ABD'de yargıç James Louis Robart, Başkan Donald Trump'ın nüfusunun çoğu Müslüman yedi ülkeye getirdiği seyahat yasağını durdurdu. Robart, Trump'ın kararlarının yasalara uygun olduğundan emin olmak istediğini söyledi.
Donald Trump ise ülkesini "terörden korumak istediğini" ama sözde yargıcın" bunu çok zorlaştırdığını belirtti.
Bu durumda teoride birbiriyle eşit olan devletin iki gücü, yani yürütme ve yargı, birbiriyle karşı karşıya gelerek bir siyasi krize yol açabilir. Ancak öyle olmuyor.
ABD'nin yönetiminde kuvvetler ayrılığı ilkesi kritik öneme sahip.
Ülkenin anayasası kıymetli bir denge ve denetleme mekanizmasıyla yasama, yürütme ve yargının birbiri üzerinde dengeli bir otorite sahibi olmasını sağlıyor.
"Niyeti bir anayasa krizi
tetiklemek gibi duruyor"
Federal hükümetin kuvvetleri üçe ayrılıyor:
Yürütme, Başkan ve kabinesinden oluşuyor.
Yasamayı Kongre, yani Temsilciler Meclisi ve Senato oluşturuyor.
Ve üçüncü kuvvet olarak da yargı bulunuyor.
Bu model genellikle iyi bir şekilde işliyor ve üç kuvvet de birbiriyle uyumlu çalışıyor.
Fakat Başkan'ın diğer kuvvetlerden biriyle çatışmaya girdiği durumlarda bir siyasi çıkmaz yaşanmasından endişeleniliyor.
Özellikle Donald Trump'ın yargıcın yetkisini sorgulamasından sonra bu durumunun çözülemeyen bir anayasa krizine dönüşmesi ihtimali bulunuyor.
Demokrat Parti'den, Senato Yargı Komisyonu üyesi Patrick Leahy, "Başkan'ın hukukun üstünlüğüne olan düşmanlığı yalnızca utanç verici değil, aynı zamanda da tehlikeli" diyor ve ekliyor:
"Niyeti bir anayasa krizi tetiklemek gibi duruyor."
Başkan Donald Trump'ın seyahat yasağını iptal eden yargıç gibi ABD'de 700 civarında federal yargıç bulunuyor.
Eyalet yargıçlarının aksine, bu yargıçlar Yüksek Mahkeme ve Temyiz Mahkemesi ile birlikte federal yargı sisteminin bir parçası.
94 ayrı Federal Bölge Mahkemesi'nde görev yapan bu yargıçlar ABD yasalarının, uluslararası anlaşmaların ve kamu görevlilerinin eylemlerinin değerlendirmelerini yapıyor.
Bu yargıçların yetkileri ise Yüksek Mahkeme'den geliyor.
Fakat yargıçların bu konularda yorum yapması için önce birilerinin bunu talep etmesi, yani bir uygulamaya karşı dava açması gerekiyor.
Yasama ve yürütme kuvvetleri yasa yapıp yasaların işlemesini sağlarken yargı, yalnızca bir anlaşmazlık olduğunda devreye giriyor.
Buradaki olay da bu - başkanlık kararnamesi yasayla aynı güce sahiptir, tıpkı diğer yasalar gibi denetlenir ve iptal edilebilir.
"Fakat Trump'ın yargıçları
görevden alma yetkisi yok"
Mahkemeler bu yetkilerini daha önce defalarca kullandı.
Barack Obama da 2015'te belgesiz göçmenler lehine bir başkanlık kararnamesi çıkarmak istediğinde aynı engelle karşılaşmıştı. George W. Bush ise Guantanamo'daki tutuklularla ilgili kararnamesinde aynı sorunu yaşamıştı.
ABD'de federal yargıçların göreve başlaması başkanın ataması ve Senato'nun onayıyla gerçekleşir.
Örneğin Donald Trump'ın Twitter'da "sözde yargıç" dediği yargıç James Robart, 2004 yılında George W. Bush tarafından göreve atanmıştı.
Fakat Trump'ın yargıçları görevden alma yetkisi yok.
Çünkü ABD'nin kurucuları, yargıyı dış etkilerden korumak için başkanlara böyle bir yetki vermedi.
Bir federal yargıcı yalnızca Kongre görevden alabilir. Bunun için hem Temsilciler Meclisi'nin hem de Senato'nun onayı gerekiyor.
ABD'de bir federal yargıcı görevden almak ile bir başkanı görevden almak aynı şekilde gerçekleşiyor.
Yargıçlara yönelik bu koruma çok net.
ABD'nin yüzlerce yıllık tarihinde yalnızca 8 federal yargıç bu şekilde görevden alındı.
Bu yüzden federal yargıçlar istedikleri sürece görev yapar, görevleri genellikle emekli olmak istediklerinde veya öldüklerinde sonlanır.
Yani şu anda ABD'deki üç ana kuvvetten ikisi birbiriyle çatışma içinde ve ikisinin de birbirini görevden alma yetkisi yok.
Yüksek Mahkeme, adının da ima ettiği üzere, yargı alanındaki en yüksek otoritedir.
Bu vakada da hükümetin Federal Yargıç Robart'ın verdiği kararı Yüksek Mahkeme'de temyiz etme seçeneği bulunuyor.
Fakat tüm diğer mahkemeler gibi Yüksek Mahkeme de dış etkilerden korunuyor.
"Bir yargıcın ülkemizi böylesi
bir tehlikeye atmasına inanamıyorum"
Dokuz sandalyeli mahkemede şu anda sekiz yargıç bulunuyor.
Bunların dördü bir Cumhuriyetçi başkan, dördü de bir Demokrat başkan döneminde atandı.
Şu an boş duran sandalyede ise Donald Trump'ın atayacağı bir aday yer alacak. Bu durum mahkemedeki güç dengesini değiştirecek.
Kongre, Başkan ile yargı arasındaki çıkmazları çözebilecek yegâne kuvvet konumunda.
Bunu başkanın kararnamesini iptal eden bir yasa çıkararak yapabileceği gibi başkanı veya yargıcı görevden alarak da yapabilir.
Kongre'de Başkan Donald Trump'ın adayı olduğu Cumhuriyetçi Parti'nin çoğunlukta olması, Trump'ın görevden alınması ihtimalini azaltıyor.
Öte yandan ABD'de yargının bağımsızlığı o kadar önemli ki, Kongre'nin başkanın yanında yer alarak yargıçlara saldırması sert bir hamle olur.
Yine de, üç kuvvetten ikisi birbiriyle çatışırken buna son verme görevi Kongre için kaçınılmaz olabilir - tabii Trump kararnamesini geri çekmezse...
Önceki başkanlar, yargıdan gelen bir itirazla karşılaştıklarında geri adım atarlardı.
Bu nedenle Trump'ın da kararnamesini geri çekmesi en sağduyulu hamle olacaktır.
Fakat Trump "Bir yargıcın ülkemizi böylesi bir tehlikeye atmasına inanamıyorum" diyerek şimdilik kararından dönme sinyali vermiyor.