Aslında mesele basit gibi görünüyor: 11 Eylül saldırısı sonrasında CIA'nin sorgulama programında görev yapmış olan Gina Haspel'in CIA'nin başkanı olmasını engelleyen bir durum var mı?
Şu anda hali hazırda başkan yardımcısı olarak görev yapan Haspel CIA'nin 50 yıllık tarihinde kurumun başına gelecek ilk kadın olacak. Ancak 1985 yılından beri burada çalışan Haspel için kurumdaki kariyeri belki de şimdi önüne bir engel olarak çıkacak.
Haspel uzun yıllar dünyanın farklı yerlerindeki CIA istasyonlarında gizli görevler üstlendi. Bu nedenle gizli görevleri hakkında kamuya açık fazla bir bilgi olmaması olağan. Ancak detaylarına erişilemeyen ve kamuya açık olmayan bilgiler kendisinin bu görev için doğru kişi olup olmadığı konusunda karar verecek olan yasa koyucuları zorluyor.
İşkence iddiaları
Haspel'ın özellikle 11 Eylül sonrasında gerçekleşen gözaltı ve sorgulama programlarında ne gibi bir rol üstlendiği hakkında kafalarda soru işaretleri mevcut. Bu programların kapsamında terör şüphelilerinin yasa dışı yollarla bir ülkeden diğerine götürülmesi ve bir işkence yöntemi olarak kabul edilen ve suda boğulma hissi yaratan "waterboarding" adlı sorgulama yönteminin uygulanması da vardı.
Geçtiğimiz haftasonu Haspel 'in işkence programlarına karıştığı iddiaları sonrası mevcut endişeler nedeniyle adaylığını geri çekmeyi teklif ettiği bildirildi.
Haspel'in muhalifleri tarafından ortaya atılan suçlamalardan ilki, Haspel'ın Tayland'da CIA adına gizlice yönettiği bir hapishanede mahkumların işkenceye maruz kaldığı yönünde. Suçlamalardan bir diğerine göre ise Haspel şefinin yerine terör şüphelilerinin sorgulamaları esnasında kayda alınan videoları imha etme emrini imzaladı. Her iki suçlama da çeşitli medya kuruluşları ve insan hakları grupları tarafından oldukça geniş bir şekilde belgelendi.
Makinenin dişlisi
Tüm bunlara rağmen Haspel'in adaylığı birçok milletvekili ve eski istihbaratçı tarafından imzalanan açık bir mektupla destekleniyor.
Destekleyicileri, Haspel'in CIA'yi yönetmek için benzersiz niteliklere sahip olduğunun altını çiziyor. Video kayıtlarının imha edilmesi konusunda Haspel'in sadece üstlerinden aldığı emri yerine getirdiği ve bu nedenle de sorumlu tutulmaması gerektiğini belirtiliyorlar. Ayrıca Obama yönetimi tarafından 2010 yılında alınan kayıtların yok edilmesi konusunda cezai kovuşturmada bulunulmaması kararı ve 11 Eylül saldırıları sonrasında yaşanan görevi kötüye kullanma durumlarında CIA çalışanlarının yargılanmaması yönündeki kararlara dikkat çekiyorlar.
Ancak Haspel'in adaylığına karşı çıkan ve yaklaşık 100 eski istihbaratçılardan oluşan bir diğer grup ise bu gerekçenin yeterli olmadığı kanısında.
Fordham Üniversitesi'ndeki Ulusal Güvenlik Merkezi müdürü Karen Greenberg "Senatodaki oturumda bütün verilerin ama hepsinin masaya yatırılması gerekiyor" dedi. Greenberg yapılan suçlamalar hakkında yeterince bilgiye sahip olunmadığı sürece bu atama konusunda adım atılamayacağını belirtiyor.
Boston Üniversitesi hukuk fakültesinde görev yapan Rebecca Ingber de aynı görüşte. Daha önce ABD dışişleri bakanlığında hukuk danışmanlığı yapmış olan Ingber e-mail yoluyla yaptığı değerlendirmede "Haspel'in CIA'deki görevi süresince tutuklulara kötü muameleye dahli konusundaki iddialar ve kullanılan sorgulama teknikleri hakkında bugün sahip olduğu düşünceler tam anlamıyla açıklığa kavuşturulmadan adaylığı konusunda adil bir oylama yapılması imkansız" dedi.
Her ne kadar akademisyenler gizli belgelerin de yayınlanmasını gerektirecek senato oturumunun Haspel'in esrarengiz geçmişine ışık tutacağını umut etse de, çok da iyimser değiller.
Cevapsız sorular
Fordham Üniversitesi'nden Greenberg "Özellikle sahip olduğumuz bu azıcık bilgiyi göz önünde bulundurulacak olursak, bu endişe duyulacak bir durum. Umarım kimse bu bilgilerin yeterli olduğunu düşünmez" dedi.
Ulusal güvenlik analistlerine göre daha da önemli olan bir konu var. O da "hesap verebilirlik".
Greenberg "Nasıl olur da hala 11 Eylül sonrası yıllarda yaşanan işkencelerden sonra hala hiç kimseyi bunlardan sorumlu tutamayız?" dedi ve ekledi: "Haspel'in atanması sadece bu konunun hala açıklığa kavuşturulmadığına dair bir hatırlatmadır."
Cato Enstitüsü'nde savunma ve dış politika konularında uzun yıllardır çalışmalar yapan Ted Galen Carpenter "Haspel'in adaylığı konusunda yürütülen tartışma aslında Amerika'nın bazı siyasi elitlerinin CIA, Pentagon ve diğer güvenlik kurumlarına açık çek verme isteği konusunda yaşanan mücadeleyi gösteriyor" dedi.
Ingber ise 11 Eylül sonrasında şeffaf olmayan süreçler ve hesap verilebilirliğin olmaması göz önüne alındığında Haspel'ın atamasını savunanların CIA'de kariyer yapmış başarılı kişilerin sadece işlerini yaptıkları için cezalandırılmasını "uygunsuz" olarak nitelendirmesiyle ilgili endişelerini aktardı ve şöyle devam etti "O zaman kimse hesap vermiyordu ve şu anda da aslında kimse Haspel hakkında cezai kovuşturma açılmasından ya da işini kaybetmesinden bahsetmiyor" dedi.
Avrupa'da yasal tehdit söz konusu mu?
Haspel ABD'de cezai kovuşturmaya uğramıyor belki ama Berlin merkezli Avrupa Anayasa ve İnsan Hakları Merkezi (ECCHR) geçtiğimiz sene Alman Federal Cumhuriyet Savcısı'na Gina Haspel hakkında bir dosya sundu. ECCHR'ın DW'ye yaptığı açıklamada sözü geçen dosyanın ABD senatosunun işkence raporu ve 2014'te bir ECCHR şikayetinden sonra savcılık tarafından başlatılan bir soruşturmanın kapsamında olduğu belirtildi.
ECCHR yaptığı açıklamada "Hem Alman savcılığına hem de diğer Avrupa yargıç ve mahkemelerine ve ayrıca Uluslararası Ceza Mahkemesi ile de işkence programı ve buna dahli olan bireylerle ilgili olmak üzere tüm bilgileri paylaşmaya devam edeceğiz" dedi.
Michael Knigge / Washington
© Deutsche Welle Türkçe