Gündem

Akıbeti, ‘FETÖ Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu’na mı benzeyecek; Erdoğan'ın sözlerinin ardından gözler TBMM İstanbul Sözleşmesi Alt Komisyonu'nda

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Sözleşmesinin “feshedilebileceğini” söylemişti

04 Haziran 2019 18:41

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, İstanbul Sözleşmesi ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği projelerine ilişkin, “İstanbul Sözleşmesi nas değildir” sözleriyle feshedilebileceği kaygısı yaratan açıklamalarının ardından gözler TBMM’de 2018 yılı sonunda kurulduktan sonra en son toplantısını 8 Mayıs 2019 tarihinde yapan İstanbul Sözleşmesi Alt Komisyonu’na çevrildi.

Kadınların şiddetsiz bir yaşam sürmesini teminatı olarak gösterilen İstanbul Sözleşmesi’nin daha etkin uygulanması ve izlenmesi amacıyla Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği(KEFEK) bünyesinde kurulan alt komisyonun Cumhurbaşkanı’nın bu sözlerinden sonra çalışmalarını yürütüp yürütmeyeceği merak konusu.  

Meclis’te 15 Temmuz darbe girişiminin ardından kurulan ‘Fethullahçı Terör Örgütü’nün 15 Temmuz 2016 Tarihli Darbe Girişimi İle Bu Terör Örgütünün Faaliyetlerinin Tüm Yönleriyle Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu’ Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 'Bu komisyon yeterince çalıştı. Bir an önce raporunu yazsın, sonuca bağlasın' açıklamasından sonra FETÖ Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu apar topar çalışmalarını sonlandırma kararı almış ve muhalefet tarafından  yoğun  bir biçimde eleştirilmişti. İstanbul Sözleşmesinin Etkin Uygulanması Ve İzlenmesi Konulu Alt Komisyon,  AKP’li başkan ve diğer partilerden üyelerle çalışmalarını sürdürüyor.

Sözleşmeyi Rusya Federasyonu ve Azerbaycan imzalamadı

Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan İstanbul Sözleşmesi’ne Türkiye, 2011 yılında imza attı. İlk kabul eden, ilk uygulamaya koyan ülkelerden biri olarak yerini aldı. Sözleşmeyi 45 devlet imzaladı, 33 devlet onaylamış bulunuyor.  İmzalamayan iki ülke Rusya Federasyonu ve Azerbaycan. Avrupa Birliği de ayrıca Avrupa Birliği olarak sözleşmeyi imzaladı, birlik olarak onaylamanın ayrıntıları üzerinde çalışılıyor.

İstanbul Sözleşmesi kapsamında 6284 sayılı Kanun yürürlüğe girdi ve uygulanmaya başlandı. Komisyon, “kanunun uygulanması noktasında Türkiye olarak neredeyiz? Aksayan ve sorun yaratan hususlar var mı, mevcut mu?” sorularına yanıt arayarak işe koyuldu.

GREVIO raporunun rahatsızlığı olabilir mi?

Kadına yönelik şiddetle mücadelede Türkiye için bağlayıcı olan Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi’nin denetim organı GREVIO, Türkiye raporunu 15 Ekim 2018’de yayınladı. İktidar kanadında rahatsızlık yaratan raporla ilgili bilgileri komisyonda  Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi Komitesi (Grevıo) Başkanı Prof. Dr. Ayşe Feride Acar şöyle anlatmıştı:

- Türkiye raporuna geldiğimizde, 65 tane toplam önerinin 23 tanesi “ısrarla tavsiye eder” kategorisinde yani ivedilikle yapılması gereken, ilk üç sene içerisinde GREVIO’nun yanıt bekleyeceği şeyler olarak görünüyor.

Ondan sonra bir 24 tane de “kuvvetle teşvik eder” kategorisinde, yakın gelecekte onlar da öneriliyor, sonra 18/65. Şimdi, bu dağılım, açıkçası, başka ülkelerinkine baktığım zaman, şöyle kabaca mukayese ettiğimde yani “ısrarla tavsiye eder” ve “kuvvetle teşvik eder”ler bizde oran olarak daha fazla, örneğin Avusturya’dan veya başka birtakım ülkelerden, Danimarka’dan. Şimdi, Türkiye’de neyi ısrarla tavsiye ediyor? Bunları da çok şey olarak…

- Kadın ve kızların hukuka ulaşım yollarının açılmasını tavsiye ediyor. “Kızların eğitimi ve kadınların ekonomik bağımsızlığına ilişkin önlem ve politikalara dâhil edilmesi.” diyor. Devletin özel yükümlülüğüyle hareket etmesi de ısrarla tavsiye edilen bir şey yani kadına yönelik şiddetin açıkça kınanması bu kapsamda, mağdur haklarının korunması. Bunların hepsi detaylandırılıyor, benin anlatmama imkân yok tabii burada tek tek.

- İkincil mağduriyetin önlenmesi çok önemli. Biliyorsunuz, işte, bu gerek cinsel şiddet vakalarında olsun gerek çocukların dâhil olduğu vakalarda olsun veya başka durumlarda kişinin, mağdurun adli süreç içerisinde, soruşturma ve kovuşturma aşamalarında tekrar hırpalanması, tekrar tekrar işte sorgulamalara veya testlere veya birtakım muayenelere tabi tutulması. Bunlar, ikincil mağduriyet doğuran şeyler ve bunun çok önemli olduğu, muhakkak kaldırılması gerektiği Türkiye raporunda vurgulanmış, buna dikkat edilmesi gerektiği.

- Kararlı bir mücadele istiyor “Kadın cinayetlerinin önlenmesi.” diyor ve de burada gene birçok önemli nokta, Türkiye açısından altı çizilen bir şey, bu tür davranışlara, kadınlara yönelik şiddet konusunda duyarlı davranmayan devlet görevlilerinin sorumlu tutulmasını istiyor, cezalandırılmasını istiyor ve bunun hakkında bilgi istiyor.

- Zaten, Türkiye’den en çok -biraz sonra geleceğim- veri eksikliğine değiniyor. Yani “Kaç kişi bundan dolayı soruşturuldu, soruşturmanın sonunda ne oldu, ne kadar ceza aldı; bunların bilinebilmesi lazım.” diyor. Toplumsal cinsiyete duyarlı politikalar vurgulanıyor. Burada da ne deniyor? Yani kadınları sadece böyle annelik, geleneksel bakım rolleriyle tanımlayan politikalardan biraz kayıp, onun yerine eşitlikçi aile yapılarını destekleyen ve bu tür politikalara yeterli finans kaynağı sağlayan bir yaklaşım istiyor.

- “Toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile kadınlara yönelik şiddetin bağlantısı hakkında toplumda farkındalık yaratın.” diyor devlete. Zaten sözleşmenin özü bu. Veri ve istatistik Türkiye açısından çok ciddi eksiklikler gösteriyor. İstatistik… Yani şöyle söyleyeyim: Kadınlara yönelik şiddet konusunda özellikle isteniyor ki ya verilen rakamlar, ortada olan istatistikler, kaç kadın şiddet görmüş şu süre içerisinde, kimden şiddet görmüş, şiddet gören ve şiddet uygulayan arasındaki ilişki neymiş ki anlayalım bunun ne kadarı aile şiddet ne kadarı yakın partner ilişkisi yahut eş ilişkisi şiddeti ve de sonucu ne olmuş? Bütün bunların hepsinin takip edilebilir bir şekilde bir istatistikler silsilesi olarak düzenli bir şekilde toplanması lazım sözleşmeye göre. Bunu burada istatistik ve araştırma gereği olduğunu söylüyor rapor.

- Acil uzaklaştırma, koruma emirlerini ihlal edenler hakkında da aynı şekilde verileri. Kaç kişi ihlal etmiş, ne yapmış, neden dolayı… Ve bu durumlarda mağdurun ikincil mağduriyeti ne olmuş? Adam hapisten çıkmış, şiddetten dolayı hapse girmiş, sonra bir şekilde çıkmış ve gelmiş, tekrar öldürmüş kadını veya yeniden… Bunlar bizim için yabancı olan haberler değil, hepimiz biliyoruz. “Ama bunların oran olarak bilinmesi lazım.” deniyor. Yani şu bir gerçek ki Türkiye’de, tabii, bu rakamlar, çok farklı kaynaklardan çok farklı rakamlar ortaya atılıyor.

- Bunun da çaresi aslında GRAVIO’nun söylediği, devletin standart ve de güvenilir veri sistemi geliştirmesi, tutması ve bunu açıklaması, şeffaf olması bu konuda. “Kız çocuklarının ve kadınların güçlendirilmesine yönelik politikalar, işte, ayrımcı kalıp yargıların dönüştürülmesi gibi şeyler, destek ve güçlendirme politikaları, şiddet görenlere maddi yardım, istihdam programları olması lazım, bunları geliştirin.” diyorlar. “Çocuk bakım hizmetlerine erişimlerini kolaylaştırın şiddet görenlerin, şiddet mağdurlarının.” Erişilebilir konut olması lazım, yani devlet şiddet mağduru olan kişiye erişilebilir bir konut sağlamak durumunda olması gerekiyor.

- Türkiye’ye verilen raporda “Böyle bir hattınız yok.” diyorlar. Türkiye’de, tabii, 183 hattı var, biliyoruz hepimiz ama o bu işe yönelik değil yalnızca ve dolayısıyla “Orada çalışan personel bilgili ve destek hizmetlerine yönlendirme açısından da ne kadar yeterli, kuşkulu.” diyor GRAVIO Raporu ve zaten sözleşmenin gereği, ayrı bir hat olması gerekiyor bu konuda. Aslında 183’te mesela şey falan da varmış, gerekli bütün diller falan da varmış, örneğin Arapça konuşan da varmış ama kadınlara yönelik şiddet için böyle 7/24 ayrı bir hat yok ve böyle diller yok. “Devlet görevlilerinin mağdurların başvuracakları yer ve yollar hakkında bilgilendirilmeleri lazım.” diyor, birçok defa “Devlet görevlileri kendileri bu konuda eksik bilgi sahibi.” diyor.

- Özellikle cinsel şiddet vakalarında çok düşük bildirim ve “Bunun hakkında bir araştırma yapın.” diyor GRAVIO “Niçin cinsel şiddet bildirimi yapılmıyor?” diyor. “Mağdurların yapılan bildirimlerin sürecin sonunda ne olduğu ve sürecin ne kadar sürdüğü yönünde ciddi bir izlence bilgisi olması gerekiyor, bunda da eksiklik var.” diyor.

- “Türkiye’de velayet davalarına bakan mahkemelerin bu 6284 sayılı Yasa hakkında daha bilgili olmaları lazım.” diyor. Yani “6284 sayılı Kanun kadınlara yönelik şiddetle ilgili bir şey ama velayet davaları, boşanma davalarına bakanlar bunun hakkında yeteri kadar bilgili değiller, olmayabiliyorlar, dolayısıyla da mesela şiddet olan durumda hâlâ velayetin şiddet gösteren, şiddet uygulayan eşe verilmesi veyahut da bu eşit velayet veyahut da görüşme hakkı, ziyaret durumlarında, çocuk alıp verme sırasında, eşlerin karşı karşıya gelmeleri, şiddet uygulayan ile şiddet görenin son derece olumsuz bir etkileşim içine girmesini ve bir tehlikeye kadınların atılmasını engellemeniz gerekiyor.” diyor.

- “Yasalarınızda -diyor rapor- 15 yaş üzeri çocuklara yönelik cinsel saldırının –“15 yaş üzeri çocuk” dediğimiz zaman 15-18 yaşı kastediyor GRAVIO- İstanbul Sözleşmesi hükümleri doğrultusunda ‘rızasız cinsel davranış, tecavüz’ olarak değiştirilmesi gerekir.” diyor ve de kız çocuklara yönelik olarak işlenen cinsel suçlarda verilen cezaların da takip edilmesi gerekiyor çünkü şöyle bir endişe olmuş anladığım kadarıyla: Yani “Kız çocuklara ilişkin cinsel suçlarda verilen cezalar daha sonra biraz uygulamada aksamalar olabiliyor, kısmen de bunlar bir müddet sonra evlendiriliyorlar, böyle bir kayıp, bu konuda bilgi kaybı ve de adaletin tecellisinde sorun yaşanıyor.” diyor.

- “Zorla evliliğin ayrı bir kendi başına bir suç olarak yasalarda tanımlanması lazım.” diyor, bu da bizim ceza yasamızda yok. Ve de bu malum, yıllardır tartıştığımız -Türkiye olarak söylüyorum bunu- şu töre, namus gerekçesi meselesini, yani açıkça TCK’da kabul edilemez neden olarak töre belirtiliyor ama namusun da olması lazım, “Sadece töre değil, namus gerekçesiyle işlenen suçların da bu kapsamda olması lazım ve haksız tahrik indiriminden çıkarılması lazım.” diyor ve “Bunun için de adalet mekanizması içinde neler oluyor, onu takip edin ve de performans verisi toplayın.” diyor. Şiddet vakalarında cezanın etkili, caydırıcı ve oranlı olması gerekiyor. İşte, ikincil mağduriyetin engellenmesi gerekiyor. “İkincil mağduriyet şöyle bir durumda da olabiliyor Türkiye’de.” diyorlar. “Erkeğe parasal ceza verildiği takdirde, bu, mağdurun ikincil mağduriyetini getiriyor; yani, eve para girmiyor ve şiddet gören kadın tekrar ikincil bir mağduriyet görüyor.” diyor GRAVIO, böyle bir gözlem yapmış.

- “Cezanın ertelenmesi, mağdurun yeni bir tehlikeyle karşılaşmayacağının iyice değerlendirilmesinden sonra yapılmalı.” diyor ve de gene dönüyor, “hâkim-savcı eğitimi” diyor. Hep bu hâkim-savcı eğitimi devam eden tema raporda. “Kolluğun süratli ve tarafsız müdahalesi için bunlara hizmet içi eğitim.” deniyor. Bir de çok önemli bir şey: Bu sözleşme, biliyorsunuz, İstanbul Sözleşmesi sivil toplumla ilişkilere çok önem veren bir sözleşme. Onun için diyor ki: “Bu tür eğitimlerde falan sivil toplum kuruluşlarından yararlanın, özellikle kadın kuruluşlarından çünkü alanda bu işi bilen ve de ciddi deneyimi olanlar sivil toplum kuruluşlarıdır.” diyor. Bir de şimdi “6284 kapsamında acil uzaklaştırma emri çıkmasının failin cezai sorumluluğunun yerine geçmemesi lazım.” diyor, yani ondan sonra bu acil uzaklaştırma emri sadece anlık, orada uzaklaştırmak için alınan bir şey. Bunu bir ceza gibi düşünüp ve de işte, cezai sorumluluğu ihmal etmek veya o yönde süreci geliştirmemek gibi bir endişe taşıyor GREVIO, anladığım kadarıyla; risk değerlendirmesi, risk yönetimi gereğini söylüyor mağdura yönelik tazminatta.