Yazar Alev Alatlı, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı eleştiren kişilere ilişkin olarak, "En mutsuz zamanımdayım türü yaklaşımları yakıştırmıyorum. Geline oyna demişler, yerim dar demiş. Bugünkü Türkiye’den mutsuz olan ve Erdoğan’ı eleştiren aydınlar atarlı ve ergendir. Durup dururken atar yapıyorsunuz" dedi.
Habertürk'te Kübra Par'ın sorularını yanıtlayan Alatlı, ABD, Türkiye krizine ilişkin olarak, "Her şey gibi sonu vardır. Sonuçlarından ders alınırsa bir şeyleri götürür. Hayır olacak tarafı yoktur. ABD'ye bağımlı olmak tuhaf bir anlatım. Kendi ayakları üzerinde duran bir ülke olmaya çalışmak lazım. Amerika Amerika olalı böyle başkan görmedi. Trump nükleer denizaltındaki delirmiş kaptan gibi" diye konuştu.
“Sistemler binicilerine göre kişnerler." diyen Alatlı, "İnsan faktörüdür olayı götüren" ifadesini kullandı.
"Dünyada bir Erdoğanofobi olduğunu düşünmüyorum, Erdoğan değil de başka bir lider olsaydı yine aynı şeyler olurdu" diyen Alatlı, "Seçimin koşulları aynı olacaktı, hedef Türkiye. Kim bu oyu alabilirdi ki. Bu söylem ile alınabilecek bir oydu. Onu aldı" ifadesini kullandı.
Alatlı, "Erdoğan’a oy veren yüzde 52’nin saklı korkuları, arzuları ve niyetleri var. Korkusu ekonomik. İtilip kakılma korkusu var. İsmet İnönü devrinde köylünün Ankara'ya girmesi yasaktı. Böyle bir yerden geldiğinizi düşünün.Bir taraftan gurur var." dedi.
Alatlı, “28 Şubat’ta kapanan kadınların tavrı dini değil siyasi refleksti." ifadesini de sözlerine ekledi.
Yazar Alev Alatlı, Türkiye’deki aydınlar konusuyla ilgili olarak, “Ergen buluyorum. En mutsuz zamanımdayım türü yaklaşımları yakıştırmıyorum. Geline oyna demişler, yerim dar demiş. Ergen ve atarlı bir tavır olarak görüyorum. Durup dururken atar yapıyorsunuz” dedi.
"İçimize sinmiş bir yükümlülüğümüz var"
“Türkiye ahlaki anlamda geriliyor, hem muhalif hem yandaş ikiyüzlüyüz.” diyen Alatlı, "Ne birinde ne de diğerinde doğruyu okuyamıyorsunuz. Masa başında başka türlü konuşuruz, çıktıktan sonra başka bir şey konuşuruz. Türkiye bu yüzden kaybeder. İçimize sinmiş bir ikiyüzlülüğümüz var" ifadesini kullandı.
“Ne yandaşım ne muhalif, aydın olmaya çalışan biriyim”
Niye muhalif? Muhalif veya yandaş olmak zorunda değilsiniz. Şurada bir tablo olsa, ben seyretmek için geriye çekilsem, tabloya muhalifim demek mi oluyor? Hayır. Perspektifi daha iyi görebilmek için geriye çekiliyorum. Görebilmek için geriye çekilirsiniz. Bu, muhalif olduğunuz anlamına gelmez. Yanına gidip burnunuzu sokar, dibine bakarsanız çok sevdiğiniz anlamına da gelmez” diyen Alatlı, “Aydın olmaya, doğru düşünmeye, haksızlık etmemeye çalışan ve yanılmaktan kaçınan biriyim. Nasıl yanılmaktan kaçınırım? Kendi egoma yenilerek. Sevdiğim ve sevmediğim şeyler var. Bunlara yenilmek istemem. Yaşım, eğitimim, geldiğim ve gittiğim yer belli. Bunların bana verdiği önyargılar muhakkak vardır. Bunlardan kurtulmaya çalışan birisiyim, yaptığım o. Abuk sabuk laflar görüyorum. Neyin yandaşlığı veya neyin muhalefeti?” diye ekledi.
Alatlı, Kübra Par’ın “Türkiye’nin kapatamadığı, dönüp dönüp açtığı dosyalar ne?” sorusuna, “Her şey. Açmadığı mı var? En basitinden eğitim dosyası. Neyi, niçin, nasıl öğreteceğiz? Bu kaçıncı değişiklik? Bir de evveliyatı var bu işin” şeklinde yanıt verdi. “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçilmiş olması bitmeyen bir arayışın ve çıkmazın bir parçası mı?” sorusunu, “Çıkmazın değil; arayışın bir parçası. Bu bir Rönesans. Hiçbir Rönesans insanı Rönesans’ın içinde olduğunu bilerek ölmez, çoğu mutsuz ölür. Her Rönesans “Şunlar olabilirdi ama olmadı” diyen insanları mutsuz eder. Ne olabileceğini, ne yapılması gerektiğini gördüğünüzü zannediyorsunuz; ama gitmediğini görüyorsunuz ve üzülüyorsunuz” şeklinde yanıtladı.