Hürriyet gazetesi yazarı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, Başbakanlığı döneminde danışmanlığını yapan Akif Beki, Erdoğan’a hırsız ve katil demenin eleştiri olmadığını vurguladı. Beki, Erdoğan’a yakın isimleri de eleştirerek, “Başkalarına olunca da küfür, tehdit ve hakaret aynı kapsamda mı, değil mi? Buna da bir açıklık getirilmeli. Hızlı reisçi geçinen amigoların, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı müdafaa görüntüsü altında estirdikleri terör arşa ulaştı.” ifadelerini kullandı.
Beki’nin bugün (6 Nisan 2016) yayımlanan “Hayâsız akın hayâsız akındır“ başlıklı yazısı şöyle:
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu siteminde haklı.
Ülkenin cumhurbaşkanına ‘katil’ demek, ‘hırsız’ demek bir eleştiri değildir.
Erdoğan ve ailesine galiz küfür ve hakaretler yağdırmak, Allah’ın her günü tehditler savurmak basın özgürlüğüne dahil değildir.
Tehdide, küfür ve hakarete başvuran Obama’nın ülkesinde de bedelini ödüyor, Merkel’in ülkesinde de bedelini ödüyor.
Bunda mutabıkız.
Fakat yeni Türkiye’mizde küfürlü, tehditli hayâsız akınlara sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesi maruz kalmıyor.
Başkalarına olunca da küfür, tehdit ve hakaret aynı kapsamda mı, değil mi?
Buna da bir açıklık getirilmeli.
Hızlı reisçi geçinen amigoların, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı müdafaa görüntüsü altında estirdikleri terör arşa ulaştı.
Saldırılarına uğramak için Erdoğan’a atıp tutmuş ya da ağır eleştiri getirmiş olmanız da gerekmiyor.
Hızlı reisçilerle reisçilik yarıştırmamanız kâfi.
Alkışı ağırdan almanız, coşkuda geri kalmanız, tezahüratta yavaş bulunmanız kâfi.
Gülünçlüğe varan şakşakçılık furyalarına, Allah’tan korkmaz çamur atma kampanyalarına katılmayı reddetmeniz kâfi.
Hele bir de eleştirinin yanından yakınından geçin...
Hele bir de herhangi bir konuda ayrı düşünün, yarım ağız ters düşün...
Hafif eleştiri içermesine gerek yok, dokundurmanız yeter...
Hele bir de makul bir çizgide durmayı deneyegörün...
Büyük günahların en büyüğü eksik taraftarlık, direkt cehennemlik oluyorsunuz.
Artık her ne çılgın oyun peşindelerse, hesaplarını bozuyor da ekmeklerini ellerinden alıyormuşsunuz gibi hurra hücuma geçiyor haytalar.
Düğmelerine basılıyor sanki, hepsinde aynı tulumbacı ağzı.
Son örneği Anayasa Mahkemesi.
Geçen hafta, müebbet yemiş bir PKK’lı teröristin bireysel başvurusunu sonuçlandırdı. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verdi.
Karar, skandal karar oldu. Teröristin hakkını gözetmek, PKK’ya destek atmak oldu.
Anayasa Mahkemesi, PKK’lı teröristi haklı bulmuş, daha cenazeleri bile kalkmadan şehitlerimizin kemiklerini sızlatmıştı.
Devlete ve millete karşı şer odaklarının yanında yer aldığına başka kanıt mı gerekirdi!...
Bu da vatana ihanet değilse vatana başka nasıl ihanet edilebilirdi ki!...
AYM gayrimilli olduğunu bir kez daha ispatlamıştı.
Daha ne duruluyordu; tabii ki yarından tezi yok kapısına kilit vurulmalı, Meclis tarafından lağvedilmeli, bu ihanetin hesabı sorulmalıydı.
40 yıldır tanıyanların milli görüş kökenli diye bildiği, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘değerli bir arkadaşım’ dediği Zühtü Arslan başkanlığındaki mahkeme bu.
Terörle mücadelenin arkasında kapı gibi duran, muteberliği sayesinde AİHM’yi bile etkileyen kararları bir kalemde silindi.
Ne gayrimilliliği kaldı, ne üst akla uşaklığı ne de terör örgütüne yandaşlığı...
Ne demekse, devlete ve millete karşı gelmişti.
Gözdağıyla başlayan karalamalar, aşağılık tehditlere, iğrenç kolpalara ulaştı.
Devlete ve millete asıl düşmanlığın, teröristin bile adil yargılanma hakkını inkâr etmek olduğu unutuldu.
Bu kapının yargısız infazlara çıktığı, sonunun faili meçhullere uzandığı unutuldu.
Terörle mücadelenin, tek tek öldürmekle değil teröre kaymayı baştan engellemekle başarılacağı unutuldu.
Onun da örgütlerin eleman devşirirken istismar edeceği adaletsizlikler yapmamaya bağlı olduğu unutuldu.
Kaliteli bir tartışma ortamı ve temiz bir demokrasi için ölçüyü Cumhurbaşkanı Erdoğan koyuyor.
AYM’ye ‘hain’, ‘alçak’ ve ‘terörist’ demeyi basın özgürlüğü sanan serbest atışçılar da duysun.
‘Benim hayasız akıncım, senin hayasız akıncını döver’ anlayışındaki kirli ağızcılar bilhassa duysun.
İyisi kötüsü olmaz, bütün hayasız akınlara son verilmezse herkes çamura batar.
Kulisler getirdi Selvi
Hürriyet’i kutluyorum; Ankara kulislerinin en sıkı kalemini yazar kadrosuna kattı.
Daha başlar başlamaz farkını ortaya koydu; Abdülkadir Selvi’yi de kutluyorum.
Haftada 5 gün yazıyor, 2 gün yazmıyordum, bu köşede o 2 günü artık Selvi dolduruyor.
Bu arada sayısı aynı kalmakla birlikte yazı günlerim değişti.
Salıların yerini pazar günleri aldı, dün ondan yoktum.
Bana sütundaş gelmesinden ayrıca memnun oldum; hoş geldin, kulisler getirdin Selvi.