ABD istihbaratı hazırladığı bir raporda, iklim değişikliğinin uluslararası alanda gerilimlere yol açacağı değerlendirmesinde bulundu.
İlk olma özelliği taşıyan 'İklim Değişikliği ile ilgili Ulusal İstihbarat Tahmini', iklimin 2040 yılına kadar ulusal güvenlik üzerindeki etkisini inceledi.
Rapora göre, ülkeler nasıl mücadele edileceği konusunda anlaşmazlık yaşayacak ve iklim değişikliğinin etkileri en çok uyum sağlamakta zorlanacak olan yoksul ülkelerde hissedilecek.
Rapor ayrıca, fütürist jeo-mühendislik teknolojilerinin bazı ülkeler tarafından tek başına kullanılmaya başlanması durumunda ortaya çıkabilecek riskler konusunda da uyarıyor.
27 sayfalık değerlendirme, ABD'deki 18 istihbarat kuruluşunun toplu görüşünü yansıtıyor.
Rapor, işbirliği yapmayan, tehlikeli rekabete ve istikrarsızlığa doğru giden bir dünya portresi çiziyor. Raporun, Kasım ayında Glasgow'da ülkelerin uzlaşma arayacağı ve ABD Başkanı Joe Biden'ın da katılacağı COP26 İklim Zirvesi'nden hemen önce yayımlanması dikkat çekti.
Rapora göre, ülkeler ekonomilerini korumaya ve yeni teknoloji geliştirmede avantajlı konuma geçmeye çalışacaklar.
20'den fazla ülkenin toplam ihracat gelirlerinin %50'sinden fazlasının fosil yakıtlara bağlı olduğu hatırlatılan raporda, bazı ülkelerin önlem almaya direnebileceği kaydediliyor.
Raporda, "Fosil yakıt gelirlerindeki düşüş, iklimin etkilerini daha yoğun hissedeceği tahmin edilen Orta Doğu ülkelerini daha da zorlayacaktır" deniyor.
Rapor yakın bir zamanda, iklim değişikliğinin etkisinin dünya çapında hissedileceği konusunda uyarıyor.
En riskli ülkeler
ABD istihbarat kuruluşları; enerji, gıda, su ve sağlığın özellikle risk altında olduğu 11 ülke ve 2 bölge tanımlıyor. Rapora göre bu ülke ve bölgeler daha yoksullar ve koşullara uyum sağlama konusunda daha az yetenekli olma eğilimindeler, bu da istikrarsızlık ve iç çatışma risklerini artırıyor. Sıcak hava dalgaları ve kuraklıkların, elektrik arzını zora sokabileceği kaydediliyor.
11 ülkeden beşi Güney ve Doğu Asya'da - Afganistan, Burma, Hindistan, Pakistan ve Kuzey Kore - dördü Orta Amerika ve Karayipler'de - Guatemala, Haiti, Honduras ve Nikaragua. Diğer ülkeler ise Kolombiya ve Irak. Orta Afrika ve Pasifik'teki küçük devletler de risk altında.
İstikrarsızlık, özellikle mülteci akınları şeklinde kendini gösterebilir ve bu ABD'nin güney sınırına baskı yaratabilir.
Kuzey Kutbu sorunlu alan haline gelebilir
Kuzey Kutbu, buzulların erimesi nedeniyle daha erişilebilir hale geldiğinden, muhtemelen tansiyonun yükseleceği yerlerden biri olacak.
Buzulların erimesi, yeni nakliye yolları açabilir ve balık stoklarına erişim sağlayabilir, ancak aynı zamanda ordular bölgede ilerledikçe hata riski de ortaya çıkabilir.
Suya erişim de bir sorun olacak. Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da, yüzey su kaynaklarının yaklaşık %60'ı birden fazla ülkenin sınırlarına giriyor.
Pakistan ve Hindistan'ın uzun süredir devam eden su sorunları var. Raporda, Mekong Nehri havzasının Çin ile Kamboçya ve Vietnam arasında sorunlara neden olabileceği uyarısında bulunuluyor.
Bir ülkenin iklim değişikliği ile mücadele için jeo-mühendisliği kullanmaya kendi başına karar vermesi rapora göre bir başka risk kaynağı.
Avustralya, Çin, Hindistan, Rusya, İngiltere ve ABD'nin yanı sıra birkaç AB ülkesindeki araştırmacılar farklı teknikleri inceliyorlar ancak bu konularda çok az düzenleme var.
Rapor, bu kasvetli gelecekten kaçınılmasının bazı yolları olduğunu söylüyor. Çığır açan teknolojilerin kullanımı bunlardan biri.
Rapor, iklimin artık güvenlik politikalarının merkezi bir parçası olduğunun ve mevcut sorunları derinleştirmenin yanı sıra yenilerini de yaratacağının bir işareti.
Daha önce Ulusal İstihbarat Konseyi'nde çalışan İklim ve Güvenlik Merkezi Başkanı Erin Sikorsky BBC'ye verdiği demeçte, "Hükümetler, iklim değişikliğinin daha önce hiç olmadığı kadar ulusal güvenliği şekillendirdiğini giderek artan bir biçimde kabul ediyor" dedi.