Cumhuriyet gazetesinin yayın politikasının suçlama konusu edildiği dava kapsamında yargılanan İcra Kurulu Başkanı ve avukat Akın Atalay’ın tutukluluğu, 500 günü doldurdu. Atalay, yöneltilen suçlamaların çürütülmüş olmasına karşın mahkeme kararlarıyla cezaevinde tutuluyor.
Atalay, Cumhuriyet davasının ilk duruşmasında, “Bu gazete bugün olduğu gibi geçmişte de siyasi iktidarların hışmına, tehdit ve baskılarına, ambargosuna ve zulmüne maruz kalmıştır. O iktidar sahiplerinin, zulmedenlerin hepsi tarih olmuştur. Ama bu gazete halen dimdik ayaktadır” demişti.
25 yıldır Cumhuriyet'in avukatı
33 yıllık avukat olan Akın Atalay, 25 yılı aşkın süredir Cumhuriyet gazetesinin avukatlığını üstleniyor. Atalay, bu süre içinde aralarında Fethullah Gülen’in bulunduğu çok sayıda kişinin Cumhuriyet'e karşı açtığı davada savunmayı üstlendi.
Cumhuriyet'te yer alan habere şöyle:
AKP-Gülen Cemaati işbirliğiyle yürütülen Oda TV davasında muhabir Ahmet Şık’ın avukatıydı. Atalay, 1998’de 7 kişinin hayatını kaybettiği Mısır Çarşısı davasında bombayı koyduğu iddiasıyla yargılanan ve iki kez beraat eden sosyolog Pınar Selek’in de avukatıydı. 31 Ekim 2016’da Cumhuriyet gazetesine yönelik operasyon başladığında sanatçı Tarık Akan’ı anma programına katılmak üzere yurtdışında bulunuyordu. Soruşturma kapsamında hakkında yakalama kararı çıkarılmasının ardından Türkiye’ye döndü ve kaçma şüphesinin bulunduğu iddiasıyla tutuklandı.
Cumhuriyet davasının 24 Temmuz 2017’deki ilk duruşmasında davanın bütün gazete ve gazetecilere yönelik bir tehdit ve saldırı olduğunu vurgulayarak “Bu yargılamanın birbirini tamamlayan iki amacı var. Birincisi, Cumhuriyet gazetesini ele geçirmek ya da susturmak. İkincisi, siyasi iktidarın istemediği haberleri, hoşuna gitmeyecek yazıları yayımlamayı düşünebilecek, aklının ucundan geçirecek gazetelere ve gazetecilere, maruz kalacakları akıbeti göstermek” demişti. Atalay’ın hukuk dersi niteliğinde savunmasından bazı bölümler şöyleydi:
‘Cumhuriyet bir anıttır’
“...Bu operasyona maruz kalan, teslim alınmak, direnci kırılmak, pes ettirilmek istenen gazete, öyle sıradan bir gazete değildir. Bu ülkenin en köklü ve kadim gazetesidir, en saygın gazeteleri arasındadır. Bu gazetenin köklerinde, tarihinde ve hatta genlerinde bağımsızlık ve özgürlük tutkusu vardır. Bu değerler ve gazetecilik uğrunda ödenmiş ağır bedeller vardır. Bu tarihin ve mirasın yüklediği sorumluluk nedeniyle bu gazetede çalışanlar gazetecilik değerlerinden ödün vermez, kimseye biat etmez, boyun eğmez, teslim olmazlar. Bu gazetenin halkı bilgilendirme, gerçekleri kamuoyuna aktarma konusundaki ısrarlı tutumu nedeniyle yazarlarının ve çalışanlarının katledildiği, suikast ve cinayetlere, linç girişimlerine, hapisliklere maruz kaldığı, yine de teslim olmadığı bilinir. Bu gazete Cumhuriyet gazetesidir ve bir gazetecilik anıtıdır.”
‘Son nefesimize kadar!’
“Cumhuriyet gazetesi gibi onurlu ve zengin bir tarihsel mirasın sahibi ve taşıyıcısı olan bir kurumun direncinin kırılabileceğini, korku ve baskıya boyun eğeceğini, gazetecilikten ödün vereceğini düşünenler varsa, yanılıyorlar. Bizlerin pes edeceğimizi düşünenlere diyeceğimiz şudur: Son nefesimizi verinceye kadar gazetecilik mesleğine, mesleğin etik ilkelerine, temsil ettiğimiz kurumun haklı saygınlığına, onurlu geçmişine asla leke sürdürmeyecek, görevimizi tamamlayana dek dik duracak, pes etmeyecek, boyun eğmeyeceğiz.”
Yapılanlar aynı
“...Oda TV ve Ergenekon davalarındaki yargı sürecini, bu süreçte olanları anlatmam için 2012 yılı başında Avrupa Parlamentosu’ndan bir davet gelmişti. 31 Ocak 2012’de Brüksel’de parlamento binasında bu konuda bir sunum yaptım. Benimle birlikte Türkiye’nin daimi temsilcisi Büyükelçi de sunum yaptı. O, yapılan uygulamaları savundu. Ben ise özel yetkili mahkemelerin uygulamalarındaki hukuksuzlukları, haksız ve yaygın tutuklamaları, muhaliflere yapılan baskıyı, bu mahkemelerde adil yargılanma yapılmadığını, insanlara yargı eli ile zulmedildiğini anlattım. Hiç kuşkum yok, o gün neler anlattıysam, bugünler için de aynı şeyleri söyleyeceğim. Değişen pek bir şey yok. Yapılanlar aynı, yalnızca yapanlar değişmiş.”
‘Muktedir istedi diye’
“...Biz, bugünün muktediri öyle olmasını istediği için aylardır tutukluyuz. Ne kadar daha sürecek bilmiyorum. Ama bildiğim şeyler de var. Esareti kabul etmeyiz, onurumuzdan, haysiyetimizden, insanlığımızdan vazgeçmeyiz. Korkuya teslim olmayız. Gazeteciliğe, halkın bilgi edinme hakkına zarar verecek bir ödün vermeyiz, veremeyiz. Onursuz bir özgürlüğe razı olmayız. Böylesi bir düşüklükten herkesin uzak olmasını dilerim. Sizler vereceğiniz nihai kararla, iktidardakilerden farklı düşünmenin, eleştirinin, muhalefet etmenin, gazeteciliğin suç sayılıp sayılmayacağına da karar vermiş olacaksınız. İlhan Selçuk, herkes kendi heykelini yontar demişti. Galiba gazetelerin heykelini de orada çalışanlar yontuyor. Cumhuriyet gazetesinin heykelini İlhan Selçuk, Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Bayriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı, Onat Kutlar’lar hayatları pahasına yonttular. Bizler burada yargılanan ‘Cumhuriyet’çiler, bu nadide heykelin sıradaki nöbetçileriyiz. Nöbetimiz sırasında bu heykele leke sürülmemesi için çabalıyoruz. Bizden öncekiler gibi biz de muktedirlere boyun eğmiyor, korkuya teslim olmuyor, gazeteciliğe ihanet etmiyoruz. Bu zorlu dönemde bunun bir diyeti vardı. Onurumuzla ve gururla ödüyoruz. Hepsi budur!..
Destek ziyaretleri sürüyor
Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ve muhabir Ahmet Şık’ın tahliyesinin ardından, Cumhuriyet'e dayanışma ziyaretleri sürüyor CHP İstanbul İl Başkanı Dr. Canan Kaftancıoğlu, İl Başkan Yardımcıları Saniye Yurdakul, avukat Özlem Kınalı, CHP Şişle İlçe Başkanı Veli Çelik, Cumhuriyet'in Şişli’deki binasına gelerek, Genel Yayın Yönetmeniz Sabuncu’ya geçmiş olsun dileklerini ilettiler. Kaftancıoğlu, “Ben Cumhuriyet gazetesi davasında tahliye edilen demek istemiyorum, esaretlerinden geçte olsa bırakılmış, kurtulmuş olan sevgili Murat Sabuncu ve Ahmet Şık’a ve ikisinin şahsında Cumhuriyet gazetesine bir kez daha geçmiş olsun demek için geldim. Umarız önümüzdeki hafta da Akın Atalay esaretinden kurtulur. Cumhuriyet gazetesi şahsında tüm haksız hukuksuz yere esir olunanların özgürlüklerine kavuşması dileğiyle” dedi.
Taş: Beraat istiyoruz
Cumhuriyeti ziyaret eden ÖDP Genel Başkanı Alper Taş ise, yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Mahkeme süreci boyunca dadayanışma içerisinde olduk. Çünkü Cumhuriyet gazetesi basın özgürlüğü konusunda, düşünce özgürlüğü konusunda oldukça hassas bir gazete. Gerçek ‘gazetecilik’ yapıyor. Bu yüzden arkadaşlarımız yargılandı. Majestelerinin gazeteciliğine itiraz ettiği için. Memlekette hukuk olmadığı için yargılandılar. Zaten bağımsız bir yargı olsaydı, adaletli bir yargı sistemi olsaydı arkadaşlarımız bu kadar yatmazdı. Geç de olsa tahliye edilmelerine sevindik. Akın Atalay’ın da özgürlüğünü istiyoruz. Bir daha bu davalarla karşı karşıya kalmamalarını ve bu davanında beraatla sonuçlanmasını talep ediyoruz.”