Strazburg, Fransa/T24
Avrupa Birliği Parlamentosu (AP) Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor, Türkiye’de 31 Mart yerel seçimlerinde CHP’nin AKP’nin önünde birinci parti olması ve birçok önemli belediyeyi kazanmasının Türkiye’nin üyelik süreci için olumlu olduğunu düşündüğünü söyledi.
Strazburg’daki AP binasında ulusal yayınların yöneticileri ve diplomasi muhabirleriyle bir araya gelen Amor, “En azından benim görüşüme göre muhalefetin beklenmedik zaferi paradoksal olarak üyelik süreci için daha iyi bir ortam yarattı” dedi.
Amor, “Muhalefetin zaferi, yoğun bakımda olan, yapay şekilde ayakta tutulan üyelik sürecine nefes etkisi yaptı” yorumunda bulundu.
“Türkiye’de rejimin otoriterleşme trendinde olduğunun bir gerçek olduğunu” vurgulayan Amor, “5-10 yıl içinde ne olacağını bilmiyoruz’’ diyerek olası bir iktidar değişikliğinde Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecinin hız kazanabileceğine inandığına işaret etti.
Muhalefetin AKP ile adil şartlarda yarışmadığını ve seçimleri buna rağmen kazandığını vurgulayan Amor, muhalefet partilerinin bu durumu dünyaya duyurmak için daha fazla çaba sarf etmemesinin kendisini şaşırttığını belirtti.
“Türkiye’de demokrasinin bu halinden AKP’nin sorumlu olduğu çok açıktır” diyen Amor, “Türkiye’nin imajıyla ilgili problemler tamamıyla Erdoğan ile alakalı, çünkü onunkinden başka yüz görmüyoruz” diye konuştu.
Amor son yıllarda Strazburg’da Türkiye’nin üyelik sürecinin sonlandırılması yönünde görüşler sıkça dile getirilse de, Avrupa Parlamentosu’nda bu yönde bir oylamanın hiçbir zaman başarılı olmaya yaklaşamadığına dikkati çekti. Amor, “Bu Ankara’nın iç politikası konusunda endişelerimiz artsa ve dış politikadaki ayrışma konusunda çok ciddi endişelerimiz devam etse de Türkiye’yi bir aday ülke olarak tutmayı tercih ettiğimizi gösteriyor” dedi.
Öte yandan Amor, Türkiye’de yaygın olarak kullanılan “Avrupa’nın Türkiye’ye ihtiyacı var’’ söyleminin gerçeği yansıtmadığını söyledi: “Bu mantığı unutun. AB hâlâ bir demokrasiler kulübü. Her şeyiyle demokrasi olunması gerekiyor. Dronlarınız ve bayraklarınızın çok heybetli olması, hiçbir zaman AB üyesi olmadığınız gerçeğini değiştirmiyor.”
Amor, üyelik sürecinin tıkanmış olması ve Türkiye’nin Kopenhag Kriterleri’nden uzaklaşmasıyla AB tarafından giderek bir aday ülke yerine ‘3. ülke’ olarak görülmeye başladığını ifade etti. AB bu ifadeyi üyelik müzakereleri yürütmediği ama kurumsal işbirlikleri bulunan Mısır gibi ülkeler için kullanıyor. Türkiye’de AB üyeliği için gerekli reformlar konusunda bir siyasi irade görmediğini ifade eden Amor, “Bu Avrupa ile ilişkilerinizin her kolunda geçerli. Avrupa Konseyi’nin kurucu üyesisiniz ama Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını uygulamıyorsunuz” diye konuştu.
Nacho Sanchez Amor
Kayyım eleştirisi
Amor, AKP’nin geçmişte güneydoğu illerinde seçilen belediye başkanlarına yönelik kayyım uygulamalarını da eleştirdi:
“Seçilmiş belediye başkanını o partiden olmayan başka bir isimle değiştirmenize izin veren bir uygulamanız var. Bunun bizim için nasıl bir şok yarattığını anlayabiliyor musunuz? Eğer birinin yasal problemleri varsa o kişi sadece seçimi kazanan partiden biriyle değiştirilebilmelidir. Bunun demokrasiden ne kadar uzak bir uygulama olduğunu görmelisiniz. 3. parti konumundaki muhalefet partisinin 60 belediye başkanı görevden alınıyor ve valiler Ankara’nın emirleriyle onların yerine bir isim atıyor.”
‘İsveç ve Finlandiya vetosu Türkiye’ye hiçbir şey kazandırmadı’
Amor, Türkiye’nin Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğini Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin devam ettiği sırada uzun süre bloke etmesinin büyük bir hata olduğunu ifade etti ve “Birçok ülkenin bunu unutmayacağını” dile getirdi:
Yapılanın savaş hali devam ederken ‘niyet o olmasa bile’ Rusya’ya fayda sağladığını ifade eden Amor, Türkiye’nin üyelikleri bloke ederek çıkar elde etmeye çalıştığını ve bu süreçte ABD’den F-16 alımını gündeme getirdiğini söyledi.
Raportör, Türkiye’nin uzun süre devam ettirdiği veto kararının Ankara’ya hiçbir şey kazandırmadığını ve sadece Batı’yla olan güven krizini derinleştirdiğini belirtti.
Amor, “Güven eksikliğinden söz ediyoruz çünkü güvenilmez bir partner haline geliyorsunuz. Demokrasiler sıkıcı ve öngörülebilirdir” dedi.
‘Mevcut durumda asla yeni bir fasıl açılmayacak’
Amor, demokratik durumda olumlu yönde çok ciddi bir değişim olmadığı sürece Türkiye’yle AB’nin müzakere sürecinde yeni bir faslı ‘hiçbir şekilde’ açmayacağını vurguladı. Raportör, Türkiye’nin üyelik yönünde olumlu görülecek bir adım atmak istiyorsa AİHM’in Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılması yönündeki kararlarını uygulaması gerektiğini belirtti.
Amor, sıklıkla olduğu gibi AB’nin Türk hukukunda terör kavramının çok geniş olması konusunda rahatsızlığını da dile getirdi. Bu konuda bir anekdot paylaşan Amor, geçmişte eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile yaptığı bir görüşmede “Eğer gerçekten anlaşılmak istiyorsanız, eğer gerçek teröristlere karşı bizim yardımımızı istiyorsanız lütfen öğrenciden akademisyene herhangi bir eleştiride bulunan kişiye terörist diye hitap etmeyi bırakın” dediğini söyledi.
“Gülenciler tarafından kullanılmamaya hep özen gösterdim. Konunun hassasiyetini bildiğim için her temasta özenli davrandım” diyen Amor, “Ancak şunu sormalıyım: Gülenciler ne tarihte terör örgütü oldu? Darbe gecesi mi? Balyoz davasında mı? AKP Gülencileri bakanlıklardan savcılığa, emniyete doldurduğunda mı? Kemalist elitler gibi Avrupa yanlılarının yerine geçirilmek için kullanıldıklarında Gülencilerin dostu kimdi?” diye devam etti.
AB’nin ‘Türkiye’yi kucaklayıp demokrasi yoluna sürükleme’ gibi bir sorumluluğu olmadığını vurgulayan Amor, Brüksel ve Strazburg’un Türkiye’yi sadece teşvik edebileceğini söyledi.
Avrupa Parlamentosu binası
‘Sonuç bildirgesinden memnun olmamanızı anlıyorum’
AB üye ülkelerinin liderleri, geçen hafta yapılan zirvede AB-Türkiye ilişkilerine dair Ortak Bildiri’de bulunan Türkiye ile ilgili önerilerin ilk olarak AB Daimi Temsilciler Komitesi (COREPER) seviyesinde görüşülmesine karar verdi ve AB-Türkiye işbirliğinin daha da gelişebilmesi için Kıbrıs'ta barış görüşmelerinin tekrar başlaması ve ilerleme kaydedilmesinin önemli olduğunu’’ vurguladı. Kararlar Ankara’da hayal kırıklığı yaratırken, metin ‘’Türkiye-AB ilişkilerinin geleceği Kıbrıs’a bağlandı’’ yorumlarına sebep oldu.
“Bildirgeden memnun olmamanızı anlayabiliyorum” diyen Amor, bildirgedeki ifadelerin Türkiye’nin AB tarafından aday ülke yerine 3. ülke olarak görülmesi trendinin bir parçası olduğunu belirtti. Amor, Kıbrıs’la ilgili maddenin de AB üyesi olan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından, ülkenin duruşunu vurgulamak için eklendiğini belirtti. Raportör, bu maddeyle Türkiye'nin AB ile ilişkilerini geliştirme yolunun tamamen Kıbrıs'ta çözüme bağlandığı değerlendirmesinin yanlış olduğunu düşündüğünü de dile getirdi.