alanları üzerinden sürdürüyor. Bu konuda şirkete, “bu alanlarda faaliyet yürütemezsin” şeklinde sınırlama koyan herhangi bir kamu kurumu olmadığından SADAT, kendini sürekli olarak, “bu alanlarda faaliyet gösteren ticari bir kuruluşuz” şeklinde açıklayabiliyor.
Farklı siyasi görüşlerden kesimlerin, benzer faaliyetler yürütecek şirketler kurmaları halinde bu anlayışın gösterilip gösterilmeyeceği ise şüpheli.
SADAT denildiğinde akla gelen ilk isim, kısa zaman öncesine kadar, “SADAT’la yakından uzaktan ilişkim yok” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın danışmanlığını yapan, şirketin kurucusu Adnan Tanrıverdi.
1944 Konya doğumlu Tanrıverdi, 1964’te girdiği Kara Harp Okulu’ndan 1966’da topçu subayı olarak mezun oldu. Ancak askerlikten önce, orta öğreniminin ardından bir süre vekil öğretmenlik yaptığı, 1963’te, İstanbul Üniversitesi’nde bir yıl Zooloji okuduğu biliniyor. Askerlik mesleğindeki kariyeri ise parlak. 1980’de kurmaylığa hak kazandı.
Sakarya’daki 2. Piyade Tümen Komutanlığı’nda İstihbarat Şube Müdürlüğü ve Kurmay Başkan Vekilliği; Kara Harp Akademisi’nde öğretim üyeliği yaptı. Ardından o dönemdeki adıyla Seferberlik Tetkik Kurulu bünyesindeki Lojistik ve Harekât Şube Müdürlüğü’nde bulundu.
Gayri nizami harp kursu gördü. 1986-1988 yılları arasında KKTC’de Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı yaptı. Kariyerinin son iki yılını ise tuğgeneral rütbesinde Sağlık İşleri Daire Başkanı olarak Genelkurmay Karargâhı’nda tamamlayıp emekli edildi.
Emekli edilmesinde hakkında Genelkurmay İstihbarat’ta düzenlenen raporların etkili olduğu konuşuldu. İddiaya göre, hakkındaki raporda, “dini amaçlarına alet ettiği, Maltepe’de görevliyken kışla içinde kendine bir grup yaratarak, toplu namaz kıldırdığı” gibi bilgiler yer aldı. Ancak Tanrıverdi, “ihraç” edilmedi ve kadrosuzluk nedeniyle emekliye sevk edildi.
Tanrıverdi, emekliye sevk edilmesinin ardından özellikle 28 Şubat’ta ordudan ihraç edilen isimlerle hareket etti. Milli Görüş Hareketi’ne yakın olması, AKP ile bugüne kadar süren ilişkilerini geliştirmesini sağladı.
2004’te, Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER) Başkanlığı’na seçildi. Yönetim kurulunda da TSK’den kendisi gibi emekliye sevk edilen askerler yer aldı. 2009’a kadar başkanlığını sürdürdü. Onursal başkanlığa seçilmesiyle koltuğunu bıraktı, SADAT’ın kuruluş çalışmalarına başladı.
1996’da kendisi gibi kadrosuzluktan emekli edilen emekli Tuğgeneral Korkmaz Tağma, emekli Topçu Albay Prof. Dr. Mehmet Zelka, emekli Kıdemli Albay Mehmet İnkaya, emekli Pilot Albay Haluk Yıldırım, emekli Albay İrfan Çalışkan, emekli Tank Kıdemli Albay Ali Coşar SADAT yönetiminde yer aldı. Bu isimlerin hem ASSAM hem de ASDER geçmişlerinin de bulunması, birlikte uzun bir yol yürüdüklerini de gösteriyor.
Aynı isimler, SADAT’ın kuruluşundan bir yıl sonra, 2013’te, Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi’ni de (ASSAM) kurdu. Tanrıverdi’nin oğlu ve SADAT’ın mevcut Yönetim Kurulu Başkanı Melih Tanrıverdi, “Yumuşak güç unsuru olarak ASSAM ve SADAT” başlıklı yazısında, bu derneği “28 Şubat postmodern darbesi döneminde inançları sebebiyle suçlu ilan edilip kamu görevinden çıkarılan binleri bir çatı altında toplayan ASDER” olarak tanımladı ve 28 Şubat mağdurlarının 2011’de haklarını alabildiklerini belirtti.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından, 15 Ağustos 2016’da SADAT Yönetim Kurulu Başkanlığından istifa eden Adnan Tanrıverdi, 17 Ağustos 2016’da Cumhurbaşkanı Başdanışmanlığına atandı.
Tanrıverdi, bu görevi Ocak 2020’ye kadar sürdürdü. Başdanışmanlık görevinden, “Mehdi gelecek, hazırlıklı olmalıyız” açıklamasından sonra doğan tepkilerin etkisiyle istifa ettiği konuşuldu. Tanrıverdi, Haziran 2021’den itibaren yeniden SADAT yönetimine döndü.
Tanrıverdi’nin başkanlığı bırakmasının ardından bu görevi oğlu Melih Tanrıverdi üstlendi. Elektronik mühendisi olan Melih Tanrıverdi, Mart 2013’te yapılan genel kurul sonrası şirket yönetim kuruluna girdi.
Adnan Tanrıverdi’nin, ASDER Başkanı olduğu dönemde, 2006’da, dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök’e ilginç bir mektup gönderdiği de biliniyor. Henüz Ergenekon operasyonları başlamadan gönderilen mektupta, Tanrıverdi, Özkök’e, görev süresinin bitmesine üç ay kaldığını anımsatarak, “Ülkemizde garip şeyler oluyor. Sap samana karışmış durumda. Milletin refahı ve devletin bekası için güvenli ortamın sağlanması ile görevli Silahlı Kuvvetlerimiz'in mensupları ve emeklileri; huzura, güvene ve istikrara darbe indirmek üzere teşkil edildiği anlaşılan çeteler oluşturuyorlar. Sayın Genelkurmay Başkanım… Disiplinsizler (TSK'dan) atıldığına göre, çeteleri kuranlar disiplinliler mi oluyor? Silahlı Kuvvetlerin tepesindekiler siyaset yapar da genç kadrolar yapmaz mı? Genç kadrolarda çeteleşme olur da onların komutanlarında ve üst kadrolarında çeteleşme olmaz mı?” ifadelerini kullandı.
Gazeteci Aytunç Erkin’in haberine göre, Ergenekon operasyonlarının başlamasından bir yıl önce gönderilen mektupta, “Emekliliğinize birkaç ay kaldı. Son bir kez daha düşünün, milli irade ile çekişme içinde olacak değil, uyum içinde çalışacak bir komuta kademesi oluşumuna yardımcı olunuz. Bugün gelinen noktadan memnun olduğunuzu düşünemiyorum. Görevi huzur içinde teslim edebileceğinizi de düşünmüyorum. Çünkü, emekliliğimin üzerinden 10 yıl geçmiş olmasına rağmen TSK'nın gidişat üzerindeki menfi rolünden ben rahatsızım” dedi.
Tanrıverdi’nin, 28 Şubat süreciyle ilgili dava açılmasında da etkili olduğu biliniyor. 2009’da bu konuda yazı kaleme alan Tanrıverdi, “Bu organizasyon (Ergenekon), ya birinci kuşak 28 Şubatçılar ya da darbe sırasında ikinci kademede bulunup işin planlamasında görev almış ikinci kuşak 28 Şubatçılar tarafından yapılmış. Ortaya da Ergenekon adında bir terör örgütü çıkmış. Bu örgütü kimlerin organize ettiği yargılama sonunda ortaya çıkacaktır” ifadelerini kullandı.
Tanrıverdi, yazısında şöyle devam ediyor:
“Eğer kalem, yani yargı başarısız kılınırsa, söz kılıcın olur. Yani organize olmuş darbeciler ile bunların karşısında devletin güçleri ve tasfiyeye tabi olan büyük halk kesimleri arasında şiddetli bir iç çatışma sonucu ihtilafın büyük kan dökülerek sonuçlanacağını düşünürsek, yargının rahat bırakılması ve bağımsız çalışmasını sağlayacak ortamın oluşturulmasının önemi anlaşılmış olur. Medeni ülkeler, sorunlarını tarafsız yargı eli ile çözmektedirler. Bu ülkelere hukuk devleti, idarelerine de adil yönetim denilmektedir… Yargılama sürecinin oldukça uzun bir zamana yayılacağını, ama siyasi istikrar muhafaza edilebilirse, sonunda 28 Şubat'ın aktörlerine kadar uzanmasının mümkün olacağını düşünüyorum.”
Bugün ASSAM’da faaliyet gösteren çok sayıda ismin, 28 Şubat sürecinde komuta kademesinde bulunan isimlerin yargılanması dilekçeler verdikleri de kamuoyuna yansıdı.
SADAT’ın, Tanrıverdi’nin başdanışman olmasının ardından etkinliğini arttırdığına kuşku yok. Aynı dönemde, Harp okullarının yeniden yapılanması, komutanlıkların Genelkurmay Başkanlığı yerine Milli Savunma Bakanlığı’na bağlı olması değişiklikleri yapıldı. Bu dönemde yapılan sınavlarda mülakat heyetinde SADAT üyelerinin de yer aldığı iddia edildi. Üç yıl boyunca yapılan sınavlarda SADAT’ta çalışan emekli askerlerin mülakat heyetlerine çağrıldığı önü sürüldü. Adnan Tanrıverdi ve dernek yönetimindeki isimler mülakat heyetlerinin SADAT’tan oluşturulduğu iddialarını yalanladı ancak heyetlerde zaman zaman SADAT mensuplarının da bulunduğunu kabul ettiler. Farklı kesimlerden emekli askerlerin de bu heyetlerde yer aldığını söylediler.
SADAT, mülakat heyetleri konusunda belirleyici olmadığını iddia ediyor ancak buna karşılık, 15 Temmuz sonrasında TSK’nin yeniden yapılanmasında önerilerinin dikkate alındığında ısrarlı. 2012’den bu yana komutanlıkların MSB’ye bağlanması, eğitim müfredatının yenilenmesi ve harp okullarına giriş koşullarının değiştirilmesi gibi konularda önerilerde bulunan SADAT, 15 Temmuz’dan sonra bu önerilerin dikkate alındığını ifade ediyor. Tanrıverdi’nin başdanışmanlığa getirilmesinde de yine hayata geçen önerilerin belirleyici olduğu ifade ediliyor.
SADAT ve ASSAM’ın dokunulmaz olduğu alanlardan biri de “think tank” faaliyetleri. ASSAM, bu amaçla organize edilmiş bir kurum. ASSAM tarafından 2019’da İstanbul'da düzenlenen Uluslararası ASSAM İslam Birliği Kongresi'nde “İslam ülkeleri Konfederasyonu Anayasası” modeli hazırlandı. Bu anayasada, “Devletin adı ve şekli: ASRİKA ( Asya-Afrika) İslam Devletler Birliğidir. ASRİKA İslam Devletler Birliği Konfederal Cumhuriyettir. ASRİKA İslam Devletler Birliği, kuvvetler ayrılığı sistemi uygulanır ve başkanlık sistemi ile yönetilir. Başkenti İstanbul, resmi dili Arapçadır” ifadeleri yer aldı. Anayasa taslağında laiklik ilkesi yer almıyor.
Tanrıverdi’nin farklı yazılarında sistematik olarak İslam birliğini savunduğu biliniyor.
Taslakta, anayasanın amacı şöyle anlatılıyor:
“İslâm ülkeleri varlığını ve birlikteliğini belirleyen bu Anayasa, Kur’an-ı Kerim ve Peygamber Efendimizin sünnetlerinin belirlediği ümmet anlayışı doğrultusunda; dünya milletler ailesinin eşit haklara sahip birer üyesi olan İslam ülkelerini bir çatı altında toplamayı, manevi değerleri birlikte yaşatmayı ve yüceltmeyi, maddi değerleri birlikte üretmeyi ve paylaşmayı amaçlamaktadır.”
Tanrıverdi, 11 Temmuz 2012’de “İslam Dünyasının Geleceği ve SADAT” başlıklı yazısında, “Otoriter yönetimleri devirerek demokrasiyi seçme yolunda olan İslâm ülkelerinin önünde zorlu günler bulunmaktadır. Yolsuzluk, yoksulluk ve adalet ihtiyacı ile mücadele edecek genç demokrasilerin devasa sorunlarını çözebilmek için tekrar Batının kucağına itilmemeleri gerekmektedir. Türk ve Müslüman milletlerin refahı, dünyada barış ve adaletin tesisi, İslâm ülkelerinin bir süper güç olarak dünya siyaset sahnesine çıkmasına bağlıdır.” Uluslararası ASSAM İslâm Birliği Kongrelerinin ilki 2017’de yapıldı. Üçüncü toplantı, “İslâm ülkelerinin ortak savunma sanayi üretimi” başlığıyla 2019’da gerçekleştirildi. Adnan Tanrıverdi, kongredeki konuşmasında, “Mehdiyi bekleme kolaycılığına kaçmayın, İslâm ülkelerinin birleşmesi için üzerinize düşen çalışmayı yapın” dedi. Başdanışmanlıktan istifa etmesinde de bu konuşmasındaki sözleri etkili oldu.
Tanrıverdi’nin görüşleri, ASRİKA’nın anayasa taslağına da yansıdı. “Egemenlik İslâmi hükümlerindir” görüşünün yazıldığı anayasada, yargı yetkisi, “İslâm Hukuku hükümlerine uygun olarak, bağımsız ve tarafsız mahkemelere” veriliyor. Yine anayasaya göre, konfederal ve federal meclisler oluşturulması öngörülüyor. Din İşleri Şuraları, bütün kurumların üzerinde yapılandırılıyor. Konfederal başkanının yemini de anayasada yer alıyor:
“Kur’an ve Sünnete bağlı kalacağıma, İslâm Birliğinin devam etmesi için çalışacağıma, İslâm Coğrafyasında ilahi adaletin tesis ve devamı için canım pahasına gayret göstereceğime… Konfederal Cumhuriyetin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma İslâm Ümmeti ve tarih huzurunda Kur’an-ı kerim üzerine and içerim.”
Anayasanın tartışıldığı kongrenin sponsorları arasında THY, Aselsan, Havelsan ve çok sayıda belediyenin yer alması da dikkat çekici.
Birgün’den İsmail Arı’nın haberine göre, SADAT yönetiminde yer alan veya şirket hissedarı olan isimlere, devlet 110 ayrı ihaleyle tam 545 milyon TL ödedi. SADAT’ın kurucuları ve ortakları arasında yer alan Mehmet Naci Efe ile Mehmet Tek aynı zamanda birçok şirketin sahibi veya ortağı. Kamu ihale bültenlerinde yer alan bilgilere göre, Efe ile Tek, kamu kurumlarından son 10 yılda toplam 545 milyon TL değerinde 110 ihale aldı. Farklı isimlerin de çok sayıda ihale aldığı öne sürüldü.
SADAT’la ilgili en ciddi iddialar arasında Suriye ve Libya’daki cihatçı güçleri eğittikleri yönünde. SADAT, her iki iddiayı da sürekli olarak reddetti.
Pentagon’un, ABD hükümeti için hazırladığı bir raporda, SADAT'ın eğittiği, aralarında "terörle bağlantılı" militanların da yer aldığı 5 bin Suriyeli paralı askerin Libya'da görevlendirildiği, bu militanların Libya'da Ankara'nın da desteklediği Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) için savaştığı öne sürüldü. Rapora göre, SADAT tarafından eğitilen ve maaşları ödenen paralı askerler, UMH'nin Libya'da bazı toprakları General Halife Hafter'ten geri almasında etkili oldu.
BM’nin konuyla ilgili raporunda da SADAT’ın faaliyetleri tehlikeli olarak nitelendirildi ve terörle bağlantılı militanlara eğitim verdiği iddiaları tekrarlandı.
SADAT’ın, Türkiye’de kurduğu kamplarda da gayrınizami harp eğitimi verdiği iddiaları ortaya atıldı. İddiayı ilk kez İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener dillendirdi. Bu kamplardaki eğitim fotoğraflarını gördüğünü söyleyen Akşener, daha sonra iddiasını savcıya da aktardığını ancak sonuç çıkmadığını kaydetti. Akşener, Kılıçdaroğlu’nun SADAT’ın önünde açıklama yapmasından sonra da bu kamplara ait fotoğrafları gördüğü iddiasını yineledi. Akşener, bu kampların kapatıldığını ancak çok dikkatli olunması gerektiğini söyledi.
Akşener’in iddiaları üzerine başlatılan soruşturmanın da bir süre sonra kanıt olmadığı gerekçesiyle, Tanrıverdi ve SADAT yöneticilerinin ifadeleri bile alınmadan kapatıldığı ortaya çıktı.
SADAT’ın ısrarla yalanladığı iddialardan biri de Türkiye’de kontrgerilla eğitimi verdiğine yönelik bu açıklamalar. Buna karşılık, SADAT’ın, uzun yıllardır devletin sıkı biçimde denetlediği eğitim kampları kurabilmek için izin istediği biliniyor. SADAT, bu talebini, farklı ülkelerin askeri personeline Türkiye’de eğitim vermek amacına dayandırıyor.
SADAT, İslam ülkelerine hizmet vermeyi amaçlasa da Ukrayna’nın Türkiye’den silah alabilmek için şirkete başvurduğunu ve bu çalışmaları yürüttüklerini kamuoyuna kendisi duyurdu. Ukrayna’nın neden doğrudan temas kurmak yerine SADAT’ı seçtiği sorusu ise yanıtsız.
SADAT’ı ve faaliyetlerini gündeme getiren isimlerden biri de organize suç örgütü lideri Sedat Peker. Peker, geçen yıl ilk kez SADAT’tan söz etti. Peker’in farklı zamanlardaki sosyal medya mesajları şöyle:
"(SADAT) dosyası diğer dosyaların hepsinden çok daha önemli. Çünkü ülke için planlanan en karanlık işlerin uygulayıcısı olmuş ve olacak kişiler bu yapının içinde yer almaktadır. Eğer gerekli gündemi oluşturursanız gözüne far tutulmuş tavşan gibi etkisiz hale gelmelerini sağlayabilirsiniz. Kamuoyunun önünde devamlı tartışılan hiçbir yapı faili meçhul cinayet ya da kaos çıkarmak gibi bir şeye cesaret edemez (Kardeşlerim tecrübe konuşuyor bana inanın). Benim açıklamalarımdan sonra örgütlü olarak hareket etmediklerini kanıtlamak için hem SADAT'ın kurucusu Adnan Tanrıverdi hem de Nevzat Tarhan açıklamalar yaptılar, Nevzat Tarhan’ın SADAT'la hiçbir ilgisinin olmadığına dair. Sadece arkadaşlarmış. Yayınladığım bu evrak Nevzat Tarhan’ın SADAT'ın hissedarı olduğunun resmi belgesidir.
Ülkede korku iklimi yaratmak için silahlanın çağrısını yapmam ortak fikirdi. Oluk oluk kan dökülme çıkışını yapacağından haberdar değildik diyemezsiniz. O tarihlerin birkaç gün öncesinde yaptığım görüşmelerin HTS kayıtları da ortaya çıkacaktır.
SADAT'ın güvenlik şirketi olduğuna bizi inandırmak isteyen şeytanlar, hangi güvenlik şirketi dünyanın en özel timlerinden biri olan Rusya’nın Alfa timlerindeki kişilerle anlaşıp en yetenekli personeline kayıt dışı özel eğitim verdirttirir? Alfa timlerinin uzmanlığı hem istihbarat hem de suikast neticeli operasyonlardır. Kimi kandırıyorsunuz? Unuttunuz mu, biz eski dostuz. Ancak rotayı bana ve benim söylemlerime değer verenlere çevirmenin neticesini göreceksiniz. Ordudan mecburi emekli edilen Üsküdar Üniversitesi rektörü Nevzat Tarhan’ın uzmanlık alanı psikolojik harptir. Nevzat Tarhan’la çalışmalarınız ne üzerine? Güvenlik şirketiyiz diyorsunuz. Nevzat Tarhan’ın sizin için yaptığı psikolojik harp çalışmalarının sebebi nedir?
Ancak SADAT'la ilgili ben açıklamalar yapmaya başlayınca Nevzat Tarhan hisselerini SADAT'ın Başkanı Adnan Tanrıverdi’ye satıyor. Yani yine hileye başvuruyorlar.
İslami terör örgütlerini nasıl eğittikleri ve de nasıl haksız gelirler elde ettikleri, yaptıkları hırsızlıklara dair. Onları öyle bir göz hapsine alacağız ki muktedirlerin işine gelecek kaos çıkarma planlarından vazgeçmek zorunda kalacaklar. Hazreti Mehdi’yi bekleyen, onun geleceği güne hazırlık yapan bu yapının esas amacı saf temiz Müslümanları kullanmaktır. Gerekirse onları bir ölüm makinesi haline getirmektir. Bu anlattıklarım masal değil.
İdlib’deki radikal İslami terör gruplarıyla bağlarına çok ufak araştırmalarla ulaşabilirsiniz. Dediğim gibi, bu konuyu ciddi olarak ele almanız lazım. Kaytarmak yok. SADAT isimli yapının Türkiye’deki bazı dini cemaatler ve basın kuruluşlarıyla da örgütsel faaliyetler içerisinde olduğunu göreceğiz. Bu konulara da önümüzdeki günlerde çokça değineceğiz.
SADAT'ın durumu farklı çünkü bunların elinde çokça silah var. Bu yüzden sıkılmadan bunları takip edip üzerlerinde durmak lazım. Yurt dışında yaşayan bazı kişilere suikast yapılması fikri yeni değil, 4-5 senelik bir konu.
Mahrem odalarda bunlar konuşuldu. Ancak o an aklıselim galip gelmişti. Yaşanan uluslararası sorunlar daha büyük krizlere dönüşür diye vazgeçildi. Ancak şu an devletin içinde aklıselimle hareket edebilen insan sayısı yeterince olsa da, SADAT gibi yapıların etkisiyle kontrolsüz bir şekilde bu tip eylemlere hem yurt içinde hem yurt dışında başvurulması mümkün görünüyor. Size gelecekte anlatacağım deyyussu ekberin en büyük özelliklerinden birisi de bu konularda geçmiş tecrübelerinin olmasıdır."
SADAT'ın kurucusu Tanrıverdi ise bu suçlamalara Peker’in yabancı güçlerin maşası haline geldiği yanıtını verdi, Türkiye’ye dönmesi çağrısı yaptı. Tanrıverdi, Peker’e yönelik olarak, “Külliyede görevli iken, milli ve manevi değerlerinizin yüksekliğini ileri sürerek, görüşme taleplerinde bulunmuştunuz. Taleplerinizi kabul etmememin, ne kadar isabetli olduğunu bu gün daha iyi anlıyorum. Sizin gibi bir mafya elemanı ile benim ne alakam olabilir" ifadelerini kullandı.
Tanrıverdi, Alfa timleri iddiasına karşılık olarak da "Ne yapıyorsak WEB Sitelerimizde Kamuoyumuzla paylaşırız. SADAT, Rusya’nın özel kuvvetleri, ALFA Timleri veya başka özel askeri şirketleri ile herhangi bir ilişki içine girmemiştir" açıklamasını yaptı.
Peker ile SADAT arasındaki restleşmeler, Kılıçdaroğlu’nun ziyaretinden sonra da devam etti. SADAT Yönetim Kurulu Başkanı Melih Tanrıverdi, katıldığı canlı yayında, "Sedat Peker, SADAT'tan randevu talep ediyordu. Randevu talebini kabul etmedik. Davet etti, davetini kabul etmedik. Bizim organize suç örgütü lideri ile ne işimiz olabilir ki? " dedi.
Bunun üzerine, Peker’e ait olduğu belirtilen Deli Çavuş adlı hesaptan yapılan paylaşımlarda, şu ifadeler kullanıldı:
"Biraz evvel sosyal medya üzerinde gördüğüm, sadatçı olduğunu söyleyen bir tip benimle ilgili bir şeyler söylemiş. Öncelikle şunu bilmen lazım! Sedat PEKER’i kimse kekleyemez! Her zaman söyledim, siz kahpesiniz sizin namusunuz yok, siz köpeksiniz. Hem de kemiklik köpeksiniz!
Sizin gücünüz annelere ve çocuklara yeter. Devletin parasını çalmak için bıraktığınız sakallar giydiğiniz şalvarlar sizi benim elimden kurtaramayacak. Ben sizin ruhunuzu biliyorum. Sizin namusunuz yok, sizin gücünüz silahsız garibanlara yeter!
Video çekmemi engellediniz, tweet atmamı engellediniz, rt yapmamı bile engellemek için uğraşıyorsunuz. Delikanlılıkta böyle bir şey olur mu(?) Televizyonlara çıkıp özgürce konuşacaksınız, ama rt bile yapmama engel olmak için tüm gücünüzle uğraşacaksınız siz kahpesiniz ulan!
Sadat'ın sivil ayağını temsil eden Sabri Balaban’ın yanıma kaç kere geldiğinin HTS kayıtlarını çıkartı, kaç kere telefonla görüştüğümüzün HTS kayıtlarını çıkartın, Sadat başkanı Adnan Tanrıverdi ile telefonla görüşmüş müyüm, görüşmemiş miyim? Telefon HTS kayıtlarını çıkartın
Kurslarınızda birçok şeyin yanında boğma eğitimi de veriyormuşsunuz. Siz küçük SEDAT’ı bile boğamazsınız, namusunuz yok! Lan siz köpeksiniz elbet bir gün paylaşım yapmaya başlayacağım. Sizi itin gö…. sokup çıkaracağım. Siz köpeksiniz, siz kahpesiniz!
Devlet'in gücünü kullanıp ağzımı, elimi ve dilimi bağlayacaksınız televizyonlara çıkıp kabadayılık yapacaksınız elbet şartlar değişir. Sizi köçekler gibi oynatacağım, boynunuza tasma takıp sizi it gibi gezdireceğim. Sülü gibi size de işemek yasak!!"
Halk TV Yazarı İsmail Saymaz’ın sorularını yanıtlayan Melih Tanrıverdi, tüm bu iddiaları şöyle yanıtlıyor:
-Türkiye'de kamp kurmayı ve eğitim vermeyi denemişsiniz
“Milli Savunma Bakanlığından talep ettik. Neden? Biz pazarlamaya ilk başladığımızda Malezya Emniyeti'nden talep geldi. Dediler ki, "Nerede yapılacak? "Tabi ki Malezya'da. Bizim eğitim verebileceğimiz yerimiz yok" dedik. "Biz bu eğitimleri İngiltere'de alıyoruz, özel şirketler var. Aynı şartlarda olursa sizden alırız" dediler. Biz de istedik. Mevzuat müsait değil. Değişiklik önerdik. Savunma Sanayi Güvenliği Kanunu, silah ve mühimmat alım satımını düzenlemiş. Ancak yarın savunma sanayi, güvenlik, stratejik danışmanlık ve özel askeri eğitim şirketi olur diye düşünmemiş.”
-Kampınız olmadı mı?
“Hiç olmadı.”
-BM raporunda Libya'da SADAT'ın faaliyetlerinden söz ediliyor.
“Evet, geçti. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, özel şirkete yazı yazar mı ya! "Sizinle ilgili haberler çıkıyor. Libya'da ne yapıyorsunuz?" diye yazdı. Libya'da 2013'te geliştirdiğimiz projelerin olduğunu, ancak bunların Libya'da askeri ambargoyu delmediğini, çalışmaların Libya'nın karışmasıyla rafa kaldırıldığını yazdık. 500 sayfalık raporda bizden bir paragraf bahsedildi. "SADAT hakkında çok ciddi iddialar bulunmaktadır, şirket reddediyorsa da" diye.
-Kardeş kuruluşunuz olan Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi'nin İslam Konfederasyonu Anayasası, bir devlet tasarımını andırıyor.
“ASSAM mevzuat taslağı oluşturma jimnastiği yapan bir think-thank. Farklı yapılara sahip ülkeler aynı potada nasıl birleştirilebilir, bunun antremanını yapıyor.”
-Devletin adı, Asrika. Biçimi, konfederal cumhuriyet. Oysa çatı kuruluşların ne adı devlet olur, ne de onlar kendilerini cumhuriyet olarak tanımlar. Bunu kurmak için Türkiye'nin anayasal yapısını değiştirmek gerekir.
“Bu bir fikir jimnastiği. Mesela, ABD dediğimiz zaman... İlla ki AB, ABD, Rusya gibi olsun demiyoruz. Akademisyenler çalışsın. Tartışılsın, değerlendirilsin.
-Başlangıç metninde şöyle diyor: "Bu anayasa Kuran ve peygamber efendimizin ümmet anlayışı doğrultusunda İslam ülkelerini bir çatı altında toplamayı amaçlamaktadır. Türkiye, bu metne imza atarsa anayasal düzeninden vazgeçer.
“Öyle bir amacımız ve çalışmamız yok. Türkiye'nin üniter yapısı, laiklik esasları, demokratik durumu değişsin; böyle bir hedefimiz yok.”
-Laiklik değişsin demiyor musunuz?
“Hayır, demiyoruz.”
Tanrıverdi, katıldığı bir televizyon programında da dikkat çeken şu sözleri söylüyor:
“Hizmet tekliflerimizi 60 civarı ülkeye verdik. 20-25 tanesine şimdiye kadar proje ürettik. Suriye’ye hiç hizmet paketimiz olmadı, Suriye’deki muhaliflerine de bir donatı hizmetimiz de olmadı. Libya’da 2013’te çeşitli projeler geliştirdik. Gayrinizami eğitim Türkiye’de vermiyoruz. Paketlerimiz var. Biz bu eğitimleri silahlı kuvvetlere ve polislere verilecek bir eğitim paketi. Bugün Rusya, Ukrayna’yı işgal etti. Ukrayna’nın silahlı kuvvetlerini vurdu, sivilleri öldürdü. Ukrayna şu an meşgul yerlerde gayrinizami harp faaliyeti yürütüyor. Zamanında İngiltere, Ukrayna’ya vermişti. Ülkeler barış dönemlerinde bu hazırlıklarını yaparlarsa, işgale maruz kaldıkları takdirde başarılı olma şansları atacaktır. Sedat Peker bir itirafta bulunuyor. ‘Kendi götürdüğüm tırların içinde bu malzemeler vardı. Bir kısmını El Nusra’ya teslim edildi.’ Biz, Suriye muhalefeti ile El Nusra ile terör örgütleri ile çalışmadık, çalışmayız. Özgür Suriye Ordusu da dahil. Eğer Sedat Peker ben bunları götürdüm diyorsa bu onların problemi. Sedat Peker, SADAT’tan randevu talep ediyordu. Randevu talebini kabul etmedik. Davet etti, davetini kabul etmedik. Bizim organize suç örgütü lideri ile ne işimiz olabilir ki? Biz anarşist, terörist değiliz. Bizim ekibimiz TSK’nın onurlu subaylarından oluşuyor.”
© Tüm hakları saklıdır.