1985'te çekilmiş bir fotoğraf geçen hafta yeniden dolaşıma girdi.
Viral olup sosyal medyada çok paylaşılan fotoğrafların ömrü uzun olmuyor çoğu zaman. Bazı imgelerin ise hiç modası geçmiyor, derin izler bırakarak zihnimizde kalıcılaşıyor.
Facebook ve Twitter'in anında tepki olanağı sağlayan platformları ortaya çıkmadan çok önce, 1985'te İsveç'in Växjö kentinde çekilen bir fotoğraf, günümüzün 'beğen' ve 'retweet'lerinin gücünden mahrum olsa da kültür bilincimize kazındı.
Fotoğraf bir Neo-Nazi gösterisi sırasında çekilmişti. Kadrajda, annesini toplama kampında kaybetmiş olan Polonya kökenli bir İsveçli kadın, Danuta Danielsson görülüyor.
Faşistlerle aynı ortamda olmanın yarattığı öfkeye daha fazla dayanamayan Danielsson, çantasıyla onlardan birine girişiyor. Bu siyah-beyaz fotoğraf çoğu insan için bir şiar olmaya devam ediyor.
Birkaç haftadır seçim ve referandumlar nedeniyle Amerika ve Avrupa'daki protesto dalgaları içinde Danielsson'un fotoğrafı yeniden gündeme geldi. Bu fotoğrafa bir çağrı da eşlik ediyordu: "Neo-Nazi'yi çantasıyla döven kadın olun!"
Hans Runesson'un çektiği ve hafif şiddetin ne zaman toplumsal bakımdan kabul edilebilir olduğu konusunda okurları tartışmaya davet eden bu fotoğraf, kırılma noktasına kadar zorlanmış kadınları yansıtan eski bir gelenekten gelme.
Hem Artemisia Gentileschi hem de Caravaggio, İncil'de anlatılan Judit'in hikayesini resmetmişti. Hikayeye göre Judith, Bethulia kentini yerle bir etmeyi planlayan Asurlu bir generalin kafasını kesmişti.
Barok dönemi ressamı Elisabetta Sirani ise Plutarkhos'un bir eserinde adı geçen Teb şehrinden Timoclea'nın kendisine tecavüz eden adamı kuyuya atışını resmetmişti.
Kadının intikamını anlatan bu ünlü tablolardan çok daha eskiye dayanan bir başkasını, Eski Ahit'i yansıtan 14. yüzyıl el yazmalarından birinde (The Luttrell Psalter) görüyoruz.
Burada İncil'deki hikayelere ait çizimler gündelik yaşamı anlatan çizimlerle karışık bir halde yer alıyor.
Bunlardan birinde bir kadının çileden çıkmış bir halde kocasının kafasına inmek üzere bir sopayı kaldırdığını görüyoruz.
Erkeğin karısına dayak atmasının normal görüldüğü bir çağda yapılmış bu çizim, komiklikten ziyade cesareti yansıtıyor.
Tıpkı Danielsson'un fotoğrafı gibi bu resim de, anlayış gösterebileceğimiz davranış ile alkışladığımız davranış arasındaki farkın göstergesi olarak insanın zihnine yapışıp kalıyor.