Berlin merkezli Bilim ve Siyaset Vakfı'ndan Ortadoğu ve terörizm uzmanı Guido Steinberg, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın geleceğine ilişkin DW'den Kersten Knipp'in sorularını yanıtladı.
DW: Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın iç savaştan galip çıkacağını söyleyenler artıyor. Siz de bu tahminlere katılıyor musunuz?
Guido Steinberg: Daha uzun süre iktidarda kalacağı noktasından hareket edilebilir. Ben sadece Suriye ordusunun mücadeleyi kazanacağını söyleyenlerin tahminlerine katılmıyorum. Hükümet kuvvetleri, yarı askeri birlikler ve Suriye istihbaratı personel sıkıntısı çekiyor. Bu sıkıntı, öncelikle Sünnilerin firar etmesiyle 2011 yılında başladı ve şimdiye kadar giderilemedi. Rusya ve İran'ın desteği olmasa Suriye ordusu çoktan yenilmiş olurdu.
DW: Müttefikleri Esad'ın iktidarda kalmasını sağlayabilirler mi?
Steinberg: Rusya, İran, Hizbullah ve diğer Şii milis güçleri tarafından desteklendiği müddetçe Esad'ın düşeceğini sanmak son derece gerçek dışı bir beklenti olur. Ancak siyaset bilimi bu tür yardımların sonsuza kadar sürmediğini öğretir. Onları birleştiren unsur aynı düşmana karşı olmalarıdır. Birlik bozulduğu takdirde Esad üzerindeki baskı derhal artar.
DW: Esad'ın müttefikleri de kendilerine çıkar sağlıyorlar. Rusya, Akdeniz'e açılabiliyor ve askeri güç vasfını yeniden kazandığını gösteriyor. İran da nüfuz alanını genişletmiş oluyor.
Steinberg: Esad'ın yeniden güç kazanması işte bu çıkar ortaklığına dayanıyor. Ancak kendi de zayıf olan Rusya'nın bu desteği daha ne kadar sürdürebileceği önemli. Esad ülkenin batısındaki kalesi sayılan bölgelerde bile isyancılarla başa çıkamıyor. Rusya'nın Esad'a daha ne kadar şimdiki düzeyde destek verebileceği merak konusu. İran'ın durumu farklı. İran, Lübnan ve Lübnan'daki Hizbullah ile bağlarını koruyabilmek için yeryüzündeki tek müttefiki olan Suriye devletinin ayakta kalmasını istiyor. 2017 yılında Irak ve Suriye üzerinden Lübnan'a köprü kurulabileceği tahmin edilmemişti. İran'ın Esad'ı desteklemek için on binlerce asker göndermeye hazır olduğu düşünülebilir. Dolayısıyla Esad'ın düşeceği beklentisini gerçekçi bulmuyorum.
DW: Avrupa'da artan terör saldırıları Esad açısından ne anlama geliyor?
Steinberg: Beşar Esad, genel olduğu kadar Avrupa'daki terörü de kullanıyor. Bu gelişme yeni başlamadı. Terör nedeniyle Avrupa ve ABD açısından Esad'ın düşürülmesi geri planda kalıyor. Onun yerini terör ile mücadele aldı. Başkan Trump, Obama döneminde hazırlanmış olan stratejiyi öne aldı. Suriye'deki tek amaçlarının IŞİD ve diğer dinci terör milisleri ile mücadele etmek olduğunu selefinden daha sık dile getiriyor. Son saldırılar Avrupa devletlerinin de Esad'ın peşini bırakıp terör ile mücadeleye odaklanmalarına neden oluyor.
DW: Cihatçı örgütlerle mücadele Sünnilerde tehdit altında olma endişesine yol açabilir. Sünniler bu endişeden nasıl kurtarılabilir?
Steinberg: Gerçekten de bölge ülkelerinde yaşayan Sünnilerin İran ve onun müttefiki olan gruplardan duydukları korku büyüyor. Sünniliği zayıflatmak için Batı'nın "Siyonistler" ve Şiilerle işbirliği yaptığını düşünenler az değil. İran'ın, öncelikle Irak, Suriye ve Lübnan'da hegemonya kurmak istediği de unutulmamalı. Yemen'de bu girişim pek hissedilmese de İran faktörü pekâlâ rol oynuyor. Sünnilerin terör eylemleri nedeniyle İran ve Şii terör örgütlerini müttefikimiz olarak görme hatasına düşmemeliyiz. Nihayetinde hepsi bir madalyonun iki yüzüdür, yani bölgedeki militan İslamcılığın yükselişi. Avrupa ülkelerinin de ABD kadar kararlı bir şekilde radikal Şii gruplarını terör örgütleri listesine almalarını ve Hizbullah'ı bir bütün olarak da listeye dâhil etmelerini arzu ederdim. Avrupa sadece Hizbullah'ın silahlı kanadını terörist addediyor. Bu tamamen saçma bir anlayış. Ayrıca Irak'taki Şii milis gruplarının IŞİD'den daha masum olduğu da söylenemez. Bu grupları terörist listesine almakla Sünnilere mezhep farkı gözetmediğimizi gösterebiliriz.
DW: Suriye iç savaşının yedinci yılında seküler muhalefetin durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Muhalefetin hukuk devletinin üstünlüğüne ve demokrasiye bağlılığı sürüyor mu?
Steinberg: Bu hedefleri savunmaya çalışan güçlü gruplar var. Ancak muhalefetin bu kanadının Arap rejimleriyle dinci karşıtları arasındaki mücadelede sesini yükseltemediği de bir vakadır. Tek istisna olarak Tunus'u sayabiliriz. Suriye'de başkaldıran ilk grupların ağır bedel ödediklerini ve onların yerini radikal muhalefetin aldığını gördük. Bunların arasında ılımlı saydıklarımız da var. Radikalleşmeye rağmen dost ve müttefiklerimizi sivil toplum örgütleri arasından seçmekten vazgeçmemeliyiz. Tabii ki Arap ülkelerindeki dikta yönetimleriyle işbirliği yapmak zorundayız. Ancak dostlarımızı ne yönetimde ne de rejime silahlı direniş gösterenler arasında bulabileceğimizi de unutmamalıyız.
İslam bilimi uzmanı Guido Steinberg, Almanya'nın başkenti Berlin'deki Bilim ve Politika Vakfı'nda Ortadoğu ve terörizm uzmanı olarak görev yapmaktadır.
© Deutsche Welle Türkçe
Kersten Knipp