“Kabataş saldırısı,” iddiasının savunucularından gazeteci Elif Çakır’ın avukatı Fidel Okan’ın saldırı iddiasının “kurgu ve düzmece” olduğunu açıklaması ve geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın da “Kabataş’ta bir anne ve bebeği tacize uğradı” sözleriyle tekrar gündem oldu. Yeni Akit yazarı Ali Karahasanoğlu ise, Kabataş’ta "belden yukarıları çıplak, ellerinde deri eldivenler, başlarında siyah bandanalar bulunan 80-100 kişilik grubun, başörtülü bir kadını dövdüğü ve üzerlerine idrarlarını yaptığı" yolundaki iddiaları çürüten MOBESE kayıtları ile Mersin’de vahşice katledilen Özgecan Aslan cinayetini kıyasladı. “Katil zanlısı ’Ortada görüntü yok ki? Beni niye suçluyorsunuz?’ Ne diyeceksiniz?’ dese ne diyeceksiniz?” diye soran Karahasanoğlu, “Özgecan’ın cansız bedenini gözlerden kaçırırsanız.. Olayın diğer ayrıntılarına gözünüzü kapatırsanız.. Gerçekten de, Suphi’yi aklayıverirsiniz. Gezicilerin yapmak istedikleri de bu..” sözleriyle Kabataş savunması yaptı.
Karahasanoğlu’nun Akit’te “Kabataş’ta görüntü yok da, Özgecan’ın katlinde var mı?” başlığıyla yayımlanan (8 Mart 2015) yazısı şöyle:
Taktik şu:
Gezi isyanı, meşru hükümeti devirme girişimiydi ya.
Başarsaydılar; onlarca insanı kimvurduyla yok edecekler, meşru hükümeti devirip, binlerce insanı gözaltına alacaklardı ya.
Mısır’daki gibi; darbeye karşı direnen bir gösteri yapılırsa, 3.500 kişinin bir gecede öldürülmesini göze almışlardı ya..
Bunun için, “Palet altında kalan genç kızın sırtı” diyerek, yıllar önce birtekne pervanesinden yaralanan kişinin sırtının parçalanmış görüntüsünü sosyal medyada paylaşarak, insanları sokağa çekip, ortalığı yangın yerine döndürmüşlerdi ya.
Yaşananlar olayların gerçek boyutları hatırlanmasın..
Hainlikler, gözü dönmüşlükler, halkı kışkırtmalar unutulsun.. Dillendirilmesin..
Gezi olaylarının meşru hükümeti devirme girişimi olduğu gözlerden kaçırılsın diye..
Yaşanmış benzeri binlerce gerçek olayı kenara itip..
Lokal bir olay üzerinden..
“Hiçbir şeycik olmadı ki? Gezi olaylarında bir karınca bile ezilmedi.. Bir sineğin kanadına zarar gelmedi..” havası veriyorlar.
Bunun son figüranı da, Gezi isyanının ilk gününde Sırrı Süreyya ile, halkı kışkırtanların önünde yer alan hergele..
Gezi isyanı gerçekten adil şekilde soruşturulursa..
İşin ucunun kendisine geleceğini adı gibi biliyor.
Patronu dersen..
O zaten soluk soluğa..
İki kulağı, iki gözü Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun, her an vermesi muhtemel kararında..
“Kağıt üçkağıdı sabıkasını alnıma yapıştırırlarsa, ne yaparım” diye kara kara düşünüyor.
Böyle bir ortamda en iyisi ne?
Cemaatin kanatlarının altına girmek.
Cemaat şu an, “Kabataş olayları palavra idi” diyor ya.
Hergele de.. Hem kendini kurtarmak için. Hem de patronunu cemaat kanatları altına almak için.
“Ben de Kabataş’a inanmamıştım” deyip, Gezi isyanını temize çıkartmaya çalışıyor.
•
“Kabataş olayına inanmamıştım” demek neye benziyor?
“Mısır’da, darbeye karşı direnen göstericilerin toplu olarak bulunduğu alana.. Uzaktan nişan alınarak, 16 yaşındaki Esma’nın bilerek vurulduğuna inanmıyorum. O alanda binlerce gösterici var. Niye Esma’yı vursunlar ki? Hedef alınarak vurulmuş olmamalı.. Tesadüfen kurşun ona gelmiştir. Ben ona inanmıyorum. Zaten vuran yakalanmadı.. İddia edilen çevredeki binaların tepesinden, o uzaklıktan bir kişiye nişan alabilmeleri pek mümkün değil.. ” demeye benziyor.
Ulan hokkabaz. Ulan sahtekar. Ulan ahlaksız..
O alanda 3500 insan silahla öldürüldü.. Esma’yı hedef alarak öldürselerne olur? Topluluğa kurşun attıklarında tesadüfen Esma’yı da öldürmüş olsalar ne olur?
•
Mısır örneğinde, “Esma’nın nişan alınarak öldürüldüğüne ben inanmıyorum” sözü, sıklıkla tekrarlanırsa..
Ne olur?
Önce, bir gösteri sırasında 3.500 kişinin birden öldürüldüğü unutturulmuşolunur..
Sonrasında da..
Esma’nın vurulma olayının, uzaktan nişan alınarak, bilinçli şekilde olduğuna kimse inanmadığına göre..
“Mısır’da darbecilere direniş sırasında yaşanılan katliamların doğruluğu da, şüpheli olabilir” tezi, insanların bilinçaltlarına yerleştirilmiş olunur..
İşte hergelenin.. Ve şürekasının planı da bu.
•
Mısır’daki olayları niye örnek verdim?
İçinde olduğumuz olaylardan ne kadar uzaklaşırsak..
Yaşananları daha iyi analiz edebileceğimiz için.
“Gezi” deyince.
Taraflar ikiye ayrılıyor.
Gezi içindeki Kabataş olayı için de, hemen taraflar iki kutba ayrılıyor.
İki kutba ayrılmadan.
Olayların heyecanından kendimizi bir kurtarıp. Şöyle iki adım geriye gidip. Çok net olaylar üzerinden..
Değerlendirme yapalım..
Ayrıntıda kalan olayların doğruluğunu tartıştıranların oyununa düşmeyelim..
Gözümüzdeki kibrit çöpü ile uğraştıranların, ormanı göstermeme planlarının farkına varalım..
•
Hergele örnek vermiş.
“Fatih’te başı açık bir kadını..” diye başlamış.
Kabataş’ta yaşanan olayın başı açık bir kadının başına, dindarlar tarafından getirildiği iddia edilseydi..
Ama görüntü ortaya çıkarılamasaydı..
Yani Kabataş’ın tersi iddia edilseydi..
O zaman da laikçilere, şöyle diyeceğini yazmış: “Sizi gidi yalancılar sizi... Hadi uzayın...”
Olaylar silsilesini, kendi bütünlüğünden koparıp.. Tekil bir olayın, ispat noktasındaki eksikliklerden yararlanıp, tüm olayları temize çıkartmaya çalışırsanız..
Türkiye’den bir örnek vereyim.. Bakın şu noktaya varırsınız.
Mersin’deki, Özgecan’ın vahşice öldürülmesi olayında.. Katil zanlısı Suphi Altındöken dese ki: “Ortada görüntü yok ki? Beni niye suçluyorsunuz?”
Katilin yakını bir hergele de çıksa, “Üç kişiden birisinin elinde cep telefonu olan bir ülkede, Özgecan’ın öldürülmesine yönelik bir tek kare resim yoksa, Suphi’yi niye suçluyorsunuz?” dese..
Ne diyeceksiniz?
Özgecan’ın cansız bedenini gözlerden kaçırırsanız.. Olayın diğer ayrıntılarına gözünüzü kapatırsanız.. Gerçekten de, Suphi’yi aklayıverirsiniz.
Gezicilerin yapmak istedikleri de bu..
Binlerce aracı yakıp, onbinlerce camı kırmış, ortalığı yangın yerine çevirmişler.. Şimdi diyorlar ki: “O kadının dediği yalan. Görüntü yok çünkü!”
Hay sizin görüntünüze de..
Size de..