Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, bir yazısında ifade ettiği "Tayyip Erdoğan’ın uçağına asla ve kat'â binmeyeceğim" sözlerine açıklık getirdi. İlk olarak T24'ün hatırlattığı sözler için "Kutuplaştırma arsızları, benim o yazımı tarihinden ve bağlamından koparıp tek mesele haline getirmeye çalıştılar" diyen Hakan bazı isimler için "Tek dertlerinin 'Hiçbir gazeteci arada kalmasın, herkes tarafını seçsin, arada kalan gazeteci istemiyoruz' olduğunu" iddia etti.
Ahmet Hakan 16 Ocak 2016 tarihinde Hürriyet'te yayımlanan yazısında, "Tayyip Erdoğan’ın ya da Ahmet Davutoğlu’nun uçağına asla ve kat'â binmeyeceğim" demişti.
TIKLAYIN: "Asla ve kat'â binmem" demişti; Ahmet Hakan Erdoğan'ın uçağıyla Japonya yolcusu
Hakan, "asla ve kat'â binmeyeceğim" ifadesini "Ta üç buçuk yıl önceydi. Ahmet Davutoğlu başbakandı... Daha 15 Temmuz bile olmamıştı... Yeni sistem devrede değildi. İşte o dönemde... İktidara yapılan haksız eleştirileri ve muhalefetin yanlışlarını konu edince... Bana karşı yine bir kampanya başlatmışlardı, “Dönek” falan diye... Ben de oturmuş “Döneklik Manifestosu” diye bir yazı yazmıştım... Yazıda birçok unsurun yanında... “Benim bu tavrım, Erdoğan’ın ya da Davutoğlu’nun uçağına binmek için değil hakkaniyet adınadır” anlamında “Erdoğan’ın ya da Davutoğlu’nun uçağına asla ve kat’a binmem” diye yazmıştım" sözleriyle savundu.
"3 maddede uçaktaki Erdoğan’ın Babacangillere bakışı" başlığıyla bir yazı kaleme alan Ahmet Hakan uçağa binmesiyle ilgili olarak şunları kaydetti:
1996’tan beri gazetecilik yapıyorum.
Süleyman Demirel devrinde Demirel’in yanına bile yaklaşamadım... Mesut Yılmaz, Tansu Çiller... Hiçbirinin uçağına binemedim... Ahmet Necdet Sezer’i hayatım boyunca görmek bile kısmet olmadı... Bülent Ecevit tarafından bir kez bile muhatap alınmadım. Abdullah Gül’ün devrinde Çankaya’nın kapısından bile geçmedim... Ahmet Davutoğlu başbakanken hiçbir davetine çağrılmadım. Binali Yıldırım’ın uçağına da binmedim. Ve en sonunda Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı döneminde ilk kez ama ilk kez uçağa bindim.
Ve kıyameti koparıyorlar!
“Uçağa binmek” denilince... Sanılıyor ki ballı börekli bir gezi yapılıyor, devlet kesesinden yeniliyor, içiliyor falan.
Alakası yok!
Yemek parasını kendin ödüyorsun... Otel parasını kendin ödüyorsun... Her türlü ulaşımını kendin sağlıyorsun...
Sağlanan tek bir şey var: Uçakla gidip, uçakla dönmek... Başka da bir şey yok.
Gazetecilik açısından ise Cumhurbaşkanı’na istediğin soruyu sorabilmek imkânı elde ediyorsun. Hepsi bu!
Ne ne oluyor? Şu oluyor:
Taraftarlarından herhangi biri uçağa davet edilse “Cumhurbaşkanı çok müthiş bir açılım yaptı” diye yorumlayacak ne kadar gazeteci ve siyasetçi varsa, uçağa davet edilen ben olunca... “Yalaka” falan diye hakaretler yağdırıyor. Ben de ne yapıyorum? Tabii ki “Hadi len oradan” deyip de geçiyorum.
Asla ve kat'a
TA üç buçuk yıl önceydi. Ahmet Davutoğlu başbakandı... Daha 15 Temmuz bile olmamıştı... Yeni sistem devrede değildi.
İşte o dönemde... İktidara yapılan haksız eleştirileri ve muhalefetin yanlışlarını konu edince... Bana karşı yine bir kampanya başlatmışlardı, “Dönek” falan diye... Ben de oturmuş “Döneklik Manifestosu” diye bir yazı yazmıştım... Yazıda birçok unsurun yanında... “Benim bu tavrım, Erdoğan’ın ya da Davutoğlu’nun uçağına binmek için değil hakkaniyet adınadır” anlamında “Erdoğan’ın ya da Davutoğlu’nun uçağına asla ve kat’a binmem” diye yazmıştım.
*
Aradan geçen süre içinde neler olmuş neler?
Davutoğlu başbakanlığı bırakmış, Binali Yıldırım başbakan olmuş, 15 Temmuz yaşanmış, referandum yapılmış, yeni sisteme geçilmiş, AK Parti ile MHP ittifak yapmış falan...
İşte buna rağmen tek dertleri “Hiçbir gazeteci arada kalmasın, herkes tarafını seçsin, arada kalan gazeteci istemiyoruz” olan kutuplaştırma arsızları, benim o yazımı tarihinden ve bağlamından koparıp tek mesele haline getirmeye çalıştılar.
*
Benim için ise son durum şudur: Her şeye rağmen sonuna kadar arada kalmaya devam!