15 Nisan 2015 10:30
HDP’nin “PKK’nın yerleşim yerlerinden çekilmesi” çağrısı yapması gerektiğini söyleyen Akdoğan, “Öbür türlü herkes diyecek ki ‘silah marifetiyle oy aldılar.’ Bu da HDP oylarına şaibe karıştırır” dedi. Akdoğan, “Biz artık şunu duymak istemiyoruz; bir köyde yüzlerce oy bir kişi tarafından kullanılacak, yarım saatte bütün oylar kullanılacak, göstermelik olacak, oralara baskı kurulacak vs. Bu demokrasi değildir. Bir kere buna son verilmesi lazım. Valiler elbette bunun tedbirini almak zorundalar. Vatandaşın iradesi, oyu namustur. Bunu devlet korumak durumundadır. Bu konuda müsamaha gösterilmeyecek” diye konuştu.
Çözüm sürecinin ana aktörlerinden Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Ağrı Diyadin’de yaşanan 4 askerin yaralandığı, 5 PKK’lının öldüğü olay ve ardından yaşanan siyasi tartışma konusunda, Milliyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Serpil Çevikcan’ın sorularını yanıtladı.
Akdoğan’ın çözüm sürecinin geleceği, seçim güvenliği ve HDP-hükümet ilişkileri açısından kritik bir eşik olan, HDP’nin, “hükümetin provokasyonu” olarak nitelendirdiği Ağrı olayı konusunda yaptığı değerlendirmeler şöyle:
Burada açık olan şu; HDP burada bir takım etkinlikler yapıyor. Bu etkinliklerde sorun silahlı unsurların işin içine bulaşması. Yani silahlı unsurlarla buluşma şölenine çeviriyorlar. Bu silahlı adamlar orada propaganda yapıyor. Bunu da seçimde kullanıyorlar. Aslında bu, silahın gölgesinde seçim kampanyası yürütme işi. Bunu da kanıksatmaya çalışıyorlar. ‘Burada silahlı adamlar dolaşabilir, istedikleri zaman propaganda yapabilirler, biz de bunlarla buluşuruz. güvenlik güçleri hiç bu işe karışmasın’ diyorlar. Sanki normal bir şeymiş gibi. Böyle bir şey olmaz.
Vatandaşın iradesine ipotek koymaktır bu. Neticede orada bir illegalite var. Güvenlik güçleri elbette ona müdahale etmek durumunda. Askerin buna temas etmesini provokasyon olarak algılıyorsun. Bir etkinlik var, en basitinden çevre güvenliği alması lazım. ‘Asker buraya gelmesin, gitmesin, karışmasın’, böyle bir şey olabilir mi? Bu kanıksatılabilecek bir şey değil. Normal görülemez, kabul etmeyiz. Öncelikle silahlı unsurların, teröristlerin, yerleşim yerlerini terk etmesi gerekir. Bunlar, halkın olduğu yerleşim yerlerinden tamamen çekilmeli. Sen orada bir illegalite üretirsen devlet de müdahale eder. Bu süreçte, kanıksatmaya çalıştıkları o. Elinde silah ortalıkta dolaşıyor, propaganda yapıyor. ‘Süreç var, kimse ilişmesin, hadise, çatışma çıkar’. Çatışma çıkmasını istemiyorsan, elinde silah dolanmayacaksın. Ondan sonra yaygara çıkarıyorsun. ‘Bu eylemsizlik, ben elimde silah her yerde dolaşırım, kimse bana dokunmasın, çatışma çıkmasın’. Olur mu böyle mantık? Eylemsizlik diyorsan, bütün silahlı yapılar yerleşim yerlerini terk edecek, bir temas olmayacak. Burada devlet kamu düzenini sağlayacak. Silahlı bir takım adamların vatandaşın iradesine baskı kurmasını kabul edemeyiz.
Terörist halka karışır, etkinlik yaparsa provokasyon budur. Mantığı tersinden kuruyorlar. Böyle bir siyaset olmaz. Askerin hassasiyeti siviller zarar görmesin diye. Bu olay ateş açılmasıyla başladı. ‘Güvenlik güçleri buraya giremez, müdahale edemez.’ Kurtarılmış bölgeymiş gibi ateş açıyor. Asker kendisini savunuyor, yapması gerekeni yapıyor. Bu temel bir paradoksudur HDP’nin. Bir tarafta silahlı adamlar olacak, bir taraftan da demokratik bir yarış verdiklerini söyleyecekler. İkisi bir arada yürüyemez. Demokrasi, siyaset diyorsan, bunlardan elini eteğini çekeceksin. İkisi bir arada olursa ben oy alırım diyorsan bu çıkmaz sokaktır.
Doğuda oy almak için bir şekilde baskı kurmak, gerilim üretmek, silahlı unsurları bir şekilde işin içine katmak istiyorlar. Batıda da tam tersi bir görüntü vermek istiyorlar. İkisi bir arada gitmez. En ufak bir olayda da gitmeyeceği görülüyor. Sen Türkiye partisi misin, örgüt partisi misin? Böyle Türkiye partisi olunmaz. Hem örgüt partisi olayım silahtan güç alayım hem de Türkiye partisi olayım demokratik söylemlerde bulunayım. Bu ışıkla karanlık gibi. Işık varsa karanlık olmaz. Madem demokrasi var, buna inanıyorsun demokratik mücadele veriyorsun, diğerini kategorik olarak reddedeceksin, yanına yörene de bulaştırmayacaksın. Elinde silah olan adama, askere kurşun sıkan adama çiçek çocuk muamelesi yaparsan, demokrasiye de hukuka da inanmıyorsun demektir. Bunu kanıksatmak, normalleştirmek mümkün değil. Kendisi zihnen bunu ayırmalı. Örgüt belirlerse senin siyasetini, milletvekili listeni, kampanyana örgüt müdahale etmeye başlarsa, örgütün uzantısı, propaganda kolu gibi olursun. Örgütün partisi olursun. Türkiye partisi olma söylemin inandırıcılığını kaybeder. Teröristle buluşma şöleni yapacağına, halkla buluşma programı yap.
Seçim güvenliği bu süreçte çok önemli. Tek bir vatandaşımızın iradesinin bile sandığa uygun şekilde yansımasını sağlamak için tedbirlerin alınması gerekiyor. Silahın gölgesinde çalışma yürütmek seçime gölge düşürmek olur. ‘Askerin, hükümetin provokasyonu vs, HDP’yi zorda bırakmak için yaptılar’. Böyle bir şeye niye ihtiyacımız olsun? İnsanların ölmesine müsamaha gösterebilir miyiz? ‘Bir tek askerin bir damla kanına 550 milletvekilini değiştirmeyiz’ dedik. Hangi insan olursa olsun. 44 bin insan hayatını kaybetti. Bir damla daha kan akmasın diye bu süreci başlattık. ‘Hükümet kan aksın, bundan nemalanayım diye çalışıyor.’ Nemalanayım diye çalışmıyor, sen hâlâ silahtan medet umuyorsun, silahtan medet umarak demokratik mücadele verilemez. Burada pozisyonunu, tavrını belli edeceksin. HDP’nin çağrı yapması lazım. Bütün bu unsurlar çekilsin, halktan uzaklaşsın, şehirleri terk etsin. Milletin iradesi hür bir şekilde ortaya çıksın. Sen niye bunlardan medet umuyorsun?
Bunların bildiği yöntem bu. Eskiden beri HDP, silahın gölgesinde oy almak istedi. Köylere baskı kuruldu, ‘Buradan bir farklı oy çıkarsa şöyle yaparız, böyle yaparız’ denildi. Hep bu tehdit üzerine siyasi güç devşirmeye çalıştılar. Bildikleri yol bu olduğu için bölgede yine bunu yapıyorlar. Bıraksınlar, vatandaş hür şekilde iradesini ortaya koysun, görelim bakalım ne kadar destek bulacaklar? Öbür türlü şu kadar oy aldık demelerinin inandırıcılığı yok. Silah zoruyla alınan oyla hava atamazlar oy aldık diye. Bunları tamamen terk edecekler, silah baskısı devre dışı kalacak, o zaman görecek, kimin ne kadar hakkıyla oy aldığını.
Daha önce de bunu yaşadık. Kobani olaylarında benzer çağrı üzerine olaylar çıkmadı mı? Bu yüzden devleti, güvenlik güçlerini suçlamalarının hiçbir anlamı yok. O zaman buna zemin oluşturmayacaksın. Yani ‘ben her türlü illegaliteyi yapayım ama devlet karışmasın, karışırsa provokasyon olur’. Bu kabul edilemez. O zaman senin yaptığın da provokasyon. O zemini hazırlayan sensin. Sen HDP olarak kendine güvenmiyorsun. Hala silahtan medet umuyorsun demektir.
İç Güvenlik Paketi bir ihtiyaca binaen çıktı. Kamu düzenini sağlama ihtiyacı daha çok belirginleşti. Arazide tedbirlerin daha da arttırılması vatandaşın talebidir. Seçim güvenliğini sağlamak için güvenlik tedbirlerini almak gelmek gerekiyor. Güvenlik tedbiri insanlara ‘gidin şuraya oy verin’ anlamına gelmiyor. Ama diğeri o anlama geliyor. Sen silahla, baskıyla orada görüntü yaptığın zaman insanların iradesini şekillendirmek anlamına geliyor. Seçim güvenliği konusunda hangi tedbir gerekiyorsa valiler onların alınması için irade ortaya koyuyorlar, bundan sonra da aynı iradeyi koyacaklar. Biz artık şunu duymak istemiyoruz; bir köyde yüzlerce oy bir kişi tarafından kullanılacak, yarım saatte bütün oylar kullanılacak, göstermelik olacak, oralara baskı kurulacak vs. Bu demokrasi değildir. Bir kere buna son verilmesi lazım. Valiler elbette bunun tedbirini almak zorundalar. Vatandaşın iradesi, oyu namustur. Bunu devlet korumak durumundadır. Bu konuda müsamaha gösterilmeyecek. Herkes hür bir şekilde iradesini ortaya koyacak, kimse kimseyi tehdit etmeyecek, şantaj yapmayacak, devlet de gerekli tedbirleri alacak. Bu olması gerekendir, provokasyon falan da değildir. Provokasyon bunun tersidir. HDP, illegaliteyi normalleştirmeye çalışmayacak.
HDP’nin silaha sahip çıkma konusundaki tavrı değişmedi. Sadece ‘adı konulmasın, bir sorun yaşanmasın, biz bir şekilde silaha sahip çıkmaya devam edelim’ yaklaşımındalar. Bunu kabul etmeyiz. Normalleştirmeye çalışıyorlar. Buna müsamaha edilmeyecek. Selahattin Demirtaş nasıl cumhurbaşkanlığı sürecinde bir proje olarak ortaya çıktıysa HDP de bir proje gibi kendini kullandırtmaya çalışıyor. Ak Parti karşıtı Erdoğan karşıtı konsorsiyuma bir şekilde kendini kullandırtarak, ‘Ancak ben bunun devrilmesini sağlayabilirim’ şeklinde kirli bir ittifak bu. Şimdi bu güçler HDP’yi kullanmaya çalışıyor. Bir şekilde barajı geçerse hükümete nasıl zarar veririz diye. Ama bu proje bu tür olaylarla, HDP’nin gerçek yüzü ortaya çıktıkça da yara alıyor.
Çözüm sürecinden dolayı zaten çok rahatsız olan, uluslararası güç odakları, çevreler olduğunu biliyoruz. ‘PKK bir şekilde Türkiye’yi rahatsız etmeye devam etsin, biz onu bölgede kullanırız’ gibi süreçten rahatsızlık duyduklarını biliyoruz. Bir de buna seçim eklenince başka mekanizmalar da devreye girdi Ak Parti’ye karşı ne yapılabilir diye. Elde de kala kala bu kaldı. Diğer bütün aktörleri şimdiye kadar kullandılar. Şimdi de HDP’yi ve PKK’yı kullanıyorlar. Ama neticede PKK, HDP ilişkisi bu düzeyde oldukça, birlikte arazide çalıştıkça bu tür sorunlar yaşanmaya devam eder. HDP’nin net bir şekilde pozisyonunu alması lazım. Silahtan medet ummadan siyaset yapmayı öğrenmesi lazım. Biz bunu normal görüp kabul edemeyiz; ‘Bunların ilişkisi var, bunlar içiçe geçebilirler, bölgede birlikte çalışabilirler.’ Çözüm süreci PKK’yı HDP’ye eklemleme süreci değil. Yaşananlar bir kere çözüm sürecinin ruhuna aykırıdır. HDP önce buna baksın. Çözüm sürecinde samimiyse illegalite, silahlı unsurlar, baskı, şiddet vs. ile arasına mesafe koysun.
Çözüm sürecinde kararlılığımız devam ediyor. Öcalan’ın silah bırakma çağrısına Kandil ayak diredi. Ondan sonra bir açıklama yapıldı ama kongre toplanması vs. seçimden önce görünmüyor, somut adım beklemiyorum. Ama toplumsal destek ve talep var. Bir an önce örgütün silah bırakması, kongre toplaması gerekiyor. Ama terörist unsurların şehir merkezlerine girmesi, halka propaganda yapması, illegaliteyi devam ettirmesi geriye gidiştir.
Güvenlik güçleri halkın güvenliğini sağlamak için her şeyi yapacak. Tek bir vatandaşın iradesi bizim için kutsaldır. Bu Ak Parti’nin oy hesabıyla yapacağı bir şey değil. Bunun neresi provokasyon? Provokasyon oraya terörist unsurları sokmaktır. HDP’nin yapması gereken propagandayı sen elinde silahı olan unsurlara yaptırırsan devlet buna izin vermez.
HDP barajı aşacak diye bir korkumuz hiç yok. Kendilerinin de barajı geçebileceklerine inandıklarını sanmıyorum. Türkiye’de Kürt vatandaşlarımızın nüfusu belli, HDP’nin aldığı oy da belli. Niye bu noktada bir gelişme kaydedemedi? Bırakın Türkiye nüfusunun genelinden oy almayı niye Kürtler’in oyunu bile almayı beceremiyor. İşte bu yapısından dolayı. HDP’nin ve PKK’nın zihniyeti, bölge halkının benimseyeceği, onun hamuruna uygun bir zihniyet mi? Marksist, Leninist, ateist, dibinde ot bitirmeyen, her türlü baskıyı yapan. Orada baskı yaptığı vatandaş Kürt değil mi? Örgüt Kürt halkına zulmeden bir yapıya dönüşmüş durumda. Ben barajı geçebileceklerine hiç ihtimal vermiyorum. Gerçek yüzleri böyle ortaya çıktıkça da tabi daha zor. Ama böyle bir şeye devletin de Ak Parti’nin de ihtiyacı yok. Biz güvenlik tedbirlerini alacağız. 7 Haziran’da da kimin ne kadar oy alacağını göreceğiz. Bundan bizim bir endişemiz yok. Endişesi olacaksa CHP’nin endişesi olsun. CHP de kolkola girip orada birlikte hareket edeceklerine, kim kendi altını oyuyor ona baksın.
(Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, daha önce 400 milletvekili isterken, 330 vekille de referanduma gidilebileceğini söylemesi konusunda) Bu, anayasa değişikliği 330’la da mümkün olduğu için söylenmiş bir söz. Yoksa bunu alırız, almayız anlamında değil. HDP barajı geçmediği takdirde zaten çok rahat anayasayı değiştirecek bir güce ulaşacaktır Ak Parti. Ak Parti’nin çok fazla sayıda milletvekiliyle ve güçlü bir şekilde seçimden çıkması, çözüm sürecinin geleceği açısından da çok önemli. Çözüm süreci olacaksa, Ak Parti güçlü olduğu için olacak. Yeni anayasanın yapılması, çözüm sürecinin başarıya ulaşması, bunların hepsi Ak Parti’nin güçlü bir şekilde sandıktan çıkmasına bağlı. Ak Parti zayıf olursa çözüm süreci başarıya ulaşabilir mi? HDP olduğu için çözüm süreci yok, Ak Parti olduğu için var. Ak Parti güçlüyse bu süreç bir yere gider, HDP güçlüyse bir yere gitmez.
Seçime gölge düşmesin istiyorlarsa silahlı unsurlara buralardan uzaklaşması yönünde çağrı yapmaları lazım. Öbür türlü herkes diyecek ki ‘silah marifetiyle bu oyu aldılar.’
Bu HDP’nin aldığı oylara şaibe karıştırır. ‘Göğsünü gere gere ben bu oyu aldım arkadaş’ demek istiyorsa, terörist unsurların tamamının orayı terk etmesi, propagandaya karışmaması, illegaliteye son vermesi lazım.
Başbakan Yardımcısı Akdoğan, seçimde, Ankara’da aynı bölgede yarışacağı, İmralı heyetinde de yer alan HDP’li Sırrı Süreyya Önder’in, “Tek rakibim Türk Hava Yolları, Yalçın malçın tanımam” sözüne, “O’nun beni tanımamasının bir anlamı yok ama ben O’nu tanımazsam bir anlamı olur” yanıtını verdi.
© Tüm hakları saklıdır.