Bu yazın en ilginç manzaralarından biri de sel felaketinin meydana gelendiği şehirlerin sokaklarında, insanların sörf tahtası üzerinde ilerlemeye çalışmasıydı. Sel sullarına kapılan otobüs ve otomobiller, sular altında kalan metro durakları… Almanya’nın pek çok yerinde bu görüntüler artık neredeyse olağan hale geldi.
Alman Meteoroloji Dairesi’nin verilerine göre geçen Temmuz ayı, ölçümlerin başladığı 1881 yılından buyana en çok yağışın görüldüğü aylardan biriydi. Diğer yandan termometrelerin 37-38 dereceyi gösterdiği günler de oldu. Aşırı sıcakların hemen akabinde görülen yoğun ve şiddetli yağışlar da sel felaketlerine neden oldu. Uzmanlar, bu aşırılıkları iki kelimeyle açıklıyor: İklim değişikliği.
Belediyeler zorlanıyor
Şehir yönetimleri için özellikle aşırı yağışlar, büyük sorunları da beraberinde getiriyor. Yoğun yağmur suları, kanalizyonların taşmasına neden oluyor. Bunun sonucunda da sokakların çoğu kısa sürede gölete dönüşüyor. İtfaiye ise 24 saatlik yoğun mesaiye rağmen sel sularını ve mahsur kalanları tahliye etmekte yetersiz kalıyor.
Ancak belediyeleri zorlayan tek etken yoğun yağış değil. Aşırı sıcaklar da özellikle büyük şehirlerde hayatı çekilmez hale getiriyor. Yapılaşmanın çok ve sık olduğu metropoller, şehir dışına oranla 10 derece kadar daha sıcak olabiliyor. Bunun nedeni, büyükşehirlerde hava sirkülasyonunun çok daha az olması ve bina yüzeylerinin ısıyı depolaması.
Köln Büyükşehir Belediyesi Çevre Müdürlüğü uzmanlarından Chirstian Hartwig, "Şehir plancılarının, bu sorunu farkedip daha rahat nefes alınabilecek yapılar tasarlamaları zaman aldı. Ama geç de olsa olumlu adımlar atılmaya başladı“ diyor.
Çevre ve iklim bilinci artıyor
Gerek kurumların gerekse vatandaşların çevre ve iklim konusunda giderek daha bilinçli hale geldikleri kesin. Örneğin Köln gibi bazı metropoller “İklim uyum konsepti“ adı altında makro planlar geliştirerek alt ve üst yapı inşaatlarında doğa olayları ve çevresel faktörleri de dikkate almaya başladı. Bu çerçevede kısa, orta ve uzun vadeli projeler hazırlanarak, aşırı yağış ya da sıcaklara karşı alınabilecek önlemler uygulanmaya başlandı.
Çevre meteoroloğu Dirk Dütenmeyer, uzun yıllar boyu süren bilimsel çalışmalar sonucu bir tür "önlemler kataloğu“ hazırlandığını ve bunları bazı dünya metropollerinden hayata geçirildiğini hatırlatıyor. Alman uzman, özellikle şehirlerdeki sıcaklık artışına karşı mimar, mühendis ve şehir plancılarına görev düştüğünü söylüyor. Serinlik etkisine yol açması için dış cephelerin açık renkte yapılması ve kanalizasyonlardaki yağmur suyu yükünün hafifletilmesi amacıyla çatıların yeşillendirilmesi gerektiğini kaydeden Dirk Dütenmeyer, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Eğer onlarca kilometrekarelik alanlardaki binaların çatılarında ağaçlık ve yeşil alanlar oluşturulursa, o zaman yağan yağmurun tümü doğrudan kanalizasyonlara iletilmeyip burada tutulur. Böylece sokak ve caddeler sular altında kalmaz. Aynı zamanda şehirlerdeki temiz oksijen miktarı da artar.“
Mevzuat engeli
Ancak teorideki bu mantıklı çözümün pratiğe geçirilmesi zor görünüyor. Berlin Büyükşehir Belediyesi Şehir Planlama Dairesi Müdiresi Beate Profe, “Bina sahiplerini bu tarz önlemler almaya zorlayamazsınız. Ancak onları bilinçlendirip yönlendirmek mümkün“ diyerek, mülkiyet hakkının yasalarla güvence altına alındığına dakkat çekiyor. Berlin Belediyesi, bir süredir bina sahiplerine çatı yeşillendirmesi konusunda danışmanlık hizmetleri vererek, küçük de olsa müsbet bir adım atmaya çalışıyor. Çatısını yeşillendirmeye karar verenler için çeşitli teşvik paketlerinden yararlanma imkanı sunuluyor.
Bonn Belediyesi ise “Asfalt yerine parke taş“ projesini hayata geçirdi. Yol yapımında geleneksel olarak kullanılan zift ve benzeri malzemelerin hem aşırı sıcak hem aşırı yağış durumlarında ciddi sorunlara neden olması, şehir yönetimini harekete geçirdi. Bu günlerde kentin pek çok noktasında asfalt yollar sökülerek, yerine yeşillikle parke taşların harmanlandığı çevre dostu alanlar oluşturuluyor.
Hedef, geleceğin şehirlerini kurmak
Berlin Büyükşehir Belediyesi Şehir Planlama Dairesi Yöneticisi Beate Profe, mevcut yapıları iklim ve çevre dostu hale getirmenin önemli olduğunu altını çizmekle birlikte asıl hedefi şöyle açıklıyor: “Yeni yapılaşmaya giderken, kısa ve orta vadeli değil, uzun vadeli düşünmek zorundayız. Bu nedenle de önümüzdeki 100 yılın şehirlerini inşa etmeye başlamamız gerekiyor. Bunun için de bugüne kadar edindiğimiz bilgi ve deneyimleri, yeni inşaat projelerinde uygulamamız şart. "
Berlin’de bunun ilk adımı atıldı. Adlershof semtinde inşa edilen yeni yerleşim biriminde sokaklarda su gideri hemen hemen yok gibi. Son derece geniş yeşil alanların altına yerleştirilen modern drenaj sistemleri, yağmur sularının çoğunu emiyor. Böylece sel baskını gibi felaketlerin de önü alınmış oluyor.
Çevre meteoroloğu Dirk Dütenmeyer de tüm şehirlerin baştan aşağı dönüştürülemeyeceğini biliyor: “İklim değişikliği süreci, yeni yapıların tasarlanma aşamasında göz önünde bulundurulması gereken faktörlerden sadece biri. Önemli olan hem belediye yönetimlerinin hem de şehir plancılarının, sorunun farkında olup gerekli hassasiyeti göstermeleridir.“
© Deutsche Welle Türkçe
Janina Semenova