26 Aralık 2020 14:02
“Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun” teklifinin içinde bulunduğu torba yasa TBMM Genel Kurulu'na geldi.
19 maddesi kabul edilen torba yasanın içinde bulunan ve sivil toplum örgütlerinin faaliyetlerini kısıtlayacak maddeler içeren tasarıyı yorumlayan Anayasa Komisyonu Üyesi İbrahim Kaboğlu, "Bu getirilen bu düzenleme ya da meclis genel kurulunda görüşülecek olan öneri derneklerin doğası ile derneklerin bir özel hukuk tüzel kişisi olma özelliği ile bağdaşmamaktadır. Çünkü bunlar bir özgürlük alanını temsil eden birimlerdir, bunlar kamu kuruluşları değildir. Bu bakımdan bu tamamen anayasaya aykırıdır, bu örgütlenmenin doğasına aykırıdır" dedi.
Kısa Dalga Podcast'te CHP Anayasa Komisyonu Üyesi İstanbul Milletvekili Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği Yöneticisi Veysel OK ve İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, Esra Koçak Mayda'nun kanun teklifine ilişkin sorularını yanıtladı.
Kaboğlu, Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun” teklifinde bulunan 43 maddenin çok azının kitle imha silahlarının yayılmasının finansmanının önlenmesine ilişkin olduğunu söyledi.
"Torba yasa önerisi öteden beri öne sürdüğümüz gibi biçim ve usul bakımından anayasaya aykırıdır. Bu açıdan bu öneri de anayasaya aykırı bir düzenleme olarak karşımıza çıkmış bulunuyor. Bu nedene Anayasa Komisyonu’nda buna yoğun itirazlar yapıldı" diyen Kaboğlu, "İçeriğe gelince, içerik açısından incelediğimiz zaman da maddi bakımdan da anayasaya aykırı olduğunu görüyoruz. Bana Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi dediniz, buna hayli hayli aykırı ama öncelikle dernek özgürlüğünü düzenleyen anayasa madde 33’e aykırıdır. Haliyle tabi ki Avrupa Sözleşmesi madde 11’e aykırıdır. Bu açıdan bu aykırılıklar bugüne kadar karşımıza çıkan aykırılıklarla karşılaştırılamayacak derecede yoğun ve çok yönlüdür" yorumunu yaptı.
CHP Anayasa Komisyonu Üyesi İstanbul Milletvekili Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği Yöneticisi Veysel OK ve İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan kanun teklifini şöyle değerlendirdi:
"Burada “Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun” teklifi ile karşı karşıya bulunuyoruz. Başlık bu. Bu yasa önerisi kitle imha silahlarının yayılmasının finansmanının önlenmesine meşru bir amaç taşıyor. Esasen bu düzenleme Birleşmiş Milletler düzenlemeleri ve kararları doğrultusunda yapılıyor ve herhangi bir sorun yok. Fakat esas sorun bu başlık altında öngörülen yasanın, düzenlemenin 43 maddeden oluşması ve bu maddelerin çok azının kitle imha silahlarının yayılmasının finansmanının önlenmesine ilişkin olması. Ama buna karşılık maddelerinin çoğunun başka konulara ilişkin olması. Bunlar nedir, bunlar dernek özgürlüğüdür, yardım toplamadır, savunma hakkıdır, mülkiyet hakkıdır. Ama esasen bu işin omurgasını dernek özgürlüğü ve dernekler oluşturuyor. Şimdi bu özelliğiyle bu öneri bir torba yasa önerisidir. Oysa torba yasa önerisi öteden beri öne sürdüğümüz gibi biçim ve usul bakımından anayasaya aykırıdır. Bu açıdan bu öneri de anayasaya aykırı bir düzenleme olarak karşımıza çıkmış bulunuyor. Bu nedene Anayasa Komisyonu’nda buna yoğun itirazlar yapıldı. Bu usule ilişkin yönü.”
“İçeriğe gelince, içerik açısından incelediğimiz zaman da maddi bakımdan da anayasaya aykırı olduğunu görüyoruz. Bana Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi dediniz, buna hayli hayli aykırı ama öncelikle dernek özgürlüğünü düzenleyen anayasa madde 33’e aykırıdır. Haliyle tabi ki Avrupa Sözleşmesi madde 11’e aykırıdır. Bu açıdan bu aykırılıklar bugüne kadar karşımıza çıkan aykırılıklarla karşılaştırılamayacak derecede yoğun ve çok yönlüdür. Geçen aylarda dernekler kanununda bir düzenleme yapıldı. 7226 sayılı ekleme ile esasen dernek üyelerinin kimlik bilgilerinin İçişleri Bakanlığı’na bildirme zorunluluğu getirilmişti ve biz buna karşı çıkmıştık ve bizim önerilerimiz reddedilince sonrasında biz bunu Anayasa Mahkemesi’ne götürdük. Dernek üyelerinin aslında dernek üyeleri gizli değil, tabii ki bir derneğe saydam bir şekilde üye olunur fakat o bilgilerin İçişleri Bakanlığı’na bildirilmesinin dernek üyeliği açısından caydırıcı etki olarak ele aldık ve Anayasa Mahkemesi’ne götürdük. Şimdi bu açıdan bu öneri ile getirilen değişiklikler esasen önceki 7226 sayılı yasa ile yapılan değişikliklerle karşılaştırılamayacak bir biçimde yoğun değişikliklerdir, sonuçları ağır olacak değişikliklerdir. Çünkü, burada bu önerilen esasen derneklerin denetimi ile ilgili olup kayyum atamaya kadar uzanan bir süreci kapsamına almaktadır"
“Bu getirilen bu düzenleme ya da meclis genel kurulunda görüşülecek olan öneri derneklerin doğası ile derneklerin bir özel hukuk tüzel kişisi olma özelliği ile bağdaşmamaktadır. Çünkü bunlar bir özgürlük alanını temsil eden birimlerdir, bunlar kamu kuruluşları değildir. Bu bakımdan bu tamamen anayasaya aykırıdır, bu örgütlenmenin doğasına aykırıdır. Ama bu aykırılık böyle teknik ve hukuki aykırılıkla sınırlı kalmayıp aynı zamanda anayasanın 13. maddesi yani hak ve özgürlüklerin sınırlanmasının ölçülü olacağı, hak ve özgürlüklerin sınırlanmasının demokratik toplum düzenine aykırı olamayacağı, laik cumhuriyet ilkelerine aykırı olamayacağı ve özüne dokunulamayacağı biçimindeki güvencelere aykırıdır. Haliyle demokratik toplum düzenine aykırıdır, çünkü demokratik toplum demek çoğulcu toplum demektir, farklı düşüncelerin, farklı fikirlerin, akımların, görüşlerin belirli gruplar altında örgütlenebilmesi demektir. Böyle bir düzenleme esasen anayasa madde 2 demokratik devlet kuralına da aykırıdır.”
Peki buna düzenlemenin hedefindeki Sivil Toplum Örgütü temsilcileri ne diyor? Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği Yöneticisi Veysel Ok “Şu anki iktidar yıllardır yaptıkları bu hukuksuzluğu, legal bir zemine kavuşturmak istiyor” diyor:
“Şu anki iktidar yıllardır yaptıkları bu hukuksuzluğu, legal bir zemine kavuşturmak istiyor. Hukuki olmayan ama görevden alma, el koyma gibi yetkilerin yasalaştığı bir sistem inşa etmek istiyor. Kanun teklifinde hakkında terör soruşturması bulunan dernek yöneticisi ve sivil toplum örgütü yöneticisinin görevden alınması ve gerektiği takdirde yerine kayyım atanması söz konusu. Şimdi masumiyet karinesine, Anayasaya, örgütlenme özgürlüğüne aykırı olan bu hükümden ne anlamalıyız. Hakkınızda kesinleşmiş bir mahkeme hükmü olmadan soruşturma açılması sizin görevden alınmanıza yeterli oluyor. Türkiye’de zaten birçok sivil toplum örgütü yöneticisinin hakkında bir soruşturma mevcut. Çünkü demokrasi mücadelesi, hukukun üstünlüğünün korunması mücadelesi çeşitli dönemlerde bedeller vermeyi gerektirir. Hem en büyük örgüt olan İnsan Hakları Derneği’nde hem Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nda, Barolarda birçok örgütte hakkında hukuka aykırı olarak dava açılmış ya da ceza almış birçok çalışan var ki yargının bağımsız olmadığı bir Türkiye’de herkes hakkında bir terör soruşturması açılması ihtimali var. Yani bir tweet’ten bir haberden bir basın açıklamasından hakkınızda bir terör soruşturması çok rahat açılabilir. Bu durumda hem işinizi hem de örgütünüzü kaybetme riski ile karşı karşıya kalırsınız.
Teklifte aslında STK’ların en çok karşı çıktıkları başlık elbette “terör”. Zira bizim ülkemizde attığınız bir tweet’ten kaynaklı da terör örgütü propagandası yapabilirsiniz, yazdığınız bir haber ya da katıldığınız bir basın açıklamasından da. Yıllardır ülkemizde insan hakları alanında mücadele yürüten İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan da tam bu konuya dikkat çekiyor:
“Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine ilişkin Kanun teklifi özellikle dernekler kanununda ve yardım toplama kanununda çok önemli değişiklikler gerçekleştiriyor. Bu değişiklikler Anayasaya aykırı olduğu gibi esasında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi uyarınca güvence altına alınan örgütlenme özgürlüğüne açık bir müdahale niteliği taşıyor. Tabii kanunun ismi ve içeriği oldukça çelişkili. İçerikte kar amacı gütmeyen derneklerle ilgili terörün finansmanının önlenmesi ile ilgili kanun kapsamında işlemler yapılabileceği düzenleniyor. Esasen bu özel kanuna baktığımızda bu kanunda sadece uluslararası sözleşmeler tanımlanmamış aynı zamanda terörle mücadele kanununda yer alan terör suçları uyarınca da soruşturma açılabileceği ve bu soruşturma kapsamında özel kanunun çalıştırılabileceği düzenlenmiş. İşte tam da bizi kaygılandıran nokta burası, çünkü Türkiye’de terörle mücadele kanununda terör tanımının belirsizliği sorunu vardır. Türkiye’de her yıl yüz binlerce insan terör örgütü üyeliği soruşturması geçirmektedir. Şayet bu soruşturma kapsamında dernek yöneticisi ise ve derneğin gelir ve giderleri ile ilgili olarak aynı zamanda bir mali inceleme yapılırsa işte o zaman terörün finansmanının önlenmesi hakkındaki kanun kapsamında soruşturma olduğu kabul edilebilir ve hemen İçişleri Bakanı kararı ile görevden alınabilirsiniz. Görevden almayla birlikte, dernek faaliyetinin geçici olarak durdurulması ve derneğe kayyum atanması süreçleri işletilecektir. Bakın, görünüşte çok basit gibi geliyor ama kanunların içeriğine baktığınızda ne kadar tehlikeli bir düzenlemeyle karşı karşıya olduğumuz anlaşılacak. ”
TIKLAYIN - BM teklifinden “derneklere kayyım” düzenlemesi çıktı: STK’ler için OHAL hukuku yolda
© Tüm hakları saklıdır.