Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelik, AB Türkiye Büyükelçisi Hansjörg Haber'in sürpriz istifasıyla ilgili "Söz konusu büyükelçi, Türkiye'yi eleştiren konuşmasında iki temel kuralı ihlal etmişti. Sanırım o durumun devamı olarak Türkiye'de çalışmasının bir anlamı kalmamıştır" değerlendirmesi yaptı.
Ağustos 2015'te AB Türkiye Delegasyonu Başkanlığı'na getirilen Haber'in istifasına ilişkin Ankara'daki bir AB delegasyonu yetkilisinin yaptığı açıklamada herhangi bir sebep gösterilmedi. Reuters'ın geçtiği haberde Haber'in, AB ile yapılan göçmen anlaşması konusunda Türkiye'nin tutumunu eleştirdiği ve açıklamaları nedeniyle dışişleri bakanlığına çağrıldığı hatırlatıldı. Geçtiğimiz ay Haber, bir grup gazeteciye vize muafiyetiyle ilgili yaptığı açıklamada, AB’nin vize muafiyeti için Türkiye’nin yerine getirmesini istediği 72 kriterin 2013'ten itibaren belli olduğunu belirterek, "Bir atasözümüz var. ‘Türk gibi başlayıp Alman gibi bitirmek’, burada tersi oldu" ifadelerini kullanmıştı. AB'nin Türkiye Büyükelçisi Hansjörg Haber, mayıs ayı ortasında Türkiye ile AB arasındaki mülteci mutabakatı konusundaki açıklamaları nedeniyle Türk Dışişleri Bakanlığı'na çağrılmıştı.
Haber'in Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın vize serbestisi konusundaki eleştirilerine yönelik, “Biz bireylerle değil, devletlerle anlaşma yaparız” açıklamasının yanı sıra "Bizim bir atasözümüz var: Türk gibi başlayıp Alman gibi bitirmek... Burada tam tersi oldu" sözleri Türkiye'nin tepkisine neden olmuştu.
Bakan Çelik, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e yazdığı mektuba ilişkin olarak, "Biz bu uçağı angajman kuralları çerçevesinde gerçekleştirmiştik. Uçağın Rus uçağı olduğuna dair bir bilgi yoktu. usya ile ilişkilerimiz dünya barışının korunması adına, oturup konuşulması adına önemlidir. Erdoğan'ın Putin'e yazdığı mektup da bu ilişkilere verilen önemdir" dedi.
Erdoğan 12 Haziran Rusya Günü milli bayramı nedeniyle yolladığı mektubunda, "Türk halkı adına şahsınızda Rusya halkının bayramını kutlarım. Bu vesile ile Türkiye-Rusya ilişkilerinin hak edilen düzeye çıkmasını temenni ederim" diye yazmıştı.
Slovakya'da konuşan Ömer Çelik'in açıklamalarından satır başları şöyle:
Haziran sonunda 30. fasıl açılacak. Slovakya dönem başkanlığı başlayacak. Yeni dönemden önce ziyaret etmek istedim. Olgunlaştırmak için Slovakya'da bulunuyorum. Akşam çalışma yemeğinde bir araya geleceğiz. Türkiye-AB arasındaki mevcut krizleri değerlendireceğiz.
Göçle birlikte ortaya çıkan ortak mekanizmaları konuşacağız. Benim beklentim birebir anlaşması ile birlikte çok önemli adımlar attık ancak burada kaldı. Vize serbestisinin eş zamanlı olarak hayata geçmesini de diğerleri ile tek dosya olarak ele almak gerek. Vize serbestisi ve geri kabulde tıkanma var. Türkiye tarafından tamamına yakını yere getirilmiştir.
Tarihin en büyük krizlerinden bir tanesini ortak akılla beraberce yönetiyoruz. Geçmişte büyük krizler hem Avrupa'nın yerel politiğinde hem de siyasi haritasında kötü sonuçlar meydana getirdi.
Siyasi değerlerin nasıl korunabileceği konusunda daha çok çalışmamız gerekiyor. Tarihin en büyük krizlerinden biri olan göç krizini ortak akılla yönetiyoruz. Geçmişteki krizler büyük alt-üst oluşumlar meydana getirdi. Şimdi kriz, geçmiştekinden daha büyük sonuçlar beraberinde getirdi. Bu mekanizmanın burada kalmaması gerekir, birebir anlaşmayla büyük bir başarı sağlanmıştır. Günde 7 bin kişi geçerken günde 29'a düşmüştür bu. Mayıs ayında hiç ölüm gerçekleşmemiştir. Bu mekanizma tek başına yeterli değil, "Türkiye bu mekanizmayı bozacak mı" diyorlar, üzerimize düşen sorumlulukları fazlasıyla yerine getirdik. "Türkiye tehdit mi ediyor" diyenler, Türkiye'ye verdikleri sözü tutmadıklarının ortaya çıkmaması için örtbas ediyorlar.
Yakın gelecekte Suriye'deki krizin devam edeceği görülüyor. Bu bizi daha büyük insani dramlarla karşı karşıya bırakabilir.
Büyük bir Avrupa demokrasisi olan Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği, yeni mekanizmaların, yeni ittifak alanlarının oluşturulması için de büyük bir gerekliliktir. Büyük resme odaklanmak gerekir, büyük resme baktığımızda göreceğimiz şudur: "Türkiye ve Avrupa demokrasisi bütünlük teşkil etmektedir"
"Rusya ile ilişkilerimiz
dostluk çerçevesinde devam etmeli"
Şimdi, biliyorsunuz daha önce ilişkilerde kriz noktasını oluşturan rus uçağının düşürülmesi konusunda teknik açıklama yapıldı. "Biz angajman kuralları çerçevesinde kimliği olmayan yabancı bir uçağın geçmesini engelledik" dedik. Çok uzun bir tarihi ilişkimiz var. Rusya, AB, Türkiye, tarih içinde bu denklem hep beraber hareket etmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımız, karşılıklı mekanizmalar kurarak bu olayın araştırılması gerektiğini, Rusya ile ilişkilerin önemli olduğunu defalarca söyledi. Bugünkü gelişme de bunun devamı olarak nitelendirilmelidir. Türkiye ile Rusya arasında hasmane bir ilişki olmasını istemeyiz. Dostluk çerçevesinde devam etmeli ki, Suriye'deki gelişmeler ortada. 55 ülke DAİŞ'e karşı koalisyon yapıyor, hala bir şey yapamadılar. Rusya ile ilişkilerimiz dünya barışının korunması adına, oturup konuşulması adına önemlidir. Erdoğan'ın Putin'e yazdığı mektup da bu ilişkilere verilen önemdir.
Cem Özdemir'in AB adına konuşma yetkisi yok. Zaten Türkiye ile ilgili bir değerlendirme yapması doğru olmamış. Açık bir tutum var, Türkiye'nin AB için gerçekleştirdiği tüm reformların arkasında Erdoğan var, bu matematiksel bir gerçek. Bazen bu tür ifadeler son derece vizyonsuzdur. Bu ifadeler AB değerlerinden hareketle oluşmuyor. Bunu genelde Avrupa'da, Türkiye karşıtlığını aşırı sağ kesimler, İslamofobik kesimler üretiyorlar. Bunların, bütün bu kapakları kaldırıp da daha derine baktığınızda altında şunu görürsünüz. Türkiye karşıtlığı yapanların ardında Eurofobia olduğunu görürsünüz.
Türkiye karşıtlığı Eurofobik kesimlere destek vermektedir. Bunların merkezine de sayın Cumhurbaşkanımızı oturtuyorlar. Türkiye karşıtlığı yapanların bütün geçmişlerini, bütün kariyerlerini toplasanız, Türkiye'nin sayın Cumhurbaşkanımız döneminde Avrupa barışına yaptığı katkılar etmez.
"AB Büyükelçisi'nin Türkiye'de
çalışmasının bir anlamı kalmamıştı"
Söz konusu Büyükelçi yaptığı konuşmada bu iki temel kural da ihlal etmişti. Sanırım o durumun devamı olarak Türkiye'de çalışmasının bir anlamı kalmamıştır. AB ilişkileri, vize serbestisi olarak değerlendirmemek lazım bu istifayı. Bürokrasinin esası olarak bir ülkenin değerlerine, Cumhurbaşkanı'na duyulan saygı esastır.