Cumhuriyet yazarı Mine Söğüt, bugün yayımlanan yazısında 24 Haziran'da gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı seçimlerini hatırlarak Gülten Akın'ın İlkyaz şiirine atıf yaptı. Söğüt, "Gülten Akın 'Ah, kimselerin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya” der ya... İnsanın da, ülkenin de makûs kaderi harfi harfine yazılıdır o “Ah'ta. Bir şiirin dizelerindedir en ağır cevap, hâlâ “15 Temmuz neydi?” ya da “24 Haziran’da ne oldu” diye soranlara" diye yazdı.
Söğüt'ün ‘Ah, kimselerin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya’ başlıklı yazısı şöyle:
Dünya savaşları sonrası yeraltı ve yerüstü ekonomik güçler tarafından nasıl paylaşıldı, anlamadınız.
O hengamede bu coğrafyada neler yaşandı, anlamadınız.
Osmanlı nerede hata yaptı, Türkiye hangi şartlarda ve aynı zamanda hangi hatalarla yeniden inşa edildi, anlamadınız.
Komünizm tüm dünyada neye karşı tehlike sayıldı, kapitalizm hangi gerçeklere rağmen hızla yayıldı, anlamadınız.
Red Kit’in dudaklarından sigara neden düşmezdi, anlamadınız.
Reklamların dili aslında ne söyler, anlamadınız.
Politikalar nasıl olur da meta gibi pazarlanır, anlamadınız.
Bilim almış başını gitmişken dogma neye yarar, anlamadınız.
Sağlık ve eğitim satılır mı satılmaz mı, anlamadınız.
Medyanın asıl niyeti nedir, anlamadınız.
Din nedir, devlet nedir, vatandaş nedir, vatan neye denir, sınırlar neden çizilir, ülkeler kendi vatandaşlarına neden pasaport verir, camilere ayakkabılarla girilmezken kiliselere nasıl olur da şortla girilir, anlamadınız.
Eğitim nedir, ne değildir... anlamadınız.
Laiklik ne demektir anlamadınız.
İktidar aslen neye yarar anlamadınız.
Sonra bir gün bir adam “Demokrasi tramvayı” dedi, “İnerim” dedi anlamadınız.
Aynı adam “Benim başörtülü bacım” dedi anlamadınız.
O adam “Bitsin bu hasret” dedi anlamadınız.
Yeni anayasa yapıldı, anlamadınız.
Geçmişinize küfredildi, geleceğinize göz dikildi, çocuklarınızı çaldılar, hayallerinizi yıktılar, anlamadınız.
Bildiklerinizi unutturdular, anlamadınız.
Kör oldunuz, anlamadınız.
Sağır oldunuz, anlamadınız.
Sonra bir gün gazeteler, televizyonlar kapanmaya başladı.
Sonra bir gün sokaktaki kadınlar kapanmaya başladılar.
Sonra bir gün herkes kabuğuna saklandı.
Sonra bir gün darbe oldu.
Ne olduğunu yine anlamadınız.
Olağanüstü hal ilan edildi, anlamadınız.
Tepenize kararnameler yağmaya başladı, anlamadınız.
Herkes teker teker evlerinden alındı, insanlar aylarca, yıllarca nedensiz hapislerde tutuldu, anlamadınız.
Hukukun pabucu dama atıldı, anlamadınız.
Seçimleri kim nasıl kazandı anlamadınız.
Seçimleri kim nasıl kaybetti, anlamadınız.
Balta suya düştü, suyu inek içti, inek dağa kaçtı, dağ yandı bitti kül oldu...
Anlamadınız.
Hani bir zamanlar;
Sabahattin Ali neden öldürüldü anlamadınız ya...
Nâzım Hikmet neden hapislerde çürüdü anlamadınız ya...
Aziz Nesin’i hiç anlamadınız ya...
Türkan Saylan’ı anlamadınız ya...
Bahriye Üçok’u, Turan Dursun’u anlamadınız ya...
Uğur Mumcu “Vurulduk ey halkım, unutma bizi” dedi...
Onu bile, onu bile anlamadınız ya...
Gülten Akın “Ah, kimselerin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya” der ya...
İnsanın da, ülkenin de makûs kaderi harfi harfine yazılıdır o “Ah”ta.
Bir şiirin dizelerindedir en ağır cevap, hâlâ “15 Temmuz neydi?” ya da “24 Haziran’da ne oldu” diye soranlara.