31 Mart'ta yapılacak olan yerel seçime sayılı günler kaldı. Siyasette karşılık atışma ve gerilim artıyor. Liderler meydanlardan rakiplerine karşı sert ifadeler kullanıyor. Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, mevcut durumdan toplumun tüm kesimlerinin özellikle genç seçmenlerin rahatsız olduğunu söyledi. "Ben her kesimden insanla konuşuyorum" diyen Dilipak, "Seçimden sonra da bu tartışma bitmeyecek, sonuçlar kimseyi tatmin etmeyecek ve bütün partilerde taşlar yerinden oynayacak" ifadesini kullandı.
"Siyasette her şey oluyor. AK Parti Gülen’le kol kola giderken bugün karşı karşıya geldi" diyen Dilipak'ın "Komplo teorisinin ‘bin’i bir para" başlığıyla (23 Mart 2019) yayımlanan yazısının ilgili bölümü şöyle
“Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz”..
Kim bilir belki de birileri müşteri kızıştırmak, gündemi saptırmak için bunu yapıyordur.
Belki de samimi bir uyarı ya da bir ihtimal ile ilgili olarak tedbir almak için bir hatırlatmadır.
Şunu söyleyeyim, AK Parti Erdoğan markasını hoyratça kullanıyor. “Haddinden fazla olan her şey, gayedeki hikmeti yok eder.” Seçim kampanyasında ciddi hatalar yapılıyor. Yüze yüze sonuna geldik ama, bu herkes için, aynı zamanda ülke için yıpratıcı oldu. Toplum çok gerildi. Bazı söylemler geri tepecek gibi gözüküyor.
Mansur Yavaş ile ilgili bir komplo senaryosu gönderdi bir arkadaş. Yavaş seçilemezse sorun yok. Ama seçilir de görevden alınırsa, onun yerine kim gelecek?
Bakın siyasi bir konuda, seçim sathı mailinde, hukukla ilgili bir konuda yapılan bu tartışma, sadece tartışmanın taraflarını ya da şüpheliyi değil, yargıyı da yaralıyor. Bu tartışma beraberinde başka yolsuzluk iddialarını da gündeme getiriyor. Sosyal mediaya bakanlar, ya da halk arasında konuşulanlara kulak misafiri olanlar ne demek istediğimi anlıyorlardır.
Genç seçmenler rahatsız. Aslında sağı da, solu da, liberali de mevcut durumdan rahatsız. Seçimden sonra da bu tartışma bitmeyecek, sonuçlar kimseyi tatmin etmeyecek ve bütün partilerde taşlar yerinden oynayacak. Durum ortada! Dikkatli, adil bir gözlemle varılacak sonuç malum. Ben her kesimden insanla konuşuyorum. Dolmuşla, otobüsle, metrobüsle, tramvayla yolculuk ediyorum ve yol boyu konuşuyoruz. Gerçek ekranlardaki görüntülerden ibaret değil. İlk kez, her partiden insanların, kendi parti ve liderlerini böylesine eleştirdiğini görüyorum. Tam bağlı/bağımlı bir seçmen kitlesi yanında, ait olduğu siyasi partiyi eleştiren bir seçmen kitlesi var.
Mansur Yavaş ile ilgili senaryo hakkında görüşümü soran arkadaşın iddiası şu: Mansur Yavaş seçilirse ve yargı sürecinin arkasından politik bir kararla Yavaş görevden alınacak olursa, önce bir mağdur edebiyatı yapacaklar. Sonra yönetimin yargıyı yönlendirdiği tartışması ile adalet kurumunu tartışmalı hale getirecekler ve konuyu AİHM ve AB’ye taşıyacaklar. Bir yandan da Yavaş’ın yerine şimdiden hazırladıkları belediye meclisinden CHP’li birini öne çıkarıp, görevi ona verecekler. Yani Yavaş gibi, Millet İttifakı bileşenlerinin ortalaması bir ismi çekip, yerine bir CHP’liyi getirecekler. Eğer kayyım atanacak olursa direniş, eylem, grev gibi yollara başvuracaklar.
Eğer AK Parti seçimden oy kaybederek çıkarsa, bunun aynı zamanda bir referandum özelliğini taşıdığını söyleyerek AK Parti üzerinde baskı kurmaya çalışacaklar. Eğer Ankara, İzmir, Bursa, Antalya, Urfa gibi iller kaybedilirse meşruiyet tartışması başlatıp, erken seçim yaygarası koparacaklar.
Bütün bunlar olurken, AK Parti ve CHP çevresinden birileri yeni siyasi oluşumlar için kolları sıvayacak. Süreci kızıştırmak için, birileri döviz kozunu kullanacak. Kimine göre kaset savaşlarından söz ediliyor. Mansur Yavaş yolsuzluk sebebi ile mahkûm edilecek olursa, başkalarına ait yolsuzluk dosyaları gündeme getirilecek. İşler çok karışırsa, Erdoğan AK Parti dağılma sürecine girerse, kendi de yeni bir siyasi oluşuma gidebilir mi diye soranlar da var.
İnsanlar merak ediyor. Siyasette her şey oluyor. AK Parti Gülen’le kol kola giderken bugün karşı karşıya geldi. 28 Şubat’ta karşı karşıya olanlar, bugün kol kola girdi. MHP dün nerede idi, bugün nerede duruyor. Peki yarın, FETÖ ile BÇG kol kola girerse ne olacak!? Sonuçta her ikisi de ABD’nin maşası değil mi? Kimine göre, seçimden sonra zaten dış borç, kur-faiz baskısı ile ekonomideki muhtemel dalgalanma siyasi dengelerin daha da bozulmasına sebeb olacak! Toplumda umuttan çok korku hakim. Herkes tedirgin bir bekleyiş içinde. İyimser yorumlar gerçekçi bulunmuyor.
Seçimlere zaten çok az bir zaman kaldı. Seçimde sandıktan istikrar çıkmaz ise piyasanın alacağı hal esnafı korkutuyor. Park açılışları, spor kulüpleri ile ilgili siyasi muhabbetler, işsiz kesimin üzerinden olumsuz etki yapıyor. Görünen o ki siyaset de, bürokrasi de seçime odaklandı ve herkes sonuçları bekliyor. Bir yandan da göz ucuyla, dünyadaki ve bölgedeki gelişmeleri izliyor insanlar.