Almanya Federal Meclis Başkan Vekili Claudia Roth’un, “Başkan Vekili” sıfatıyla Ahmet Altan’ın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Yargıtay kararlarına rağmen 5 yıldır tutuklu bulunduğunu belirterek, tahliye edilip yeniden tutuklanmasının ardından UNESCO’ya başvuru yaptığı ortaya çıktı. UNESCO, başvuru ile ilgili olarak Türkiye’den, Altan’ın, “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi”, “Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi” hükümlerine aykırı biçimde cezaevinde tutulduğu iddiası konusunda bilgi talep etti. Bilgi talebi yazısında, Yargıtay’ın dosyayı hala arşivde tutması ve Altan’ı tahliye etmemesine de vurgu yapıldı. UNESCO, başvuruyla ilgili kararını bahar aylarında verecek. UNESCO’dan gelen yazıyla ilgili olarak, Ankara’da, “Zaten yaptırım söz konusu olamıyor” değerlendirmesinin yapıldığı bildirildi. UNESCO, başvuruyu haklı bulursa, Türkiye ilk kez mahkum edilmiş olacak. Yargı reformunun tartışıldığı bir dönemde, beyanname ve uluslararası sözleşmelere aykırı uygulamalar yaptığı karar altına alınacak.
Alınan bilgiye göre, Roth, Başkan Vekili sıfatıyla 23 Temmuz 2020’de Altan ile ilgili olarak UNESCO’ya başvurdu. Altan, FETÖ ile hareket ederek, hükümeti devirmeye çalıştığı iddiasıyla 15 Temmuz darbe girişiminin ardından tutuklanmış, ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edilmişti. Yargıtay, bu kararı bozmuş, Altan’a ancak “örgüte yardım” suçundan ceza verilebileceğini karar altına almıştı. Altan, bunun üzerine yeniden yargılama sonunda 10 yıl 6 ay hapse mahkum edilmiş, tahliyesine karar verilmişti. Buna karşılık, Altan, 8 gün sonra itiraz üzerine yeniden tutuklanmıştı. Mahkeme hükmüne karşı savcılığın itirazda bulunmasının hukuksuz olduğu savunulmuş ancak üst mahkeme ve Anayasa Mahkemesi, bu itirazı yerinde bulmamıştı.
Alınan bilgiye göre, Roth da başvurusunda, Ahmet Altan’ın gözaltına alınması, tutuklanması, yargılanması, Yargıtay ve temyiz süreci, Anayasa Mahkemesi kararı, AİHM başvurusu, Silivri’deki yaşamı, tahliye edilip yeniden tutuklanması ve yargılanma sürecinde yaşanan 10’a yakın hakkının ihlal edildiğini vurguladı.
Dosyaya gönderilen yazıda, başvuruyla ilgili olarak, “Tüm iç ve dış hukuk yollarına başvurulduğu ancak Türkiye’de mahkemelerin mevcut siyasi baskı koşullarında bağımsız olamaması nedeniyle sonuç alınamadığı, Türkiye’nin Ahmet Altan’ın lehine olan bulguları kasıtlı olarak görmezden geldiği, bu bilgiler ışığında devletler arasında yargı yetkisi olmayan bir diyalog formatının Altan’ın durumunu değerlendirmesinin gerekli olduğu, özellikle sanat ve kültür özgürlüğünün korunmasıyla özel olarak görevlendirilmiş BM örgütünün sözleşmelere taraf devlet olarak yükümlülüğünü ihlal etmesi sebebiyle Türkiye’yi sorumlu tutması gerektiği” ifadeleri yer alıyor.
Bu iddialara, Altan’ın eleştirisel sesleri tamamen bastırmak amacıyla tutuklandığı, uydurma suçlamalar altında hukuka aykırı bir şekilde hapsedilmiş bulunduğu, televizyonda konuşması, Cumhurbaşkanı’nı eleştirmesi nedeniyle suçlandığı, bu nedenlerle 10 yıl 6 ay hapse mahkum edildiği, bunun yanı sıra propaganda ve Cumhurbaşkanı’na hakaret gerekçesiyle 5 yıl 11 ay hapse mahkum olduğu, kardeşi Mehmet Altan’ın benzer eylemlerden suçsuz bulunmasına rağmen Ahmet Altan’ın suçlu sayıldığı olguları sıralandı.
Ankara: Zaten yaptırım yok
UNESCO’nun gizli bir yazıyla, kabul edilebilir bulduğu başvuru konusunda Türkiye’den bilgi talep ettiği öğrenildi. Adalet Bakanlığı’nın bu konuda çalıştığı ifade edildi. Buna karşılık, ilk değerlendirmenin, “UNESCO, Türkiye’yi mahkum etse de yaptırım gücü yok” şeklinde olduğu iddia edildi. Ancak UNESCO’nun temel hakları ihlal ettiğini karar altına alması, yargı reformunun tartışıldığı bir dönemde, Türkiye’nin hakları ihlal eden ülke olarak dünyaya ilan edilmesi anlamına gelecek.
Türkiye için ilk
Unesco 1978 yılındaki 104. Yürütme Kurulu Toplantısı’nda kendisine iletilen İnsan Hakları İhlalleri karşısında harekete geçme kararı aldı. Bu süreç ‘’104 Prosedürü’’ olarak niteleniyor. Başvurular temel görevlerinden biri Unesco’nun görev alanındaki insan hakları ihlallerini incelemek olan 30 üyeli ‘’Sözleşmeler ve Tavsiyeler Komitesi’nde ele alınıyor.Komite ihlal bulması halinde bunu gizli bir raporla Yürütme Kurulu’na bildiriyor.Bugüne kadar Türkiye için ‘’104 Prosedürü’’ nü işleten bir başvuru olmamıştı, UNESCO Ahmet Altan, başvurusunu kabul ederse bu bir ilk olacak ve Unesco Türkiye’yi insan haklarını ihlal eden bir ülke olarak kayda geçirecek.Başvuru 2021 İlk Baharında ele alınacak.
|
Altan’ın avukatı Figen Albuga Çalıkuşu, T24’ün başvuruyla ilgili sorularına şu yanıtı verdi:
"Ahmet Altan’ın devamlı olarak tutuklu kalması ve kendisinin koruma altındaki eylemlerini suç olarak nitelendiren her türlü hukuki karar, insan haklarının alenen ihlali anlamına gelmektedir. Daha önce darbe davası sonrasında da propaganda ve hakaret davası olmak üzere kendisinin aynı yazı nedeniyle iki defa yargılamaya tabi tutulması, Altan’ın insan haklarını etkileyen temel ceza hukuk ilkelerinin ihlaline neden olmuştur. Bunlar başvuruda belirtiliyor. Ayrıca ‘COVID-19 pandemisinin tehlikeli koşulları altında, Türkiye devleti sağlık endişesiyle çok sayıda mahkûmu serbest bıraktığı, Ancak siyasi mahkûmlardan ziyade yalnızca adli suçluların bu özgürlükten faydalandırıldığı olası koronavirüs enfeksiyonundan kötü şekilde -etkilenme riski bulunan 70 yaşında bir vatandaş olarak Altan hala cezaevinde tutulmaya devam ettiği’ de bildirimde yazılı. Bu durumda Yargıtay’ın incelediği ve istediği gibi verilen karar ile kendisine geri gelen dosyayı arşivde bekletmesi ve tutukluluk halinin böylece sürdürülmesi de yeni bir insan hakları ihlaline neden olmaktadır."
|