900 muhasebe müfettişi ve tercüman Lüksemburg’da bulunan Avrupa Birliği (AB) Sayıştayı’nın çatısı altında, AB Komisyonu'nu ve üye ülkeleri denetliyor. Birliğin bağımsız kurumlarından olan Sayıştay, AB fonlarının kullanımını denetlemekle görevli. Genelde faaliyetlerini gözden ırak sürdüren Sayıştay’ın başkanı senede bir kez basının karşısına çıkar ve yıllık raporunu sunar. Dün de yine rapor günüydü. Ama 20 yıldır değişen bir şey yok. AB üyesi 28 ülkeden birer temsilcinin bulunduğu Sayıştay, 20 yıldır her yıllık raporunda, AB fonlarının yüzde 5’e yakın bir bölümünün kanunlara uygun ve ekonomik harcanmadığını kanıtlıyor. AB’nin mali denetleme organı bu yüzden 20 yıldır da AB Komisyonu’na vergi mükelleflerinin paralarının gereğince kullanıldığını bildiren bir beyan göndermiyor. Bu sene de durum aynı. Avrupa Parlamentosu’nda bütçe kontrolünden sorumlu olan Hristiyan Demokrat Birlik üyesi Ingeborg Gräßle durumu "Ne yazık ki sevindirici bir jübile değil bu. 20 yıldır haddinden fazla yanlış yaptığımızı görmek hoş değil. Ama bu 20 yıllık süre zarfında çok şey oldu. Genel tablonun daha iyi olduğunu söylemek mümkün. Ama yine de gerektiği kadar iyi değil.“ sözleriyle özetliyor.
'AB fonları harcanırken daha özenli davranılmalı'
Sayıştay’ın raporunda, AB‘nin 148 milyar euroluk bütçesinin 7 milyar euroluk bölümünü geçerli yasal düzenlemelere uygun bir şekilde harcamadığı eleştirisi getiriliyor. Ancak bu sonucun 7 milyar euronun tamamıyla israf edildiği anlamına gelmediğini belirten Sayıştay üyesi Lazaros Lazarou, yanlış formların doldurulmuş olabileceğini ya da karmaşık fatura kurallarına uyulmamış olabileceğini kaydetti.
Sayıştay Başkanı Vitor Caldeira ise, sık sık dile getirdiği uyarısını yineledi. "AB Komisyonu ve üye ülkeler, AB fonlarını harcarken daha özenli davranmalı. Özellikle de, Avrupa vatandaşlarının beklentilerine yanıt verecek sonuçlara ulaşmalılar.“ diyen Caldeira, ayrıca yıllık raporu sunarken, birçok AB projesine ayrılan kaynakların bütçe yılı içinde harcanmak zorunda olduğunu hatırlattı ve bu zorunluluktan doğan zaman baskısı ile paranın özenle değil acelece harcandığına dikkat çekti.
Yolsuzluk özellikle karma finansmanda
AB fonları ile teşvik edilen projelerin yüzde 80’i ortak finansman ile hayata geçiriliyor, dolayısıyla yarısını AB Komisyonu, diğer yarısını da üye ülkeler, yani bir şehir ya da bölge üstleniyor. Avrupa Parlamentosu üyesi Ingeborg Gräßle, özellikle karma finansman söz konusu olduğunda birçok yolsuzluğun yapıldığını kaydediyor. Gräßle, "Aslında üye ülkelerdeki idari makamların bu tür vakaları gün ışığına çıkarmaları gerek. Bu üzücü bir durum. Ama yapmıyorlar. Aslında düzenli denetimlerle bu tür yolsuzlukların yarısını kolaylıkla saptamak mümkün olabilmeli.“ şeklinde konuşuyor.
Örnekler bol: çiftçiler daha yüksek teşvik alabilmek için hayvanların otlandığı araziyi ormanlık alan olarak ibraz ediyor, sosyal projelerde görevlilere çok yüksek maaş veriliyor ya da çok yüksek fiyata mekanlar kiralanıyor. Gräßle, üye ülkelerdeki yetkililerin aslında bu gibi durumları fark etmeleri gerektiği kanısında. "Yanlış bilgi akışını açığa çıkarmadığımız için, bazı üye ülkelerin işini hâlâ çok kolaylaştırıyoruz." saptamasında bulunan Gräßle, "Yanlış bilgileri kabullendiğimiz için, üye ülkenin hatalı davrandığını öğrenemezsek, bu yolsuzluklar olmaya devam eder ve bunun olmaması gerek.“ diyor.
Hile sonuçta kendine
AB bütçesinin büyük bölümü AB devletlerinin bütçe katkı payından oluşuyor. Bütçenin yaklaşık yüzde 90’ı teşvik olarak yine üye ülkelere geri dönüyor. Dolayısıyla üye ülkeler finansal idarede hile yaptıklarında sonuçta kendilerine karşı hile yapmış oluyorlar. Sayıştay, neredeyse her AB ülkesinde kurallara aykırı uygulamalara rastlandığını bildiriyor.
Sayıştay, AB bütçesinin denetlenmesi sırasında sadece 14 adet bariz ve ceza hukuku çerçevesinde aydınlatılması gereken dolandırıcılık vakası saptadı. Bu vakalar ise Avrupa Yolsuzlukla Mücadele Bürosu‘na (OLAF) iletiliyor.