Zaman gazetesi yazarı Ali Ünal, "Münafık, İslâm ve Müslümanlar için en tehlikeli olandır. O, İslâm’ı ve Müslümanları içten vurmak için mescidler bile inşa edebilir" dedi. “(Mü’minlerle kâfirler) arasında zıp orada, zıp burada gider gelirler; ne bunlara katılırlar ne de onlara” ayetini referans gösteren Ünal, "Münafıklar pinpon topu gibi, bir orada bir burada bir hayat sürerler" yorumunda bulundu.
Ali Ünal'ın Zaman gazetesinde "Nifak ve münafık" başlığıyla yayımlanan (29 Temmuz 2014) yazısı şöyle:
Nifak, ‘Ne-Fe-Ka’ fiil kökünden gelir. Fiilin masdarı ‘nefak’, ‘yer altında bir ucundan girilip öbür ucundan çıkılan (el-İsfahanî, el-Müfredât), üzerinde kimseye görünmek ve kimse tarafından bilinmek, sırlarını da kimseye vermek istemeden gizli gizli yürünen yol’ demektir.
İlgi çekicidir ki, ‘münafık’ kelimesi, fiilin ‘mukabele’ ifade eden dörtlü ‘müfaale’ kipinden gelir. Bu da, münafığın gerek kendine, gerek Allah’a ve gerekse başkalarına karşı ikili bir pozisyonda bulunduğunu ve giriş-çıkışlar içinde olduğunu çok çarpıcı bir biçimde ortaya koyar.
Münafıkların ‘bir kapıdan girip diğer kapıdan çıktıkları’nı, inandıktan sonra küfre düşüp, pinpon topu gibi, bir orada bir burada bir hayat sürdüklerini Kur’ân, değişik âyetlerinde ifade eder: “Onlar iman ettiler, sonra da küfrettiler.” (63: 3) “(Mü’minlerle kâfirler) arasında zıp orada, zıp burada gider gelirler; ne bunlara katılırlar ne de onlara.” (4: 143) Bunun sebebi ise münafıkları ilgilendirenin öncelikle hayatları, makamları ve servetleri olmasıdır; münafıkların dünyaları adına uzun emeller peşinde bulunmalarıdır. (5: 52; 47: 25). Yine ilgi çekicidir ki, malı harcama manâsına gelen ‘infak’ da aynı Ne-Fe-Ka fiil kökünden bir kelime olup, onun dört harfli ‘if’âl’ kipindendir. Bu kip ‘izale, giderme’ manâsı taşımakla, samimî infak, bir bakıma nifakı gideren aksiyondur.
Karanlık yolların yolcusu, karanlık izbelerin adamı olan münafık, İslâm ve Müslümanlar için en tehlikeli olandır. O, İslâm’ı ve Müslümanları içten vurmak için mescidler bile inşa edebilir (9: 107). Görünümü yerinde, konuşması fasih, sözü dinlenir, yapısı itibariyle de görkemli olabilir. Belki, kavmin önde gelenlerinden ve hatırı sayılır kişisidir: “Onları gördüğün zaman cisimleri hoşuna gider, söz söyleseler sözlerini dinlersin. Oysa duvara dayanmış, giydirilmiş odunlar gibidir onlar!” (63: 4) Kur’ân’ın son iki sûresi olan Muavizeteyn’de özellikle onların şerlerine dikkat çekilir: “De: ‘Sığınırım karanlığın yarıldığı demin Rabbi’ne, yarattıklarının şerrinden; üflediği zaman düğümlere üfleyenin şerrinden; ve haset ettiği zaman hâsidin şerrinden.’” “De: ‘Sığınırım insanların Rabbi’ne, insanların Meliki’ne insanların İlâhı’na, fısıldayıcı sinsi vesvesecinin şerrinden.’”
Münafık, karanlık kişidir; fısıldar, düğümler atar, üfler; hasettir. İnsanlardan insan olmayı kibrine yediremez. Tam bir bozguncu olduğu halde, kendisinin ıslahçı olduğunu iddia eder. Gerçekte iman etmediği halde, en iyi mü’min olduğu iddiasındadır. Mü’minlerin yüzüne güler, fakat gizli mahfillerde kendilerini arkadan idare eden “şeytanları”na gerçekte o şeytanların elemanları olduklarına dair teminat verir. (2: 8-16)
Münafık, ihaneti sebebiyle korkaktır (9: 56); bu bakımdan, fırsat bulduğunda en büyük zalim, fakat güçlüler karşısında ayak yalayan zelil bir firavundur. Münafık, insanların hoşuna gideni söyler, hoşlarına gitmeyecek şeyi yapar. Onun en önemli bir vasfı, yapmadığını, yapmayacağını söylemesi, söylediğinin tersini yapmasıdır (61: 2‒3) Münafığı tanıma adına bir hadis-i şerif bize dört ipucu daha verir: “Kimde dört vasıf bulunursa halis münafık olur. O dört şeyden biri kendisinde bulunan kişide ise onu terk edinceye kadar münafıklıktan bir haslet bulunur. Bunlar: Kendisine bir emanet tevdi edildiğinde ihanet eder; konuştuğunda yalan konuşur, söz verdiğinde yerine getirmez. Bir kimseyle çekiştiği zaman aşırı giderek karşısındakinden fazla kötülük yapar.” (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizî) Münafık bir de, insanları kandıracak şekilde konuşmasıyla tanınır (47: 30). Bütün bunlara rağmen, özellikle şehirlerde, medenî görünenler arasında münafıklıkta kaşarlanmış öyleleri de vardır ki, onları ancak Allah tanır (9: 101).
Münafık içeriden, sinsi, yalancı ve hilekâr düşman, kâfirden daha kötü, daha tehlikeli, aldatıcı ve bozguncu olduğu için Kur’ân, Bakara Sûresi’nin başında kâfirlerden iki âyetle bahsettiği halde, münafıklara 13 âyet ayırmıştır. Dünyada böyle olan münafık, Âhiret’te de Cehennem’in en derininde olacaktır. (4: 145)