İstanbul, 20 Ekim (DHA) – Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin (TÜSİAD) Türkiye’nin AB üyelik sürecinin desteklenmesi amacıyla Fransa ve Almanya’da kurulmasına öncülük ettiği düşünce kuruluşları “Mevcut durumun iyileştirilmesi ancak tüm aktörlerin çaba ve kararlılığıyla sağlanabilir” çağrısı yaptı.
Paris Bosphorus Enstitüsü (Institut du Bosphore) ve Berlin Bosphorus Girişimi (Turkey: Culture of Change Initiative) İstanbul\'da düzenlediği toplantılarla ikili ilişkileri ve Avrupa Birliği’nin geleceğini ele aldı. 2013 yılında Berlin\'de kurulan Berlin Bosphorus Girişimi’nin Danışma Kurulu toplantısı 18 Ekim Çarşamba günü, 2009 yılında Paris\'te kurulan Paris Bosphorus Enstitüsü\'nün 8. Senelik İstanbul Semineri ise 18 – 19 Ekim günlerinde Almanya, Fransa ve Türkiye\'den üst düzey siyaset, ekonomi ve kültür politika yapıcılar ve kanaat önderlerinin katılımıyla gerçekleştirildi.
Berlin Bosphorus Girişimi Danışma Kurulu Eş Başkanları DoğanTV Holding Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ ve Mercator Vakfı Direktörü Michael Schwarz tarafından başkanlığı yürütülen toplantıda Türkiye – Almanya ilişkilerinde son dönem gelişmeleri, TÜSİAD’ın oluşturmakta olduğu Türkiye – Almanya ilişkilerinde stratejik yol haritası ve sivil toplum diyaloğunun önemi vurgulandı.
Bilim Kurulu eş başkanlıkları Boyner Holding Yönetim Kurulu Üyesi N. Ümit Boyner ve Fransa 2030 Inovasyon Komisyonu Başkanı Anne Lauvergeon tarafından yürütülen Paris Bosphorus Enstitüsü 8. İstanbul Seminerinde küreselleşmenin etkileri, Brexit süreciyle birlikte Avrupa\'da popülist hareketlerin yükselişi, göç krizi, daha güçlü ve etkin bir AB için gelecek senaryoları etraflıca ele alındı. Ayrıca Türkiye - AB ve Türkiye - Fransa ilişkilerinin ekonomi ve kültür boyutlarına ağırlık verilerek derinleştirilmesine yönelik konular da gündemin önemli maddeleriydi.
İki gün süresince gerçekleştirilen toplantıların ortak çıktıları şu şekilde özetlenebilir:
Küresel rekabet ve güvenlik ortamı daha güçlü bir Avrupa’yı gerekli kılıyor. AB’nin kurumsal reformu çok çemberli bir yapıya doğru ilerliyor. Başta daha derin ve iyi yönetilebilen ekonomik ve parasal birlik yönünde AB’nin yeniden yapılandırılması kaçınılmazdır.
AB’nin ve dünyanın değişimi dikkate alındığında demokrasi, mevzuat uyumu, Gümrük Birliği’nin güncelleştirilmesi ve sosyal ilerleme yönünde Avrupa ile uyumu başarabilen Türkiye, hem Avrupa Birliği, hem Türkiye hem de bölge ülkeleri açısından önemli bir başarı olacaktır.
Türkiye değerler ve karşılıklı çıkarlar gereği Batı dünyasında yer almalıdır. Küreselleşmenin yarattığı güçlükler ve bölgesel krizler, Avrupa ve transatlantik değerlerle uyumlu ve öngörülebilir politikalar uygulayan bir Türkiye’yi gerektirmektedir.
Türkiye-AB ilişkileri dönemsel veya bir alış-veriş ilişkisi değildir. Bugün, AB ile Türkiye arasındaki ilişkilerin seviyesi endişe verici düzeydedir ve bu ortamda karşılıklı diyaloğa hiç olmadığı kadar ihtiyaç duyulmaktadır.
Her iki taraftan kaynaklanan nedenlerle bu sürecin tıkanmasının ve reformların bir bölümünde geriye gidişin olumsuz etkilerini hem Türkiye hem AB yaşamaktadır. Mevcut durumun iyileştirilmesi ancak tüm aktörlerin çaba ve kararlılığıyla sağlanabilir.