24 Mayıs 2019 21:08
Ayşe Sayın
BBC Türkçe
Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK), 6 Mayıs'ta verdiği İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptaline ilişkin verdiği kararın gerekçesini açıklandı. YSK, gerekçeli kararda sandık kurullarının 754 sandık kurulunun usulsüz oluşturulmasının yanısıra, tek başına seçim sonucuna müessir olmasa da 706 kısıtlı, ölü veya oy kullanma yeterliliği olmayan seçmenlerin oy kullanması ile 108 oy sayım döküm cetvelindeki usulsüz iddialarını birlikte değerlendirip, seçimin güvenirliğini zedelediği, bunun da seçim sonuçlarına müessir olduğun görüşüne yer verdi. Ancak 4 YSK üyesinin karşı çıkıp muhalefet şerhi koyduğu karar, İstanbul seçimlerine ilişkin hukuki tartışmayı sonlandırmadı.
Peki, YSK'nin gerekçeli kararı konusunda, süreci başından beri partileri adına izleyen, itiraz ve savunmalarını yapan AKP'nin YSK Temsilcisi Recep Özel ile CHP'nin YSK Tesilcisi Hadimi Yakupoğlu, iptal süreci ve gerekçeli kararı nasıl değerlendiriyor?
AKP'nin YSK Temsilcisi Recep Özel, YSK kararında, oy çalınmasına ilişkin açık bir ifade olmasının beklenmeyeceğini belirtirken, oy farkının 30 binlerden 12 binler noktasına inmesinin 18 bin oyun çalındığını kanıtladığı görüşünde.
Özel'in sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:
Kararla ilgili en büyük eleştiri, kısa kararda olmayan unsurların gerekçeli kararda yer alması noktasında yapılıyor. Hatta muhalefet şerhi koyan bazı üyeler, "kısa karar kesindir" diyerek, ekleme yapılamayacağını söylüyor.
Onu yazan üyenin görüşüne katılmak mümkün değil. Aslında o gün oylanan husus, tek bir tane, seçimin yenilenmesi talebi "kabul mü ret mi", bunun gerekçelerini, iptale karar vermeye götüren nedenlerin ne olduğunu açıklaması, ret oyu verenlerin de daha sonra açıklanması noktasında. Kısa kararda zaten herhangi bir gerekçe yok ki. Kısa kararda bir gerekçe var da yeni gerekçe uyduruldu tezi, tamamen gerçeklikle ilgisi olmayan bir konu. Adı üstünde kısa karar. Netice ne, seçimin yenilenmesi. Neticede tek bir oylama yapıldı ve bunun neticesinde bu karar çıktı.
Siz seçimlerde "organize usulsüzlük var" gerekçesiyle itiraz ettiniz, hatta oylar çalındı diyorsunuz, ama YSK kararından böyle bir sonuç çıkmadığı ifade ediliyor. Oylarınızı kim, nasıl çaldı, ne kadar oy çalındı?
Şimdi efendim, oylar çalındı noktasında fark, 30 binlerden sonra 12 binlere gelirse, demek ki bu 18 bin oyu birileri çaldı ki, en sonunda çaldıkları konu ele alındı. Biliyorsunuz Maltepe'de tekrar sayım oldu, iki sayım arasındaki fark, 808 lehimize azaldı, 98 sandık vardı 117 tane akraba ilişkisi olan bu 98 sandıktaki birinci sayımla ikinci sayım arasında CHP'nin oyu 100 azaldı, 150 bizim lehimize arttı, bunların hepsi çalmaydı, hırsızlıktı . Biz yüzde 9'un tamamını saydırdık ve 30 binden fark 12 binlere geldi. Yüzde 100'ünü saydırmış olsaydık o çalmaların tamamı ortaya çıkacaktı. YSK, bizim çalma çırpma hırsızlık dediğimiz konularla ilgili oyların tamamını saydırmadığı için kararda şu kadar çalındı demesi mümkün mü, onu demesini kimse bekleyemez mümkün değil.
Eleştirilen bir başka konu da 706 kısıtlı, ölü, zihinsel engelli seçmenin seçim sonucuna müessir olmasıydı.
Bakın, sandık kurulu başkanı başkanları çok etkili, çok yetkiye sahip, sandığın patronu, kralı. Her bir sandıkta 2'şer 3'er tane AK Parti'ye yazılması gerekirken yazmadıysa, iç ettiyse, o gün kendisinde yardım isteyen okur yazar olmayanlardan yardım istediyse.. Sandık kurulu başkanlarının bu tür usulsüzlükleri oldu ki, Maltepe'deki iki sayım arasındaki fark 808, tüm ilçelerdeki tüm sandıklar sayılsaydı, hırsızlık dediğimiz şey ortaya çıkacaktı. 2018'de yasal değişiklik yaptık mı yaptık, bunun uygulanması gerekiyor muydu, gerekiyordu. Şimdi muhalefet, karşı oy yazılarından biri diyor ki, "bunu uygulayıcılar içselleştirememiştir." Bir kanun metni içselleştirilememiş diye bir gerekçe olabilir mi? Bir fiil suç haline getirilyor, daha sonra vatandaş bunu içselleştirememiş diye cezalandırmama diye bir durum olabilir mi? Yapılan bu yolsuzluk usulsüzlüklerin, organize bir şekilde olduğu noktasında biz hala bu iddiamızdayız.
Kim bu organize işleri yapan?
Bakın ilçe seçim kurulları, "Niye siz sandık kurulu başkanlarını kaymakamlıklardan gelen listeler haricinde yaptınız" dediğimizde net bir cevap veremediler. Niye yaptınız dediğimizde doyurcu bir cevap veremediler. Şimdi bunlarla ilgili suç duyurusu yapıldı. Şimdi bu suç duyuruları neticesinde artık organize bir iş olup olmadığı, hangi yolsuzlukların usulsüzlüklerin yapıldığını savcılık soruşturması sonucunda ortaya çıkacak. Onu beklememiz gerekiyor. Yine biz bunun organize bir el tarafından yapıldığı, bir akıl tarafından yapıldığı iddiasındayız.
Muhalif oy kullanan YSK üyelerinin bir başka itirazı da "sandık kurulu başkanının kamu görevlisi olmamasını seçmene yüklenecek bir kusur olmaması" yönünde, yani idarenin uygulamaları nedeniyle seçmen cezalandırılamaz deniyor.
Ona da cevap verdi YSK. Diyor ki, evet seçim takvimi oluşumu vardı, "ama biz sandık kurulu başkanlarının listesini siyasi partilere vermiyorduk ki, etkin bir itiraz yolu yoktu" diyor. 298 sayılı Kanun'un 130. maddesinde de diyor ki, "kesinleşmiş olsa, itiraz edilmemiş olsa da olağanüstü itiraz yoluna başvurulabilir." YSK iki şey diyor; biri "siyasi partilere sandık kurulu listelerini vermedim ki, nasıl itirazı kullanacaklardı", ikincisi de "ola ki itiraz etmemiş olmamış olsa bile, olağanüstü itiraz yoluyla önüme getirmelerinin önünde hiçbir engel yok" diyerek, kamuoyunda tartışılan bu konuya noktayı koymuş oldu.
Şöyle de bir endişe dile getiriyor, "23 Haziran sonrasında AKP kaybederse acaba yine benzer süreç yaşanır mı, yeniden seçim olur mu?" diye... Ne diyorsunuz bu yorumlara?
Artık sandık kurulları değişiyor, yeniden oluşumlar siyasi partilerle paylaşılıyor, siyasi partiler süresi içinde buna itiraz edebilecekler. Artık bu ve buna benzer gerekçelerle itirazın önü böylece kapatılıyor. Tabii, kanuna aykırı büyük usulsüzlükler, aykırı işlem ve eylemler varsa, herkes seçim hukukundan kaynaklanan itiraz müessesini kullanacaktır. Biz seçim mevzuatını harfiyen uygulayarak seçim yapılmasından yanayız.
Seçim sonucuna ilişkin tahmininiz?
Tahminim, açık ara Binali bey kazanacak.
CHP'nin YSK Temsilcisi Hadimi Yakupoğlu, tüm sandıklardaki ıslak imzalı tutanakların CHP'nin elinde olmasını beklemediğini, bu nedenle bütün itirazlarının reddedildiğini belirterek, son koz olarak "YSK'yı sahaya sürdüğü" ve seçimi iptal ettirdiği görüşünde.
Yakupoğlu'nun sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:
Gerekçeli kararı nasıl değerlendiriyorsunuz?
YSK kararına gelmeden önce, bu karar nereden çıktı, neden bu karara ihtiyaç duyuldu oradan başlamak istiyorum. Çünkü biz 31 Mart 2019 tarihinde İstanbul'da yapılan seçimlerde ilk defa olarak 39 ilçede, CHP olerak 31 bin küsur sandığın tamamındaki ıslak imzalı tutanakları elde ettik. Böyle bir şeyi AK Parti beklemiyordu.
Dolayısıyla sandığın tapusu dediğimiz tutanaklar elimizde olduğu için, yapılmış olan tüm sandık başındaki şikayet ve ilçe seçim kuruluna yapılan itirazların tamamı reddedildi, hatta itiraza dahi gidemediler. Sadece maddi hatalar düzeltildi.
AKP sadece kendi lehine olan olan düzeltilen maddi hataların sayısını veriyor, Sayın İmamoğlu lehine düzeltilen maddi hataların sayısını vermiyor. Halbuki, iki taraf lehine düzeltilen hataların verilmesi daha objektif bir sonuç olacaktır.
Ama burada değiliz biz, bu maddi hatalar düzeltikten sonra ve itirazları da gerekçesiz kaldıktan sonra, AK Parti'nin elinde tek bir seçenek kaldı, geçersiz oyların sayılmasını sağlamak, mümkünse geçerli olanların da tümünü saydırmak.
298 sayılı kanunun 112. maddesine göre sizin böyle bir sayım isteyebilmek için gözle görülür somut belge, delil ortaya koymanız gerekir.
Bu da nedir, sandık başındaki iş ve işlemler dolayısıyla geçerli, geçersiz oylar sayılırken, yapılmış bir şikayet olması lazım. Ya AK Partili sandık üyesi ya da müşahit tarafından yapılıp, bu itirazın da reddedilmesi ve sandık tutanak defterine geçirilmiş olması, ilçe seçim kuruluna yapılan itirazın da reddedilmesi gerekir ki, geçersizlik iddiasının bir delili oluşsun.
Ama baktığınızda 39 ilçedeki hiçbir sandıkta böyle bir delil yok, sandık tutanak defterlerinin tamamı bomboş. Bunun üzerine enteresan şekilde ilçe seçim kurulları arka arkaya hiçbir gerekçe olmadan geçersiz oyların sayım kararı vermeye başladılar. Gerekçe, "efendim, maddi hatalar düşünce fark azaldı dolayısıyla bakın biz bunları da saydırırsak, fark ortadan kalkar." Böyle bir gerekçe varsa, 2014'de Mansur Yavaş, Melih Gökçek'e karşı 30 bin oyla kaybetmişti, geçersiz oylar 125 bindi. O zaman yine ben savundum. Dedim ki, "sadece geçerli oyları sayın, tüm oyların sayımından vazgeçtim, sadece geçerlileri sayın" dedim, ama bu talebimiz 20 dakika da YSK tarafından reddedildi.
YSK'nın gerekçeli kararında kısıtlı, ölü, zihinsel engelli 706 seçmen, oy sayım cetvellerindeki usulsüzlükleri de, sandık kurullarının oluşumuyla birlikte seçim sonucuna müessir olarak nitelendirmesini siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Birlikte değerlendirilemez bunlar, bunlar pek çok kez yaşanmış olaylardır. Mesela 2014 mahalli idareler seçiminde YSK; 14 seçimi iptal etti. Bunların 12'si kısıtlı seçmenlerin kullandıkları oyların toplamının aradaki farktan fazla olmasıydı. İşte Yalova'da seçim mesela bundan iptal edildi.
Yusufeli'ni örnek gösteriyorlar, biz 1 oyla kaybetmiştik. Ama biz 4 kısıtlı seçmen listesi verdik, 2'si kesinleşmemişti 2 tane kısıtlı seçmenin kararı kesinleşmişti aradaki fark 1'di ve seçimi iptal etti. Peki Honaz'da 1 oy farkla biz kazanmıştık, aynı şekilde siz kısıtlı kararı getirdiğiniz, 1 kısıtlının oy kullandığı ortaya çıkınca Honaz iptal edildi. İşte İstanbul'daki fark 14 bine yakın, oy kullanma vasfı olmayanların sayısı 706. YSK bunu gerekçeli kararına yazmaz bile normalde reddeder bırakır.
250 sayfalık karara bakıyorsunuz 100 küsuru, seçmenle ilgili gelen tespitler, bunun esasa etkisi yok ki. Bu iddianın kabul edilebilir yanı veya karşılığı yoktur. Oy sayım döküm cetvelleriyle ilgili iddianın da bir karşılığı yoktur. Dediğim gibi 6 Mayıs'ta müzakereler sona erdirilip, karar verildikten sonra 7 üyenin gerekçeli kararı yazarken müzakerelere devam ettiği anlaşılıyor. Çünkü oy sayım döküm cetvelleri 8 Nisan'da incelendi, 22 tane ilçede 57 sandıka boş veya imzasız oy sayım cetveli tespit edildi ve bunların tamamı yeniden sayıdı. AK Partililer sondaj diyorlar, sondaj değil bu kendi itirazları sonucunda tespit edilen sandıklar bunlar . 108 sandık nereden çıktı bilmiyorum. Benim katıldığım müzakerelerde bu görüşmeler yapılmadı. Zaten 2 üyenin muhalefet şerhinde bu husus var. Yani sandık kurulu başkanlarının 754'e çıkarılması. Oysa Sadi Güven'in muhalefet şerhinde de var. 6 Mayıs'ta karar verilirken, müzakerelerde 212 tane sandık kurulu başkanının özel şirket çalışanı olduğu, 41 tanede de ayrıca bir liste gelmişti bunlar tespit edildi, diğer hususların araştırılmasına gerek yoktur denildi. Çünkü ortalama bir sandıkta ortalama 340 seçmen oy kullanmıştır dendi, 212 sandıkta 70 bin gibi bir rakam oldu. "Bu seçime müessirdir" dediler seçimi iptal ettiler.
AK Parti bizim elimizde ıslak imzalı tutanak olduğu için tüm yolları tüketti, tüm itirazları reddedildi. Bu ortaya çıktıktan sonra son bir şeyi yaptı. Hani trenlerde tehlike anında çekiniz diye emniyet kolu vardır ya, işte emniyet kolunu çekti, YSK 'ya "sahaya in, çünkü ben bir şey bulamadım, bu seçim bir şekilde iptal edilsin" dedi. YSK'da o emniyet kolu çekilince treni durdurdu, 7 üyenin oyuyla İstanbul seçimini iptal ettirdi.
YSK'ya siyasi baskı olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Ben siyasi bir baskı olup olmadığına tanık olmadım. Ama bu kararı siyasi bir karar olarak görüyorum. Çünkü bu kararda 212 sayfası asıl karar biliyorsunuz, 211'nci sayfası dışında, bu kararı hukuki olarak değerlendirebileceğim tek bir satırı, sayfası dahi yok. 211'nci sayfada sonuçtan önceki 3 paragraf: YSK oy sayım döküm cetvelleri, tek başına seçimin iptali için gerekçe olamaz, biz de bunu söylemiştik. İlave ettik sandık kurulu teşekkülü ile ilgili de tek başına böyle bir şey yapmadık dedik. YSK bize emsal göstersin dedik, gösteremedi.
YSK kararı kesin, itiraz edilemiyor ama başka bir hukuki arayış içine girecek misiniz?
Biz 23 Haziran'a odaklandık. 31 Mart'ta oy verenler sandığa giderse ve gitmeyenlerin bir kısmı daha giderse biz bu seçimi alacağız. YSK'ye emniyet kolunu çekip durdursalar da biz bu seçimi alacağız. O yüzden biz şu anda enerjimizi sonuç alamayacamayacığımız bir takım başvuru yolları ile harcamıyoruz. Şu anda bütün sandık kurullarındaki CHP'li üyeler atanmış durumda.Türkiye'nin dört bir yanından avukatlar istanbul'a gelmek için örgütleniyorlar şu anda, sandık başında müşahit olacaklar sadece. O yüzden seçmenlerimize diyoruz ki gönül rahatlığıyla gelin ve lütfen oy verin.
Peki yaşanan bu süreçten sonra, 23 Haziran'da, seçimin güvenli ortamda yapılıp yapılmayacağı konusunda kaygı taşıyor musunuz?
Artık her konuda kaygımız var. Biz YSK'ya güveniyoruz demiyoruz. Ama biz 31 Mart'ta sandıklara sahip çıktık, ıslak imzalı tutanakları aldık, AK Parti hiçbir şey yapamadı, sadece YSK'ya tepeden inme siyasi bir kararla seçimi iptal ettirdi. Biz 23 Haziran'da 31 Mart'ta yaptığımızın aynısını yapacağız. Aynı seçmenle sandığa gideceğiz ama sandığa gitmeyen seçmenimiz de giderse aradaki farkı aştığımızda artık YSK'nın da elini kolunu bağlayacağız.
Organize usulsüzlük dedikleri bu, biz organize olduk, bütün sandık sonuç tutanaklarını aldık, AK Parti bunu hayal edemedi, onların rahatsız oldukları konu bu zaten. Sandık başlarında varlardı ama gerekli şikayetleri itirazları yapmadılar, neden çünkü usulsüzlük yoktu. O insanlar da işlerini iyi yapmadıkları için değil, ortada bir usulsüzlük yoktu.
© Tüm hakları saklıdır.