Nazi Almanyası döneminde toplu insan kıyımının simge isimlerinden olan Auschwitz Toplama Kampı’na ilişkin dava 19 Ağustos 1965'te sona ermişti. Dava, kurbanlar, suçlular ve kamuoyu açısından Almanya'da bir dönüm noktası oluşturmuştu.
27 Ocak 1945’te o zamanki Sovyet Kızıl Ordusu’na bağlı askerler, Nazilerin Polonya’nın Krakov kenti yakınlarında inşa etmiş olduğu Auschwitz Toplama Kampı’na ulaştıklarında kampta sadece 7 bin tutsak kalmıştı. Kamptaki toplam 60 bin tutsaktan birçoğu ya SS birlikleri tarafından öldürülmüş ya da Nazi nöbetçilerin gözetiminde batı yönünde “ölüm yürüyüşüne” çıkartılmışlardı.
Auschwitz'de 1 milyon 100 bin kişi katledildi
Nazi Almanyası'ndaki toplama kampında 1940 ile 1945 yılları arasında toplam 1 milyon 100 bin kişi zehirli gaz ile, iğne yapılarak, kurşuna dizilerek, dövülerek öldürüldü. Ve tüm bu yapılanların özenle tutanakları düzenlendi. İkinci Dünya Savaşı ertesinde kurulan Federal Almanya Cumhuriyeti’nde bu şuçlar yaklaşık 20 yıl tabuydu, özellikle de adalet makamları nezdinde. O zamanlar hep “Geçmiş geride kalsın!” deniliyordu. 1949-1963 yıllarında Federal Alman Cumhuriyeti’nin ilk başbakanı Adenauer döneminde geniş af kampanyaları düzenlendi ve resmi dairelerde personele ihtiyaç duyulduğu için de birçok kişinin Nazi kimliğinin arındırılmasına çalışıldı.
Auschwitz davası bir tesadüf sonucu açıldı
Auschwitz davasının açılması da aslında bir tesadüfe dayanıyor. Bir gazeteci 1958 yılında eski bir toplama kampı tutsağı ile tanışır. Bu kişi savaşın sonlarına doğru Breslau’da alevler içindeki bir mahkemenin kısmen yanmış belgelerini kurtarmıştır. İşte eski tutsak bu belgeleri gazeteciye teslim eder, o da bunları Hessen Eyaleti Federal Başsavcısı Fritz Bauer'e gönderir. Başsavcı durumun vahametini hemen anlar. Elindeki belgeler Auschwitz'de insanların planlı bir biçimde kitlesel imhasına işaret etmektedir. Öldürülenlerin ve infazı yapanların isimleri, infaz gerekçesi, tüm bunlar belgelerde yer almaktadır. İnfaz kararlarını imzalayan kişinin kamp komutanı Rudolf Höß, parafe eden kişinin ise Robert Mulka olduğu belgelerde açıkça görülmektedir. Böylece büyük Ausschwitz davasının açılmasının önünde bir engel kalmamıştır. Farklı görevlerdeki çok sayıda kamp sorumlusunun mahkeme önünde hesap vermesi, böylece Nazi imha mekanizmasmının gün ışığına çıkartılması mümkün olacaktır.
Frankfurt'taki dava süreci
1963 yılının 20 Aralık günü Frankfurt kentinde dava başladı. Aslında Alman halkı savaşın bitiminden 18 yıl sonra bu gibi şeylerle yüzyüze gelmek istemiyordu. Toplam 22 kişi yargılandı. Bunlar arasında en yaşlı konumdaki kamp komutanının yaveri Robert Mulka da vardı. Dava toplam 20 ay sürdü. İddianame 700 sayfadan oluşuyordu ve başsavcılık beş yıllık bir araştırma sonucunda mahkemeye 75 ciltlik dosya teslim etmişti.
Frankfurt’ta 359 tanık dinlendi, bunların 248‘i Auschwitz Toplama Kampı’ndan sağ kurtulmuş olan eski tutsaklardı. Mehkeme salonundaki atmosferi bir izleyici şöyle dile getiriyor: „Tüm anlatılanlar o kadar yeni şeylerdi ve o kadar etkileyiciydi ki, ara verildiğinde tanıklar ve izleyiciler sanki birbirleriyle tanışıyor gibiydiler. Herkes orada duyduklarından dolayı sarsılmış, şok halindeydi. Yargılanan sanıklar ise gayet neşeli, canlı, kendilerinden emin bir hava içindeydiler ve üzerlerinde pişmanlık ya da utanç duyduklarına dair hiçbir iz yoktu.“
'Suç işlemedik, sadece emirleri yerine getirdik'
Davanın en düşündürücü yanlarından biri de, yargılananların hiç birinin suç işlediğini itiraf etmemesi, sadece „emirleri yerine getirdiklerini“ söylemeleriydi. Mahkeme 19 Ağustos 1965 günü kararını açıkladı. Davaya özellikle Almanya dışından ilgi büyüktü. Davanın baş sanıklarına uzun ve kısmen ömür boyu hapis cezaları verildi. Mahkeme, daha önce başka bir mahkemeden temiz kağıdı almış olan Robert Mulka'yı en az 3 bin olayda kitlesel cinayetlere yardımcı olmak suçundan 14 yıl hapis cezasına çarptırmıştı.
Ancak Frankfurt'taki Auschwitz kararlarından sonra Alman adalet mekanizması yine işi ağırdan almaya başladı. Auschwitz’deki toplam 6 bin 500 SS görevlisinden sadece 29’u mahkum edildi.