Türkiye ile Rusya arasında artan yakınlaşma, Almanya siyasetinde ve kamuoyunda tartışmalara yol açtı. Alman basını, Türkiye'nin giderek Batı ittifakından uzaklaştığı yorumlarına yer verirken, bazı uzmanlar Ankara ile Moskova'nın "Batı karşıtı bir ittifaka” giriştiğini öne sürdü.
"Uyanık olmalıyız"
Başbakan Angela Merkel liderliğindeki Hristiyan Demokrat Birlik'in (CDU) Dış Politika Sözcüsü Jürgen Hardt, "Türkiye ile Rusya arasındaki işbirliğini kesinlikle bir 'Batı karşıtı ittifak' olarak görmüyorum" dedi.
Alman hükümetinin Transatlantik İlişkiler Koordinatörü olarak görev yapan Hardt, Erdoğan liderliğindeki Türkiye'nin Batı ittifakı ve NATO'ya bağlılığını defaten yinelediğini vurgulayarak, Ankara-Moskova hattındaki işbirliğinin "ekonomi ağırlıklı çıkar birlikteliği" ile sınırlı olduğunu kaydetti. Buna rağmen Putin'in Batı ittifakını parçalamak için her fırsatı kullanma çabasında olduğunu söyleyen Hardt, "Bu nedenle uyanık olmalıyız" diye konuştu.
Putin'den Batı'ya mesaj
Rusya'da geçen ay yapılan seçimlerde yeniden devlet başkanı seçilen Putin'in, Batı ile Rusya arasında gerilimin tırmandığı bir dönemde, ilk resmi yurt dışı ziyaretini NATO üyesi Türkiye'ye yapması, özellikle Batılı ülkelere verilmiş bir mesaj olarak yorumlanıyor. Alman basınında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geçen yıl Putin ile 8 kez bir araya geldiğine, 20 kez de telefonda görüştüğüne dikkat çekiliyor. Ankara ile Moskova arasında ilişkiler gelişirken, Türkiye'nin ABD başta olmak üzere Batılı müttefikleriyle ilişkilerinde gerilimin artması endişe verici bulunuyor. ABD'nin Ankara'ya yönelik yaptırım tehdidine rağmen Erdoğan'ın, Putin ile basın toplantısında Rus füze savunma sistemi S-400'ler konusunda geri adım atılmayacağını vurgulaması da önemli bir mesaj olarak görülüyor.
Alman Hristiyan Demokratların Dış Politika Sözcüsü Jürgen Hardt, S-400'ler konusunda Türkiye ile anlaşmazlığın, NATO ittifakı içerisinde konuşulması gerektiğini söyledi. "NATO, ortak savunmamızın omurgasını oluşturmaya devam ediyor" diyen Hardt, şu değerlendirmeyi yaptı: "Gerçekleşmesine şüpheyle baksam da, Türkiye'nin bu hassas konularda Rusya ile işbirliğine gitmeyi değerlendirmesini bile üzüntüyle karşıladığımı belirtmeliyim. Bu ittifak içerisinde açıkça konuşmalı, ortak tehditlere karşı en etkin yanıtın nasıl verilebileceği ele alınmalı. Bununla birlikte müttefikler arasında yaptırım kavramını çok da kolayca dillendirmemeliyiz."
"Moskova alternatif olamaz"
Merkel'in koalisyon ortağı Sosyal Demokrat Parti'nin (SPD) Dış Politika Sözcüsü Nils Schmid ise Putin'in, Batı'yı parçalamak için Erdoğan'a yakınlık arayışında olduğunu söyledi. Erdoğan'ın Rusya ile yakınlaşma adımları atarak ve S400'leri satın alarak Batı'ya bağımsız hareket edebildiğini göstermek istediğini aktaran SPD'li Schmid, Erdoğan'ın bu hamlesiyle ABD ve AB'ye "Bakın, size muhtaç değilim" mesajını vermeyi amaçladığını kaydetti.
Türkiye için Rusya ile ilişkilerin Batı'ya alternatif olamayacağının altını çizen Sosyal Demokrat politikacı, "Türk ekonomisinin ve siyasetinin elitleri, Türkiye'nin istikrar ve refahının Batı'ya karşı tavır alınarak değil ancak Batı ile birlikte temin edilebileceğinin gayet bilincinde. Moskova bir alternatif olamaz" şeklinde konuştu. Türkiye'nin Batı'dan uzaklaşmasının ve giderek Rusya'ya yakınlaşmasının Almanya'nın da çıkarına olmadığının altını çizen Niels Schmid, Ankara ile diyaloğun sürdürülmesi gerektiğini savundu.
"Ağır bir provokasyon"
Muhalefetteki Hür Demokrat Parti'nin (FDP) meclisteki Dış Politika Sözcüsü Bijan Djir-Sarai, Ankara ile Moskova arasında son dönemde görülen yakın işbirliğinin, büyük ölçüde bölgesel güç ve çıkar siyasetine dayandığını söyledi. FDP milletvekili Djir-Sarai, Rusya'nın Ankara ile ilişkilerini, Türkiye'yi NATO'dan daha da uzaklaştırmak, son kertede de Batı ittifakını zayıflatmak için araçsallaştırdığını savundu. Türkiye ile Rusya arasındaki S400 satışını sert ifadelerle eleştiren Djir-Sarai, bunu "Türkiye'nin Batı'ya karşı giriştiği ağır bir provokasyon" olarak nitelendirdi.
Savunma uzmanları Erdoğan'ın Rus savunma teknolojisinde ısrar etmesi halinde Türkiye'nin belirli bir aşamada NATO hava savunma sistemi dışına çıkartılmak zorunda kalınacağını savunuyor. Bu noktaya gelineceğine ihtimal vermediğini söyleyen Djir-Sarai, "Ancak muhakkak ki Türkiye'nin güvenilir bir müttefik olarak inanılırlığı sınanmak zorunda kalınacak" diye konuştu.
Daha fazlasını okumak için: S-400'lerin teslim tarihi öne çekildi
"Her iki tarafta hatalar yapıldı"
Türkiye'yi yakından tanıyan isimlerden, Yeşiller Partisi'nin Dış Politika Sözcüsü Omid Nouripour, Batılı ülkeler ile Türkiye arasında son dönemde yaşanan gerginlikler konusunda her iki tarafta da hatalar yapıldığını söyledi. Türkiye'nin komşu ülkelerine yönelik eylemleriyle, "Güvenlik çıkarlarımızı şiddetle savunuruz. İttifak ilişkilerimizden kaynaklanan bir yükümlülüğümüz olduğu kanaatinde değiliz" mesajını verdiğini kaydeden Nouripour,, "Gerilim tırmanmadan önce, Türkiye'yi çevreleyen bölgedeki gelişmelere ilişkin ciddi bir diyaloğun olması gerekirdi. NATO ve AB bunun için var. Ama her iki tarafta da hatalar yapıldı" dedi.
Nouripour, "Erdoğan'ın otokratik yönetim tarzı ile ilgili haklı kaygılar mevcut. Ancak Batı ile diyalog içerisindeki bir Türkiye, tek taraflı eylemler ve farklı yönlere savrulan bir Türkiye'den daha iyidir" görüşünü dile getirdi.
"NATO'da ciddi kriz göstergesi"
Türkiye'ye yönelik sert eleştirileriyle bilinen muhalefetteki Sol Parti, Ankara ile Moskova arasındaki yakınlaşmayı yeni bir dönem olarak yorumluyor. Meclis Savunma Komisyonu üyesi olan Sol Parti milletvekili Alexander Neu, Batılı ülkelerin Rusya ile gerilimi tırmandırdığı bir dönemde Erdoğan'ın yüzünü Moskova'ya dönmesini, NATO'da yaşanan "ciddi bir krizin, derin bir çatlağın göstergesi" olarak tanımladı. Putin ve Erdoğan'ın yaptıkları işbirliği ile "Batı hegemonyası sona erdi" mesajını verdiklerini söyleyen Neu, "Dünya çok kutuplu bir düzene doğru evriliyor ve gelecek Avrasya'da" görüşünü savundu.
"Rusya ile işbirliğinin stratejik bir ortaklığa dönüşüp dönüşmediğini bekleyip görmek lazım" diyen Neu, Türkiye'nin artan oranda özgüvenli ve ulusal çıkarları esas alan bir politika izlediğini kaydetti. Neu, "Türk dış politikasını doğru ya da yanlış bulabilirsiniz ama görünen o ki bir çok Avrupa devletinden farklı olarak Türkiye açısından ABD'ye bağımlı ve tabi olma durumu geçmişte kaldı" şeklinde konuştu.
AfD'den Türkiye'ye "övgü"
Mecliste ana muhalefeti oluşturan sağcı popülist Almanya için Alternatif (AfD) partisi, Türkiye ile Rusya arasındaki yakınlaşma konusunda sürpriz bir yorumda bulundu. AfD'nin Dış Politika Sözcüsü Petr Bystron, Ankara ile Moskova arasındaki işbirliğinin AB ya da NATO için bir tehdit oluşturmadığını söyleyerek, "Aksine, ABD ve son dönemde İngiltere'nin Rusya ile ilişkilerde tırmandırdığı gerilime son vererek, ilişkilerde normalleşmeye katkı sağlayan her NATO üyesi teşekkür ve takdiri hak ediyor" dedi.
AfD milletvekili Bystron, Türkiye'nin nükleer enerji ve füze savunma sistemleri konusunda Rusya ile işbirliğine gitmesini ise Erdoğan'ın özellikle ABD'ye karşı "bağımsızlık" mesajı olarak yorumladı.
Erdoğan'ın attığı adımlar ile Türkiye'nin kendisini Doğu ile Batı arasında bir köprü olarak konumlandırdığı geleneksel politikasını yeniden canlandırdığını söyleyen Bystron, "Bu Türkiye hakikatlerine en uygun pozisyon. Çünkü Türkiye'yi Batı'nın değerleriyle yapay bir şekilde uyumlaştırma yönündeki tüm çabalar başarısızlıkla sonuçlandı. Türkiye coğrafi olarak da, tarihsel olarak da, kültürel olarak da Avrupa'ya ait değil" görüşünü savundu. AfD'li siyasetçi, Türkiye'de hükümetin iç politikada attığı adımların, ülkeyi Batı'nın değerlerinden uzaklaştırdığını belirterek bu nedenle AB'nin Türkiye ile üyelik müzakere sürecini durdurması gerektiğini söyledi.
Değer Akal / Berlin
© Deutsche Welle Türkçe