Dünya
Deutsche Welle

Almanya'da insan hakları büyüteç altında

Alman İnsan Hakları Enstitüsü, Federal Alman Meclisi’nin direktifiyle ilk insan hakları yıllık raporunu hazırladı. Raportörlerden Petra Follmar-Otto, DW’nin sorularını yanıtladı.

10 Aralık 2016 17:52

DW: Yüzbinlerce mültecinin Almanya’ya geldiği bir dönemde, ülkedeki insan haklarını büyüteç altına aldınız. Bu konuda Almanya’daki genel durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Petra Follmar-Otto: AB’nin mülteci sisteminin çöktüğü bir dönemde Almanya, zor durumdaki insanları kabul etmekle insan hakları alanında taşıdığı sorumluluğun gereğini yerine getirmiştir. Ancak madalyonun bir de arka yüzü var: Irkçı saldırılar ve sığınmacıların ihtiyaçlarının karşılanmasında yetersizlikler söz konusu.

DW: Göç dalgasının azalması için hükümetin yürürlüğe koyduğu ve örneğin aile birleşimini askıya alan yasal düzenlemelere ya da AB ile Türkiye arasındaki Geri Kabul Antlaşmasına eleştirel yaklaşıyorsunuz. Ancak vatandaşların, mültecilerin kabulüne olumlu yaklaşımını sağlamak için bu tür önlemler gerekli değil mi sizce?

Otto: Küreselleşen ve çatışmaların giderek arttığı bir dünyada Avrupa’nın bu yeni duruma uyum sağlaması şart. Bunu yaparken de insan haklarından kaynaklanan yükümlülükler çerçevesinde hareket edilmesi gerekiyor. Korunmaya muhtaç her bireyin haklarının çiğnenip çiğnenmediğinin etraflıca araştırılması gerekiyor. Türkiye ile yapılan antlaşmayı işte bu yüzden eleştiriyoruz. Sadece tecrit politikası uygulayarak küresel sorunlara çözüm üretilmesi mümkün değildir.

DW: Rapordaki önerilerinizin tümünün uygulanması durumunda sığınmacı sayısında hızlı bir artış kaydedilecektir. Bunun ise vatandaşların daha da büyük tepkisine neden olacağı kesin. Bu durumda yangına körükle gidilmiş olmaz mı?

Otto: Vatandaşların yaklaşımı ve çok sayıda kişinin gönüllü olarak mültecilere yardım çalışmasına katılması, bizim bu insanları kabul edebilecek durumda olduğumuzu gösteriyor.

DW: "Biz” derken kimleri kastediyorsunuz? Zira yabancılara karşı çok sayıda nefret söylemi hatta şiddet eylemi söz konusu.

Otto: Evet, bu doğru. Ancak taviz vererek bunların önünü alamazsınız. Bu durumda, temel insan haklarından ödün verip, nefret ve şiddet karşısında diz çökmüş oluruz. Bu tür söylem ve eylemlere karşı verilecek tepki son derece belirleyici olacak. Bence bunlara aynı şekilde karşılık vermekten ziyade, kararlı bir duruş sergileyip her tür tepkiyi reddetmek gerekiyor.

DW: Bu durumda Alman hükümetinin, aldığı yasal tedbirlerle insan haklarına aykırı davrandığını mı söylemek istiyorsunuz?

Otto: İnsan hakları açısından çok sorunlu olan münferit birkaç nokta olduğunu düşünüyoruz. Reşit olmayan ve tek başına kaçan mültecilerin ebeveynlerinin, aile birleşimi yoluyla buraya gelmesinin engellenmesi, bu noktalardan biri örneğin. Bunun, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi ile bağdaşmadığını düşünüyoruz.

DW: İnsan haklarına riayet edilmesini sağlamak için elinizde ne gibi imkan ve araçlar mevcut?

Otto: Hazırladığımız rapor, bu araçlardan biri mesela. Alman İnsan Hakları Enstitüsü geçen yıl kuruldu. Federal Meclis, bizim her yıl insan haklarının durumuna dair bir rapor hazırlamamızı öngördü. Biz de görevimizi yerine getirdik. Şimdi meclisten beklentimiz, bu raporun değerlendirilip tartışmaya açılmasıdır. Dileğimiz, bundan sonra uygulanacak politikalar için raporun bir temel teşkil etmesi.

Dr. Petra Follmer-Otto, Alman İnsan Hakları Enstitüsü Almanya/Avrupa İnsan Hakları Politikaları bölümünün yöneticisidir.

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle