Almanya’da organ bağışına teşvik bir türlü sağlanamıyor. Yıllardır yapılan tüm reklam kampanyalarına, sağlık sigortası şirketlerinin teşviklerine rağmen, organ bağışı yapanların sayısı her yıl azalıyor. Ülkede 2014 yılında bir milyon kişiye yaklaşık 11 bağışçı düşerken, bu rakam AB ortalamasında yaklaşık 20, ABD ise 25 kişiye tekabül ediyor. Uzmanlar bunda, organ naklinde art arda yaşanan skandalların ve insanların erken ölüm korkusunun etkili olduğunu belirtiyor.
Tartışmalı kriter
Almanya'da hükümet ve meclis tarafından belirlenen Alman Etik Kurulu, insanların organ bağışına dair korkularını gidermeyi hedefliyor. Kurul, doktorlar, hukukçular, bilim insanları, filozof ve din adamlarından oluşuyor. Kurulun konuya ilişkin hazırladığı 180 sayfalık bildirisinde organ nakli için belirleyici olan unsuru, hukuk profesörü Wolfram Höfling "Görev aldığım Etik Kurulu’ndaki çoğunluk, organizmanın ölümü için belirleyici kriterin beyin ölümü olduğu inancında" şeklinde açıklıyor.
Ancak Kurul üyelerinin bir kısmı, beyin ölümü gerçekleşse de insanın ileri tıp sayesinde yaşamaya devam edebileceğini savunuyor. Zira beyin ölümü gerçekleşmiş hamile bir kadın sağlıklı bir çocuk dünyaya getirebiliyor. Yine de Kurul’daki bu azınlık, söz konusu kişinin algılama ve hissetme becerisi taşımadığı ve tedavinin mümkün olmadığı gerekçesi ile beyin ölümünün organ nakline izin vermek için yeterli kriter olduğuna katılıyor.
Şüpheli beyin ölümü teşhisi
Bu kriter, organ nakline ilişkin Almanya’da yürürlükte olan yasalarda uzun zamandır mevcut. Beyin ölümünün kesin bir ölüm olduğu konusunda birçok uzman hemfikir. Asıl sorun, bazı hastanelerde beyin ölümü teşhisindeki şüphe uyandıran vakalarda.
Uzmanlar, insanlarda bu endişenin Bremen’deki bir klinikte yaşanan tartışmalı bir teşhis ile arttığı görüşünde. Süddeutsche Zeitung’da yer alan habere göre; söz konusu klinikte cerrahlar organ nakli bağışında bulunan hastanın karnını kestiklerinde, hastanın beyin ölümünün gerçekleşmemiş olduğunu fark etti. En azından beyin ölümü teşhisinin gerektiği şekilde belgelenmemiş olduğunu. Bu vakanın ülkedeki münferit bir hata olmadığından yola çıkan Federal Tabipler Odası, hâlihazırda birçok hastanede beyin ölümü teşhislerini inceliyor.
Seyahat öncesi uyarılar
Alman Etik Kurulu da hastanelerde güvenilir bir beyin ölümü teşhisi koyabilecek uzman doktorların hazır bulunmasını talep ediyor. Zira burada kendi ölümünün ardından başka hayatlar kurtarmayı isteyen insanlar söz konusu ve onların sayısı Almanya’da her geçen yıl azalıyor.
Alman Etik Kurulu, birçok ülkede kalbi 5- 10 dakika duran birinin beyin ölümünün gerçekleşmiş sayıldığını belirtip, tatilcileri seyahatten önce gidecekleri ülkedeki farklı organ nakli kurallarına ilişkin kendilerini bilgilendirmeleri konusunda uyarıyor.
'Organ koruma tedbirleri' adına
Kurul’un önemli tavsiyelerinden biri de ölüm yatağında olan bağışçıları ilgilendiren "organ koruma tedbirleri"ne ilişkin. Etik Kurulu Başkanı Prof. Dr. Christiane Woopen, "Beyin ölümü henüz gerçekleşmemiş olsa da bir hastanın yaşamsal fonksiyonlarını sürdürmesi için tıbben alınacak tedbirler tükenmişse ya da hasta, bu fonksiyonların devam ettirilmesini arzulamamışsa, böyle bir durumda tıbbı müdahalenin sonuna gelinmiş demektir. Eğer söz konusu hasta, organ bağışında bulunmuş ise hastanın yaşamsal fonksiyonları onun tedavisi amacıyla değil de bağışlanan organın kalitesini korumak adına ayakta tutulmaya çalışılabilir" açıklamasını yapıyor.
Woopen, böyle bir gerekliliğin hastanın isteği ve yakınları ile çelişebileceği için yasal olarak düzenlemesi gerektiğini vurguluyor.