Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Kürt siyasi hareketi içerisinde ikilik olduğu iddiasını yineleyerek, HDP’nin seçime girmesini ‘kaos planı’ ve ‘Öcalan’a Brütüslük’ olarak niteledi
AKP’nin Seçim Koordinasyon Merkezi’nin açılışında, HDP’nin seçime parti olarak girmesini bir “kaos planı” olarak nitelendiren Akdoğan, “HDP’yi parti olarak seçime soktular. Şimdi de ‘HDP barajı geçerse bir şekilde AK Parti’yi engelleyebiliriz’ arayışı içerisindeler. HDP de bu darbeci, vesayetçi anlayışa kendisini kullandırtıyor. Paralel çete başta olmak üzere bunlar aynı zamanda çözüm sürecinin düşmanları. Madem bunlar çözüm sürecinin düşmanları, HDP anlayışına da hasım bir bina, peki o vakit niye böyle karşılıklı ittifak mevcut?” sözlerini sarf etti.
Sendika.org’da yer alan habere göre, HDP’nin barajı geçemediği takdirde ortalığın karışacağını söyleyen Akdoğan, şimdiden birtakım tehditler olduğunu öne sürdü, ulusalcı CHP ve çözüm sürecine kategorik olarak karşı çıkan MHP’nin çözüm sürecini ilerletemeyeceğini ifade etti, HDP’nin AKP’ye muhtaç olduğu yorumunu yaptı.
Erdoğan’ın açıklamalarına ‘yalan’ dedi
Dolmabahçe Deklarasyonu’ndaki maddelere ilişkin Tayyip Erdoğan’ın redde ve inkara dayalı söylemlerini yalanlayan Akdoğan, “Cumhurbaşkanının işi yok, kimin nereye oturacağına mı karışacak? İzleme Heyeti’nde kimin olup olmayacağına mı karışacak? Bunlar topluma yanlış bilgi vermeye alıştıkları için şimdi Erdoğan ismi üzerinden yalan uydurmaya başladılar” dedi.
‘Öcalan’ın anlamsızlaştırıyorlar,
Brütüslük yapıyorlar’
Öcalan’ın Dolmabahçe Deklarasyonu’nun hayata geçirilmesi kaydıyla PKK’nin silah bırakma kongresini toplama çağrısındaki şartı görmezden gelen Akdoğan, HDP’nin seçime girerek Öcalan’ı anlamsızlaştırma çabası içinde olduğunu şu sözlerle anlattı:
Yani Öcalan’ı anlamsızlaştırmak için, mesajını anlamsızlaştırmak için, silahı bırakma çağrısını boşa çıkarmak için açıklama yaptılar. Sözlü talimat verdi yapmadın, yazılı metin gönderdi yapmadın, imzalı metin gönderdi yapmadın, üç hafta Öcalan’ı takmadılar ve açıklama yapmadılar. Silahı yılmak işlerine gelmedi, en sonunda zorunlu kaldılar ve metni okumak zorunda kaldılar. Sen, İmralı’ya karşı Brütüs olabilirsin fakat kimse bizden Erdoğan’a karşı Brütüs olmamızı beklemesin.