Ahmet Taşgetiren uzun yıllar Yeni Şafak’ta köşe yazdı. Daha sonra Star gazetesine geçti. Star Gazetesi’nin Ethem Sancak’a ait olduğu dönemde gazeteden ayrıldı.
Ayrılığını “Son tartışmalar içinde gazete yazı işlerinin tartışan yazarları arasında taraf olduğunu, bana yönelik saldırgan yazıları birinci sayfadan anons ederek verdiğini, perşembe günü Mehmet Metiner ve Hüseyin Gülerce’nin yine bana yönelik haksız yazılarının birinci sayfadan anons edilerek yayınlandığını, buna karşılık benim buna cevaben yazdığım yazının yayınlanmamasına karar verildiğini öğrenmiş bulunuyorum” cümleleriyle duyurmuştu.
Taşgetiren, 33 yıldır yazdığı, sorumlu yazıişleri müdürlüğünü yaptığı Altınoluk dergisinden de ayrıldı.
Altınoluk dergisi hükümete yakınlığı ile bilinen Hüdayi Vakfı’na ait bir dergi. Yani Erenköy cemaati… Osman Nuri Topbaş da cemaatin lideri.
Mart sayısının sunuş bölümünde Ahmet Taşgetiren’in görevini devrettiği belirtiliyor. Aslında yollarını ayırıyor.
Ahmet Taşgetiren bu kararı, “Altınoluk dünyası için sürpriz bir gelişme olarak” yorumluyor. Çünkü bir ay önce derginin 400. sayısını konuştuklarını aktarıyor ve ekliyor: Hadiselerin akışı içinden bu noktaya geliş hem beklenebilirdi hem de ihtimal dışı görülebilirdi. Ama oldu.
Taşgetiren ilgili yazısında “Peki ne oldu” diye soruyor ve yanıtı kendisi veriyor
“…Refah döneminde de eleştirel görüşlerimiz oldu, Ak Parti iktidarı döneminde de. Her iki dönemde de ‘taban’dan tepkiler oldu, Ak Parti döneminde ise hem tabandan hem tavandan tepki aldım.
...
Tepkiler tabandan ve tavandan Hüdayi Camiası’na kadar ulaştı.
Şunu ifade etmem lazım. Ben hiçbir dönemde ne yazılarımda ne tv konuşmalarımda ne de konferanslarımda ‘Erenköy camiasının sözcüsü’ olmadım. Evet Camia’nın dergisinin yazıişleri müdürlüğünü yaptım ama, Camia’nın karar merkezinin dergi olmadığını bu işten anlayan herkes bilir. Ben eminim, Ak Parti iktidarının zirveleri de Ahmet Taşgetiren’in camia için belirleyici olmadığından adı gibi emindir. Kaldı ki, Camia adına iktidara destek niteliğinde yapılan net açıklamalar vardır.
Camianın tabanına bakıldığında da Ahmet Taşgetiren’in değerlendirmelerinin değil, diyelim Hüdayi Vakfı adına yapılan açıklamaların bağlayıcı olduğu görülür.
Bir ara Vakıf’tan bir heyet Erkam Radyo’daki çalışma ofisime gelerek “yazı yazmamam”ı rica etti. Ben o ara Erkam Radyo’da sabahları yaptığım “Medya ve Gündem Analizi” programını bıraktım. Bir süre herhangi bir gazetede yazı yazmadım. Neredeyse bir yıl oldu, yazmıyordum, ama bir yazar olarak sorumluluğum yok muydu, muhalefet insanı değildim, politikacı değildim, bütün yazılarım siyasi yazı niteliğinde değildi, niçin yazmayacaktım? Yazmaya karar verdim ve Karar’ın epeyce bir zamandır yapmakta olduğu teklifi kabul ettim.
3–4 ay mı oldu, evet.
TV5'teki program… Yine bir toplantı:
-Tepkiler var, ne yapalım?
O ortamda “Cemaatin siyasileşmesini doğru bulmadığımı” söyledim. “Eğer bir tercih yapmam isteniyorsa yazmaya devam etmek isterim. Bu Altınoluk’u bırakmak demekse bırakırım.” dedim. Oradaki kişilerin buna hazır olduğu izlenimini aldım. Ertesi gün de Abdullah Sert Bey ile görüşerek ayrılış sürecini başlattık.
Bu görüşmelerde Osman Nuri Topbaş Hocaefendi’nin “Yazılarınızdan çok istifa ettim. Bu bir iltifat değil, samimi hislerimi söylüyorum. En büyük üzüntüm yazılarınızı okuyamamak ve sizin üzülmüş olmanız” demesi içimde saklı kalacaktır.
Burada kayda geçilmesi gereken bir şey daha var.
TV5'teki programda şöyle demiştim?
“12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat döneminde yazdım, kendimi bu zamandaki kadar kısıtlı bir duygu içinde görmedim.”
Ne dersiniz yanlış mı söylemişim?
Ahmet Taşgetiren uzun yıllar Yeni Şafak’ta köşe yazdı. Daha sonra Star gazetesine geçti. Star Gazetesi’nin Ethem Sancak’a ait olduğu dönemde gazeteden ayrıldı.
Ayrılığını “Son tartışmalar içinde gazete yazı işlerinin tartışan yazarları arasında taraf olduğunu, bana yönelik saldırgan yazıları birinci sayfadan anons ederek verdiğini, perşembe günü Mehmet Metiner ve Hüseyin Gülerce’nin yine bana yönelik haksız yazılarının birinci sayfadan anons edilerek yayınlandığını, buna karşılık benim buna cevaben yazdığım yazının yayınlanmamasına karar verildiğini öğrenmiş bulunuyorum” cümleleriyle duyurmuştu.
Taşgetiren, 33 yıldır yazdığı, sorumlu yazıişleri müdürlüğünü yaptığı Altınoluk dergisinden de ayrıldı.
Altınoluk dergisi hükümete yakınlığı ile bilinen Hüdayi Vakfı’na ait bir dergi. Yani Erenköy cemaati… Osman Nuri Topbaş da cemaatin lideri.
Mart sayısının sunuş bölümünde Ahmet Taşgetiren’in görevini devrettiği belirtiliyor. Aslında yollarını ayırıyor.
Ahmet Taşgetiren bu kararı, “Altınoluk dünyası için sürpriz bir gelişme olarak” yorumluyor. Çünkü bir ay önce derginin 400. sayısını konuştuklarını aktarıyor ve ekliyor: Hadiselerin akışı içinden bu noktaya geliş hem beklenebilirdi hem de ihtimal dışı görülebilirdi. Ama oldu.
Taşgetiren ilgili yazısında “Peki ne oldu” diye soruyor ve yanıtı kendisi veriyor
“…Refah döneminde de eleştirel görüşlerimiz oldu, Ak Parti iktidarı döneminde de. Her iki dönemde de ‘taban’dan tepkiler oldu, Ak Parti döneminde ise hem tabandan hem tavandan tepki aldım.
…
Tepkiler tabandan ve tavandan Hüdayi Camiası’na kadar ulaştı.
Şunu ifade etmem lazım. Ben hiçbir dönemde ne yazılarımda ne tv konuşmalarımda ne de konferanslarımda ‘Erenköy camiasının sözcüsü’ olmadım. Evet Camia’nın dergisinin yazıişleri müdürlüğünü yaptım ama, Camia’nın karar merkezinin dergi olmadığını bu işten anlayan herkes bilir. Ben eminim, Ak Parti iktidarının zirveleri de Ahmet Taşgetiren’in camia için belirleyici olmadığından adı gibi emindir. Kaldı ki, Camia adına iktidara destek niteliğinde yapılan net açıklamalar vardır.
Camianın tabanına bakıldığında da Ahmet Taşgetiren’in değerlendirmelerinin değil, diyelim Hüdayi Vakfı adına yapılan açıklamaların bağlayıcı olduğu görülür.
Bir ara Vakıf’tan bir heyet Erkam Radyo’daki çalışma ofisime gelerek “yazı yazmamam”ı rica etti. Ben o ara Erkam Radyo’da sabahları yaptığım “Medya ve Gündem Analizi” programını bıraktım. Bir süre herhangi bir gazetede yazı yazmadım. Neredeyse bir yıl oldu, yazmıyordum, ama bir yazar olarak sorumluluğum yok muydu, muhalefet insanı değildim, politikacı değildim, bütün yazılarım siyasi yazı niteliğinde değildi, niçin yazmayacaktım? Yazmaya karar verdim ve Karar’ın epeyce bir zamandır yapmakta olduğu teklifi kabul ettim.
3–4 ay mı oldu, evet.
TV5'teki program… Yine bir toplantı:
-Tepkiler var, ne yapalım?
O ortamda “Cemaatin siyasileşmesini doğru bulmadığımı” söyledim. “Eğer bir tercih yapmam isteniyorsa yazmaya devam etmek isterim. Bu Altınoluk’u bırakmak demekse bırakırım.” dedim. Oradaki kişilerin buna hazır olduğu izlenimini aldım. Ertesi gün de Abdullah Sert Bey ile görüşerek ayrılış sürecini başlattık.
Bu görüşmelerde Osman Nuri Topbaş Hocaefendi’nin “Yazılarınızdan çok istifa ettim. Bu bir iltifat değil, samimi hislerimi söylüyorum. En büyük üzüntüm yazılarınızı okuyamamak ve sizin üzülmüş olmanız” demesi içimde saklı kalacaktır.
Burada kayda geçilmesi gereken bir şey daha var.
TV5'teki programda şöyle demiştim?
“12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat döneminde yazdım, kendimi bu zamandaki kadar kısıtlı bir duygu içinde görmedim.”
Ne dersiniz yanlış mı söylemişim?"