Sosyolog ve ilahiyatçı yazar Ali Bulaç, 10 yıl süren tefsir çalışmasını geçtiğimiz günlerde tamamladı. “Kur’an Dersleri” ismiyle yayımlanan tefsir 7 ciltten oluşuyor. Yarına Bakış'tan Betül Tanrıseven'in haberine göre, Ali Bulaç, çalışmasını “Hayatımın en önemli, en anlamlı, en sorumluluk gerektiren işi” olarak niteliyor.
"Geleneksel usulü takip ettiğini" ifade eden Bulaç, “24 kitabım yayımlandı; ama en önemlisi bu oldu. Onlar daha çok sosyoloji, iktisat ve düşünce ağırlıklı kitaplar ama tefsir öyle değil. 200 sene sonra da okunan bir kitap" diye konuşuyor. "Tefsir yazmanın ağır sorumluluk gerektirdiğini" belirten Bulaç, zaman zaman eserini yarıda bırakmayı düşünmüş. Ancak ilmine güvendiği insanların yazdıklarını inceleyip teşvikte bulunmasıyla ortaya 7 cilltlik bu eser çıkmış.
Ali Bulaç’ın tefsir çalışmasının aslında 15 yıl öncesine dayanıyor. 1991 yılında BBC ekranlarında İslam’da kadının yeriyle ilgili tartışma programında papazlar, teologlar ve Müslüman konuklar arasında sıkı bir tartışma geçer. Programda zorlanan katılımcılar dünyanın farklı ülkelerindeki alimlere ve yazarlara İslam’da kadının şahitliğini konu alan Bakara Sûresi’nin 282’inci ayeti hakkındaki yorumlarını sorar. Ayet üzerinde 3 ay çalışan Bulaç, küçüklükten itibaren kelimelerin kökenlerine duyduğu merakın da etkisiyle tefsir yapabileceğine kanaat getirir. Tefsir yazmanın Kur’an’ın anlaşılmasına katkı bulunmak olduğunu anlatan Bulaç, tefsir yazımının her dönem olacağını söylüyor.
"Aslolan usuldür"
Hem İslami ilimleri tahsil eden hem de sosyoloji okuyan Bulaç, sosyal bilimlerin de bir ayet ile ilgili yaklaşımlarını göz önünde bulundurduğunu ancak sosyolojik perspektiften tefsir yapmadığını vurguluyor. Böyle bir tefsirin hatalı olacağının altını çizen Bulaç, “Aslolan usulün takip edilmesidir. Ama bu usulü takip edip, bir ayet ya da ayet kümesini tefsir ederken sosyolojinin, siyaset biliminin, antropolojinin, iktisadın, felsefenin, hukukun, mantığın, iktisadı doktrinlerin de verilerini göz önünde bulundurdum. Mesele antropoloji. Çünkü Kur’an-ı Kerim bu konularla da ilgili bir kitaptır. ” şeklinde konuşuyor.
"Razi, Kurtubi, Seyyid Kutup hocamdır"
Tefsirine “Kur’an Dersleri” ismini veren Ali Bulaç, Razi, Kurtubi, Seyyid Kutup, Elmalılı ve diğer esas aldığı müfessirleri hocaları gibi kabul ettiğini ifade ediyor. Bir ayet üzerine düşünürken geçmiş tefsirlerden faydalandığını belirten Bulaç şunları söylüyor: “Sanki onların halkasında bir öğrenciymişim gibi düşündüm. Fakat bir hocadan değil bütün bu hocalardan ders alarak bu tefsirleri yaptım. O halde buna ‘Kur’an Dersleri adını vereyim’ dedim.”
"Sorunların kaynağı Kur’an’ı iyi bilmemek"
“Maalesef insanlar okuyor ama okuduğunun üzerine tefekkür etmiyor. İslam dünyası’na baktığımız zaman, ahlaki bakımdan yozlaşmış durumdayız, iktisadi hayatımızda gelir eşitsizliği malum. Baskı ve zulümler var. İslam dünyası’nda savaşlar, çatışmalar sürüyor. Müslümanlar birbirini acımasızca öldürüyor, özgür değiller, adalet tesis edilmiyor. Aralarında birlik yok. Bütün bu sorunların kaynağında bizim Kur’an’ı iyi bilmememiz geliyor. Fakat bilmek yetmez, ruhen de buna iştirak etmek gerekir. Yoksa bir akademisyen ya da bir oryantalist gibi Kur’an’ı okuduğunuz zaman Kur’an’ın insan üzerinde bir tesiri olmaz.”
"Tefsir, Kur’an’ı anlamak için kurulan cümle"
“Ben tefsiri Kur’an’ı anlama yönünde kurulmuş bir cümle olarak görüyorum ve bu cümle kıyamete kadar noktalanmaz. Bu öyle bir cümle ki Taberi kurar, Kurtubi onu devam ettirir, Razi, Beydavi bu cümleyi devam ettirir. Herkes kendi toplumunda kendi sosyal şartlarında, ‘Toplumu nasıl anlayabilirim ve nasıl anlatabilirim?’ maksadıyla tefsir yazar."