Kültür-Sanat

Ağacın zamanı

Elif Şafak'ın yeni romanı Kayıp Ağaçlar Adası, hissedip yaklaştığı ve konumlandığı yeni zaman türünden okunduğunda, bir anlamda, yaşamadıklarımızın bize kalan anısı

31 Temmuz 2023 16:38

Tolga Meriç

Elif Şafak'ın dünyada bir milyonun üzerinde okura ulaşan yeni romanı Kayıp Ağaçlar Adası'nda üç ayrı zaman birbirine paralel şekilde işliyor. İlk ikisi alışık olduğumuz, bildiğimiz türden zamanlar: Biri şimdiki zaman, öbürü de geçmiş zaman. Fakat romandaki üçüncü zaman, adı henüz konmamış, her insanın belki ara ara hissettiği ama özne olarak hiçbir kipe sığdıramadığı bir zaman türü.

Romanın şimdiki zamanı, 2010'ların sonunda İngiltere'de, 16 yaşındaki lise öğrencisi Ada Kazantzakis, ağaçlara tutkun babası Kostas Kazantzakis ve Ada'nın, hayatında ilk defa karşılaşacağı teyzesi Meryem arasında geçiyor. Roman, annesi Defne'yi on bir ay sekiz gün önce kaybetmiş olan Ada'nın, Noel tatilinin başlamasından hemen önceki son tarih dersinde, öğretmeninin sorduğu sıradan bir soru karşısında delice bir boşluğa düşüp tam 52 saniye boyunca çığlık atmasıyla başlıyor. Kostas'ınsa o sırada, yaklaşmakta olan kasırga nedeniyle evlerinin bahçesine çok sevdiği incir ağacını gömdüğünü öğreniyoruz. Zarar görmesin, ölmesin diye. Baharda tekrar gün yüzüne çıkarmak üzere. Çünkü incir ağacı Kıbrıs'tan gelmiş yıllar önce. Dallarından birinden alınmış çelik olarak. Meryem ise fırtına başlamadan hemen önce Kıbrıs'tan İngiltere'ye gelmeyi başarıyor ve üçü beraber eve kapanıyorlar.

Romanın geçmiş zamanı ise 1974 Kıbrıs'ında akıyor. Adım adım yaklaşmakta olan savaşın eşiğinde ve sonra da tam ortasında, Lefkoşa'da. Kostas ile Defne'nin, başta kendi aileleri olmak üzere, Rumlardan da, Türklerden de gizlemek zorunda kaldıkları, savaşa inat, sadakat dolu aşklarıyla. Genç âşıkların gizlice buluştukları Mutlu İncir adlı tavernada. Mutlu İncir'in birbirlerine onlarınkinden de yasak, onlarınkinden de zor bir aşkla bağlı sahipleri Yiorgas ve Yusuf'la. Kostas ile Defne'nin, yarım kalan aşklarına yıllar sonra kaldıkları yerden devam edecekleri sırada, dalından çelik alıp Londra'ya götürecekleri, tavernanın bahçesindeki incir ağacının tanıklığında.     

Romanda kendi sesiyle, kendi diliyle konuşan bu incir ağacı, romandaki üçüncü zamanın da taşıyıcısı. Hani adı henüz konmamış olan ama hepimizin ara ara hissettiği o zaman kipi. Romanda o zaman türünün kendindeki etkisini Ada da hissediyor. Bizzat yaşamadığı bir geçmişi sanki genetik aktarım yoluyla içinde barındırdığını ve geleceğine de taşımaya yazgılı olduğunu seziyor. Savaşın travmatik acısını ve anne babasının göçünü onlardan sonraki kuşak olarak ruhunda duyup yaşamında sürdürmeye devam edeceğinden kuşkulanıyor. Ada'nın zamana ilişkin bu hissi kimilerimize yabancı ya da yeni gelmeyebilir.  Zaten yeni olan bu değil.   

Yeni olan, Elif Şafak'ın bu romanda, doğanın zembereğine oturtarak görünür kıldığı zaman. Bunu yapabilmek için roman boyunca okuru bir parçası olduğunu unutarak, yok sayarak yaşamaya alıştığı doğaya yaklaştırıyor. Okur doğaya yaklaştıkça, onun sesini romandaki incir ağacından işitmeye ve içinde duymaya başladıkça, doğanın bizimkinden farklı zaman algısını ve bilgisini de kendinde taşıdığını hissediyor. Böylece okur, Ada ile neredeyse aynı şeyi hissetmeye başlıyor: Savaş gibi büyük insanlık acıları onu yaşayanlarda tükenmiyor. İnsanlık acıları, onu doğrudan yaşamayanları da etkiliyor. Çünkü doğanın zamanı devreye giriyor. Bizler doğanın zamanıyla da bağlıyız. Doğanın zembereğinde işleyen zamana doğrudan bağlıyız. Bunu hissettiğimizde, tıpkı acı gibi, anı dediğimiz şeyin de sahiplerinde tükenip gitmediğini fark ediyoruz. Acı belki anı olup çıkıyor ama o anı, her ne kadar yaşayanı biz olmasak da, sonunda bizim de anımıza dönüşüyor.

Kayıp Ağaçlar Adası, hissedip yaklaştığı ve konumlandığı bu yeni zaman türünden okunduğunda, bir anlamda, yaşamadıklarımızın bize kalan anısı. Yaşamadığımız savaşın, yaşamadığımız insanlık acısının, yaşamadığımız aşkın, olamadığımız insanın ve yaşayamadığımız doğanın yürek sızlatan anısı.        

Kayıp Ağaçlar Adası / Elif Şafak / Doğan Kitap / 408 s.