Karar yazarı Ahmet Taşgetiren, 10 yıldır "Silahlı Terör Örgütünü Yönetmek, Silahlı Terör Örgütüne Üye Olmak ve Örgüt Propagandası yapmak suçlarından" yargılanan ve Hakkari Belediye Başkanı olduktan 4 gün sonra görevden alınan Mehmet Sıddık Akış'a ilişkin "Akıllara 'Görevden almaya gerekçe oluşturmak için mi alelacele yargılama yapılıp ceza yapıştırıldı?' sorusu… gelmeyecek mi?" dedi.
Taşgetiren'nin "Van’dan sonra Hakkâri... Hangi akılla?" başlıklı köşe yazısının ilgili bölümü şöyle:
"Peki gerekçe ne? İçişleri Bakanlığı bir gerekçe açıklamış ki, Sıddık Akış adına hakikaten kapkara bir dosya. Ama 2010’da soruşturması başlayıp 2014’te dava haline gelen, 60 celsedir görüşülen dosya. Neler yok ki.
'PKK/KCK yapılanmasında üst düzey görev aldığı, örgüt adına sözde sorgulamalar yapıp sözde vergi topladığı, yasa dışı yürüyüş, terörist cenazesi gibi eylemleri organize ederek eylemlere katılım sağlamak amacıyla halka ve esnafa baskı yaptığı, kepenk kapatmaya karşı çıkan esnafı PKK terör örgütü adına tehdit ettiği, PKK Bölücü Terör Örgütü’nün mahalle komisyonlarında da yer aldığı ve aynı zamanda sorumlusu olduğu, kırsalla irtibatını sürdürdüğü, küçük yaştaki çocukları ideolojik söylemlerle kandırarak örgüte katılımını sağladığı, Hakkâri merkezinde yardım ve yataklık faaliyetlerini sürdürdüğü, örgütün kırsal alanından merkeze eylem amaçlı gelen teröristleri evinde barındırdığı, PKK Terör Örgütü’nün kırsal alanındaki kamplarına giderek orada üst düzey örgüt mensuplarıyla görüştüğü, Hakkâri merkezinde örgüt karşıtı olan vatandaşları sözde vergi adı altında haraca bağladığı ve örgütten aldığı talimatlarla vatandaşları tehdit ettiği….'
Görevden aldıktan sonra dün 61’inci duruşma yapıldı ve Sıddık Akış 19 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Akış mahkemede herkesin aklına gelen soruyu sordu: 'Neden 4 ay önce değil, neden 1 yıl önce değil, neden 4 yıl önce yapılmadı bu yargılama?' Sonra da yargılamanın siyasi olduğunu söyledi.
Zaten suçlamalar ortada iken ilk akla gelen şey 'aday olmasına neden müsaade edildi' sorusu değil miydi?
Ardından “Acaba, mahkûm oluncaya kadar herkes suçsuzdur, şeklindeki masumiyet karinesi mi işletildi?” sorusu gelmeyecek miydi? Ardından “Masumiyet karinesi işletildi ise, görevden alınırken bir ceza mı almıştı?” sorusu, ve ardından “Görevden almaya gerekçe oluşturmak için mi alelacele yargılama yapılıp ceza yapıştırıldı?” sorusu… Geldik mi yeniden Süleyman Soylu’nun “Hukuk arkadan gelsin” mantığına…"